Apolitik bir Django izliyoruz

Berlinale’nin açılış filmi olan Django, roman kökenli Belçika doğumlu ünlü caz gitaristi Django Reinhardt’in Nazi rejiminden kaçış öyküsünü anlatıyor. Filmde dikkat çeken nokta ise roman halkının yaşadıklarının çoğu zaman eksik ve bazen de çarpıtarak anlatılması

67’ncisi düzenlenen Berlin Uluslararası Film Festivali (Berlinale), geçen senelere göre daha az Hollywood yıldızı ve daha az politik bir gündem ile 9 Şubat’ta startını verdi. Kendisini “politik bir festival” olarak tanıtan Berlinale’nin gündemi de genelikle aktüel politik durum ile paralel oluyor. Mesela geçen senenin ağırlıklı teması, mültecilik ve mültecilerdi. Bu sene ise geçen senelerden farklı olarak mizah ve komedi ağırlıklı bir program hazırlanmış. Festivalin açılış filmi, Altın Ayı için yarışan filmlerden biri olan Django olmuştu. Film, Nazi Almanyası’nın işgali altındaki Fransa’da 1910-1953 yılları arasında yaşamış olan Belçika doğumlu ünlü caz gitaristi Django Reinhardt’in Nazi rejiminden kaçış öyküsünü anlatıyor.

Filmin hikâyesi

Filmin başında “Swing yasaktır” pankartının asılı olduğu bir konser salonununda Nazi subaylarının da olduğu kalabalık, hafif caz müziğine vücutları ile sallanarak eşlik etmektedir. Nazi subayları da bu Roman müziğinden oldukça hoşnut görünüyor; öyle ki salondaki üst düzey Nazi subayı, Django’ya Almanya’da konser turnesi tertipliyor. Turne sırasında bir konserin de Berlin’de verileceği ve Hitler’in bile konsere gelebileceği söyleniyor. Nazi subayı, turnenin kısa sürede gerçekleşmesi için gruba turne boyunca nasıl davranmaları gerektiği ve hangi müzikleri çalacakları ile ilgili birçok kuralı içeren bir yönetmelik gönderiyor.

Romanların trajedisi çarpıtılıyor

Nazi rejimi, 1943 yılının sonuna doğru milyonlarca insanı sistematik olarak vahşi yöntemlerle katletmişti. Bu vahşetin en büyük kurbanı, şüphesiz Yahudi inancına mensup halklardı ama sadece onlar değildi. Roman halkına mensup binlerce insan da, bu dönemde sistematik katliama uğradı. Ne var ki Yahudi halkı gibi örgütlülüğü ve kurumları olmayan Roman halkının yaşadıkları, ya çok az ya da çoğu zaman eksik ve çarpıtılarak aktarıldı. Berlinale’nin yöneticilerinin politik vasıflarını devam ettirmek için açılış filmi olarak seçtikleri Django da bu yüzden oldukça eleştirildi.

Vahşete hiç değinilmiyor

Django Reinhardt, tartışmasız zamanın Avrupasının en iyi gitaristi. O dönemde yazdığı “Nuages” bestesi, Nazi işgali altındaki Fransa’nın resmi olmayan özgürlük marşına dönüşüyor. Django filminde ise Django Reinhardt ve ekibi, oldukça apolitik olarak gösteriliyor. Romanları çalışma kamplarında köle olarak çalıştıran, Roman halkından ve kültüründen nefret eden, 600 bine yakın Roman vatandaşını katleden Nazileri Roman bir caz sanatçısını Berlin’de konser vermeye davet ettiren Django filmi, Django’yu da kendi halkının akıbetinden habersizmiş gibi gösteriyor. Django’yu durumdan haberdar eden, onu Almanya turnesinden vazgeçiren ve İsviçre’ye kaçması için yardım eden sevgilisi, beyaz bir Fransız kadın oluyor. Filmin neredeyse sonuna kadar, 1940’larda yaşanan vahşete hiç değinilmiyor.

Biyografi bile doğru değil!

Django Reinhardt’ın gerçek biyografisinde ne Almanlar’dan turne teklifi aldığı, ne de onun hayatını kurtaran beyaz bir sevgilisi olduğu yazıyor. 1943 yılında Almanya’nın işgali altındaki Fransa’dan iki defa kaçmaya çalışan Django, birincisinde sınırda Nazi askerlerine yakalanıyor ama şansına onu yakalayan bölüğün başında bulunan caz tutkunu subay Dietrich Schulz-Köhn tarafından Fransa’ya dönmesi şartıyla serbest bırakılıyor. Filmin yönetmeni ve oyuncuların katıldığı basın açıklamasında, biyografideki bu bariz değişiklere gelen eleştiriler üzerine filmin yönetmeni Ettienne Comar, kendilerini belgesel değil kurgusu olan film çektiklerini söyleyerek savundu.

Fehmi Katar

EN SON EKLENENLER