Müzisyen Akbaş: Köklerimden besleniyorum

Kürt ezgilerini batı müziğiyle harmanlayarak dinleyiciyle buluşturan sanatçı Mehmet Akbaş, kendisini müzik yaparak ifade ettiğini dile getiriyor.
Kürt müziğinde çok önemli üretimler olduğunu belirten sanatçı Mehmet Akbaş, Kürtçe eserlerin kayıt altına alınmasının önemine dikkat çekiyor. Akbaş ile müziği ve çalışmaları hakkında konuştuk.

Müziğinizde Kürt müziğinin geleneksel tınılarını batı müziği ile harmanlıyorsunuz. Bu müzik tarzını belirlerken sizi etkileyen neydi? Bu ezgileri yeniden yorumlarken ne hissediyorsunuz, ne yaşıyorsunuz?

Bir şarkıcı olarak her şeyden önce benim beslendiğim alan kendi köklerim, bizim geleneksel müzik formlarımız. Bunun yanı sıra yaşadığımız evrende sınırsız müzik türleri var. Bu dönemin insanı olmamız, bu dönemin olanaklarıyla müzik yapmamızı gerektiriyor. Albümüm Pia, 5 yıl önce çıktı ve belirli kalıplara takılmadan evrensel normları hedefleyen bir sound anlayışıyla kaydetmiştik. Ondan dolayı da, BBC dahil dünya radyolarında 10’a yakın şarkımız çalındı, world müzik listelerinde yer aldık. Müziğimiz ile dış dünya ile bir bağ kurabildik, oralara taşıyabildik ve lokal kalmadık.

 Kürt müziğinde geçmişle kıyaslandığında bir ‘tıkanma’, ‘elde olanı tüketme’ olduğu yönünde tartışmalar var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Kürt müziğindeki üretimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürt müziğinde çok önemli üretimler ve iyi çıkışlar var. Son yıllarda world müzik listelerine giren ve dünya radyolarına giren iyi Kürtçe albümler var ama Kürt halkı bundan ne kadar haberdar, basında buna ne kadar yer verildi? Kürt halkı bu sanatçılarla ne kadar buluşabiliyor? Başka toplumlarda bu tür şeyler ana haber bültenlerine ve gazetelerin manşetlerine dahi taşınabiliyor. Bunun sorgulanması gerekiyor ve kendimize eleştirel bakmamız gerektiğini düşünüyorum.

 Birçok Kürt eserinin Türkçeleştirilmesine ilişkin son dönemlerde ciddi tartışmalar yaşandı. Buna karşı ne tür önlemler alınmalı, siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Bu anlamda ciddi çalışmalar yapıldı. Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde yapılan çalışmalara biz de dahil olduk. Şahiya Stranan serileri var keşke bu seriler biraz daha fazlalaştırılsa, keşke bunun imkanları oluşturulabilse. Yaptığımız işlerde o eserlere yer verebilmek, güncelleştirmek gerekiyor. Sadece Kürtlerden değil, diğer halklardan da çok fazla çalındı. Sosyal medyada yürütülen tartışma da bu yöndeydi, iyi de oldu. Ben bunu en çokta bizim statüsüzlüğümüze bağlıyorum.

 Önümüzdeki sürece ilişkin çalışmalarınız var mı?

Öncelikle dinleyenlerimize iki konser haberi vermek istiyorum. İstanbul’da 30 Eylül’de konserimiz olacak. Arkadaşımız Mirady ile sahne konuğu olarak, Amedli müzikseverlerle buluşacağız. Koşullar oluştukça ben projelerimi bir şekilde kayıt altına alıyorum. Önümde Piran ve çevresinden derlediğim Zazaca şarkılar var.

 Piran şarkılarını nasıl derlediniz, o süreçten biraz söz eder misiniz?

Kürdistan’a gelebildiğim sürece bir şekilde yaşlılarımızdan, konu komşu kimi bulduysam topladım. Babaannem ve annemden emanet aldığım şarkılar da oldukça fazla. Çevre köylerden imkan buldukça derleyebildim. Şimdi de bu şarkıları kendi müzikal anlayışımla dış dünyaya ulaştırmanın heyecanını taşıyorum.

Dicle Müftüoğlu/MA

EN SON EKLENENLER