FR: Avrupa’nın başka seçeneği yok

Frankfurter Rundschau AB ile Türkiye arasında sığınmacılar konusunda yaşanan gerginlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın stratejisini irdeliyor:

“Erdoğan, ülkesinin durup dururken kendi suçu olmadan bu duruma düştüğü izlenimini yaymak istiyor. Belki buna Türkiye’deki taraftarları inanır. AB yönetimi daha iyi bilse gerek. Türkiye Cumhurbaşkanı AB ile varılan mülteci mutabakatını kendisi bozdu ve şimdi ciddi ciddi AB’nin kendisine el uzatmasını talep ediyor. AB yine Erdoğan ile çürük bir anlaşmaya rıza göstermek durumunda kalacak. Bu somut olarak şu anlama geliyor: Daha fazla para akacak. Avrupa’nın başka seçeneği yok. Erdoğan politikalarını masum insanların üzerinden yürütüyor. AB taviz vermezse kendini Ankara’daki otokratla aynı kefeye koymuş olacak. Ama böyle birşeyin olması kabul edilemez.”

Neues Deutschland gazetesinde de aynı konu ele alınıyor: 

“Erdoğan’ın sığınmacıları AB’nin kapısına yığarak ne tür bir strateji izlediğini herkes çoktandır biliyor. Brüksel ‘şantaja izin vermeyiz’ diyor demesine ama ortaya çıkan açıklamalar tam da bunu gösteriyor. Sonuçta Erdoğan daha fazla para alacak ve kendini son kavganın galibi gibi hissedebilecek. AB ise sığınmacıları kabul etme sorumluluğuna direnen kapalı bir topluluk görünümü sergiliyor. Temel ilkeler ve mevcut siyaset konusunda bir birlikten eser yok. Yetkililerin bahsettiği ve şu an sadece beş ülkeden oluşan ‘gönüllüler koalisyonu’ Yunanistan’daki sefalet kamplarından bin 500 çocuğu kabul etme planını hayata geçirse bile bu bir acizlik göstergesinden öteye geçmeyecektir. Özellikle de Türkiye’nin neredeyse dört milyon kişiyi barındırdığı düşünüldüğünde…”

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, görev süresinin dolacağı 2024 sonrasında da iktidarda kalmasını sağlayacak anayasa değişiklikleri, parlamentonun alt kanadı Duma’da onaylandı. 2000-2008’de iki dönem devlet başkanlığı yapan, ardından Dimitri Medvedev’i devlet başkanlığına getirerek başbakanlık görevini üstlenen Putin 2012’den beri yine devlet başkanlığı görevini yürütüyor.

Frankfurter Allgemeine Zeitung şu yoruma yer veriyor:

“Bu tiyatro, Putin’in Kremlin’e kendi başına aldığı kararla 2012’de geri döndüğü dönemdeki tepkiler yinelenmesin diye gerekliydi. O dönem Putin’e karşı protestolar düzenlenmişti. Putin’in görevde kalmak için öne sürdüğü gerekçe Rusya’nın gerçekte ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyuyor. Ülkenin istikrarı, devlet kurumlarının işlerliğine değil, gayriresmi ve şeffaf olmayan güç dengelerine bağlı. Bu dengelerin garantörü, Putin’in dediği gibi anayasa değil, Putin’in kendisi. Bunu dolaylı da olsa kendisi de itiraf etti. ‘Bir gün gelecek Rusya’da iktidar artık bu kadar kişiselleşmiş olmayacak. Ama daha bunun için zaman gelmedi’ dedi.”

Magdeburg’da yayımlanan Volksstimme gazetesindenin aynı konuya ilişkin yorumu ise şöyle:

“Vladimir Putin tek adam iktidarını 2024 ötesine taşımayı garantiliyor. Bu, Batı için kötü bir haber değil. Çarın sağlığı iyi giderse daha birkaç yıl Rusya’da görece istikrar sürecek demektir. Rus toplumunda demokratik geçiş diye bir kavramın karşılığı yok. Putin, sadece kendisiyle işleyen bir sistemin bir parçası. Sistem çökerse Rusya zorlu bir döneme girer. Oligarklar arasında riskli bir iktidar savaşının galibinin akıllı bir otokrat olacağının garantisi yok. Milli çıkarlarını saldırgan bir şekilde izlese de Putin kestirilebilir bir devlet başkanı olmayı sürdürüyor. Sadece Batılı politikacılar onun stratejilerini doğru zamanda anlayabilecek zekayı genelde gösteremiyorlar. Batı’nın umudu, Rus sivil toplumu ve ekonomisinin çara rağmen gelişmeyi sürdürebilmesi olmalıdır. Sadece hammadde ve silahlardan anlayan bir Rusya hiçbir zaman bir demokrasi olamayacaktır.”

DW/BK,JD

© Deutsche Welle Türkçe

 

EN SON EKLENENLER