Musul Minbic gibi özgür kadın kenti olmalı

Uluslararası siyasetin üst perdesinde Musul bu günlerde ‘kim tarafından kurtarılacak’ tartışmalarıyla gündemde. İşgalin ardından kurulan köle pazarlarında siyah çarşaflar içinde satılan Êzidî kadınların 21 yüyyıl hafızasına kara bir leke olarak kazındığı kent için savaşmayı özgürlüğe en çok susayanlar hak ediyor ve Musul Minbic gibi özgür kadın kenti olmalı

Musul operasyonuna yönelik tartışmalar ve hazırlıklar yoğunlaştıkça, Musul’un hem uluslararası güçler hem de bölgesel güçler açısından önemi de daha yoğun tartışılmaya başlandı. Herkes günlük yapılan açıklamalar ve güçlerin belirlemiş olduğu pozisyonları göz önünde bulundurarak, kendisince duruma bir yorum getirmeye çalışıyor, tahminlerde bulunuyor. Bir Musul bilmecesi almış başını gidiyor.

Musul nerede ve nasıl bir kent?

Önemi tartışılmaya başlandıkça, konuyu bilen ya da bilmeyen herkes her şeyden önce Musul’un coğrafik, kültürel, tarihi geçmişine dönüp bir daha bakma ihtiyacı duyuyor. Bu Musul nerede ve nasıl bir kent?

Musul, Ninova şehrinin batısına kurulu, Dicle Nehri’nin kıyısında bulunuyor. Kent bugün Musul, tarihsel geçmişte de Havlan ve Mavsil isimleriyle de bilinmektedir. Birçok dine, farklı kültürel ve etnik yapıya beşiklik eden kent, Hıristyanlığın önemli merkezlerinden biri olmuştur. Tarihsel süreç boyunca birçok farklı gücün istilasına uğrayan kent, birçok kez yıkılmış, yağmalanmış ve yeniden inşa edilmiştir. Kentin hakimiyetini bir başka güçten devralan diğer güçlerin hepsi kentin tarihsel dokusuna işleyecek şekilde izler bırakmıştır. Bunların birçoğu bugün tarihsel miras olarak adlandırılsa da, işgal güçlerinin ideolojik, kültürel, sosyal ve inançsal yapılarıyla inşa edilmiştir. Kubbeler, minareler, kiliseler, bahçeler, külliyeler, heykeller vs…

Dicle nehri’nin kenarında bulunması itibariyle verimli topraklara sahip ve tabii ki bölgesel güçler dahil, uluslararası güçlerin de iştahını kabartan zengin petrol rezervleri bulunuyor. Irak’ta bulunan petrol rezervlerinin yüzde 20’si Musul’da.

Herkes Musul’u istiyor

Bir nevi herkes “Musul benimdir benim olacak” diyor. Peki gerçekten Musul kimin, ya da kimlerin? Nüfusa tabi tutulacaksa 1997 yılında Irak’ta yapılan Nüfus sayımında Musul’un 2 milyon 42 kişinin olduğu belirlenmiştir. Nüfusun ayrıntılarına ulaşılmamışsa da, araştırmalar 1881-83 yılları arasında yapılan sayımda Musul halkının Rum, Ermeni, Katolik, Yahudi, Protestan, Keldani, Yakubi, Êzidî ve Maruni inançlarına göre tasnife tabi tutulduğu, buna göre de yüzde 55 Kürt, yüzde 23 Arap, yüzde 8 Türk, yüzde 14 diğerleri şeklinde belirlenmiştir. Yapılan sayımda, Musul vilayetinde toplam nüfusun 785.498 kişi olduğu, bunun 424.720‘si Kürt, 30.000’i Ezidi Kürt, 185.763’ü Arap, 65.895’i Türkmen, 79.120’si Hristiyan/Yahudi’dir. (Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin yapmış olduğu araştırmadan alınmıştır)

Aritmetikden öte bir anlamı var

Matematiksel verilere göre hareket edilecekse, şehrin kime ait olduğu aslında net. Ancak Musul, hiçbir aritmetiğe, çarpma veya bölme işlemine tabi tutulmadan, kültürel, inançsal ve sosyal dokusuna bakılarak, tüm dünya insanlığının üzerinde yaşayabildiği, kendisini özgürce ifade edebildiği, kardeşliğin, eşitliğin ve barışın kenti olmalı. 1926’da İngiltere ve Türkiye arasında imzalanan Ankara anlaşmasıyla Kürtlere verilmemesi şartıyla Irak hükümetine statüsü netleşmeyen kent olarak bırakıldı. Şehrin sağı ve solu farklı mezhepler, inançlar arasında bölündü ve yoğun çatışmalara sahne olmaktan kurtulamadı. Birçok gücün egemenlik arayışına, savaşına son olarak 10 Haziran 2014 yılında IŞİD çeteleri de dahil olarak, kenti tamamıyla işgal etti. Musul’un son işgalci gücünün tarihsel ve kültürel dokusundan geriye neler bıraktığını bilmiyoruz. Ancak nasıl ki tarihsel süreç içerisinde Musul’un diğer işgalcileri talan ve yağma yaptıysa, kendi sembolleriyle kente rengini hakim kılmaya çalıştıysa, şimdi kültürel moziaik olarak bilinen, çok renkli ve kültürlü bu kentin IŞİD’in karanlık, vahşi ve barbar gerçeğini yansıtan bir renk aldığını biliyoruz. Bir zulüm cenderesinin kenti teslim aldığını, kıyımlar yaptığını, köle pazarları oluşturduğunu ve çocukları defşirdiğini, kafa kestiğini biliyoruz.

Êzidîler köle olarak tutuluyor

Ve tabii akıbetini bilmediğimiz binlerce Êzidî kızkardeşimizin, analarımızın köle olarak tutulduğu kent olarak biliyoruz. Bu yüzden son işgalsinden de özgür olmasını, Êzidî kızkardeşlerimizin, diğer inançlara mensup tüm kadınların ve en nihayetinde o kente hapsedilen insanlık değerlerinin özgürleştirilmesini istiyoruz.

Bu özgürlük savaşını en çok kim hak ediyor?

Bu özgürlük savaşı herkesten çok Kürtlerin. Kim neyin hesabını yapar, yapıyor yorumuna girmeden, bu savaşta en çok da yer alması gereken güçlerin Kürt güçleri olduğu inancındayım. Ama birlik ve ortak bir komutanlık adı altında. Omuz omuza, hiçbir egemenlik hesabı yapmadan, Kürt düşmanı olan hiçbir işgalci güçle bu rolü paylaşmadan, Kürt’ün özgürlük kaderini belirleyecek anlara yürünmeli. KDP’nin IŞİD çetelerine bıraktığı Şengal’e ve hala IŞİD çetelerinin elinde esir bulunan tüm Êzidî kadınlarına ve halkına vereceği özeleştiri bu şekilde olabilir. Türkiye’nin yanında yer alarak, onların değirmenine su taşıyan ve Musul üzerindeki hesaplarına yol olarak değil, Kürt özgürlük güçleriyle ve diğer tüm Kürt güçleriyle birleşerek, Musul’un IŞİD çetelerinden özgürleştirilmesi operasyonuna katılmalı.

Özgür kadın kenti olsun…

Kara çarşaflardan kurtulan Minbicli kadınlar gibi Musul’un üzerinden karanlığın atılacağı ve kadınlarımızın, kadınların özgürleşeceği anı hiçbir siyasi, askeri, ekonomik hesap yapmadan özgürleşeceği anı sabırsızlıkla bekliyorum. Musul özgür olsun, ama tüm insanlık değerlerinin korunduğu, özgür, eşit, adil bir kent olsun. Tüm bu değerlerin bileşkesi olan özgür kadın kenti olsun…

Rojbin Ekin/JINHA

EN SON EKLENENLER