Merkur: Bu tür şovlar zararlı

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın NATO’yu “demode” olarak nitelendirmesi, Başbakan Merkel’in sığınmacıları kabul etme kararını da ‘bir felaket’ olarak değerlendirmesi Avrupa’da şaşkınlığa ve tepkilere neden oldu. Münih’te yayımlanan Münchner Merkur gazetesi, Trump’ın kendini tavuk kümesinde tilki gibi hissettiğini, bu rolün çok hoşuna gittiğini ve seçmenlerine de gerçekten iyi bir şov sunduğunu belirtiyor ve yorumuna şu görüşlerle devam ediyor: 

“Ne var ki sürekliliğe ve güvene dayanan uluslararası ilişkilerde bu tür şov ve oyunlar çok zarar açıyor. Özellikle de kendi ülkesi için. NATO ve serbest ticaret ABD’nin icat ettiği şeylerdi ve onun zenginlik kazanmasında, küresel güç olmasında anahtar rol oynamışlardı. Şimdi bunların ortadan kaldırılması Amerika’yı -Trump’ın deyimiyle- yeniden büyükleştirmez, tam tersine küçültür ve anlamsızlaştırır. Trump’ın seçmenlerinin bu noktayı bilmesi gerekmiyor ama Başkan’ın bunu bilmesi şart!”

Straubinger Tagblatt gazetesinin aynı konudaki yorumu da son derece eleştirel:

“Trump NATO üyelerinin daha fazla sorumluluk üstlenmesini talep etmekle pek de haksız sayılmaz. Ama tüm bir bölgeyi kargaşaya düşürdüğü için o bölgelerden kaçmak zorunda kalan insanlar konusunda ABD’nin örneğin hiç mi sorumluluğu yok? Tüm bu insanları ülkesine kabul ettiği için Trump’ın ‘feci hata” işlediğini söylediği Başbakan Merkel onunla buluşmasında bu noktayı ona hatırlatmalıdır.”

Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi de yorumunda Trump’ın çıkışlarının milliyetçiliği körükleme tehlikesinden söz ediyor:

“Hem müstakbel ABD Başkanı Donald Trump hem de İngiltere Başbakanı Theresa May izledikleri son derece milliyetçi politikalar ve herkesin esenliği için organize edilmiş olanuluslararası iş bölümüne saldırılarını laf olsun diye yapmıyorlar, gayet ciddiler. Birisi Avrupa’yı bölüyor ve ekonomisini Avrupa kıtasından ayırmayı hedefliyor. Diğeri ise tüm dünyaya meydan okuyor ve tehlikeli izolasyon politikalarına, himayeci politikalara hazırlanıyor. Almanya’nın refahının temeli sayılan ihracat modeli saldırı altında. Milliyetçilik, ekonomi politikalarında da bir Rönesans yaşıyor. Tam da Almanya gibi bir ülke için bunlar hayra alamet gelişmeler değil.” 

Yardım kuruluşu Oxfam’ın yayınladığı yıllık raporda, 2016 itibarıyla dünyanın en zengin 8 kişisinin servetinin dünyanın yarısının varlığına eşit olduğunu gözler önüne serdi. Nürnberger Nachrichten gazetesi Oxfam’ın ne yapılması gerektiğine ilişkin talepleri ile yorumuna giriş yapıyor:

“Oxfam’ın talep ettiği daha yüksek vergilendirme, varlık vergisi, vergi cennetlerinin kapatılması akılcı talepler ve bunları artık sadece sol görüşlüler de böyle algılamıyor. Aynı şey en zengin 36 milyarderin halkın yarısından fazlasından daha fazla servete sahip olduğu Almanya için de geçerli. İşin ilginç yanı, pastanın adil bölüştürülmesi yoksullar kadar zenginlerin de işine geliyor. Çünkü araştırmalar bir ülkede sosyal uçurum ne kadar az olursa o ülkenin ekonomisinin daha güçlendiğini ve hatta ortalama yaşam süresinin bile arttığını kanıtlıyor. Neoliberallerin savunduğu ‘Herkes kendinden sorumludur’ sloganı hiçbir dönem başarılı olmamıştı.”    

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Çelik Akpınar

EN SON EKLENENLER