NOZ: Erdoğan Osmanlı’nın güç politikalarını devam ettiriyor

Türkiye, Libya’ya asker gönderme kararıyla, bölgede belirleyici aktörlerden biri olmaya talip olduğunu gösterdi. Neue Osnabrücker Zeitung’da ülkedeki duruma müdahale edecek konumda olmayan Avrupa Birliği’nin uzun vadede Ankara ve diğer devletlerin müdahalesinden gelecek sığınmacı akını yoluyla etkileneceğine dikkat çekiliyor:

“Diktatör Muammer Kaddafi’nin devrilmesinin üzerinden sekiz yıl geçmişken, Avrupa Birliği buradaki kaosu kontrol altına almak için oldukça dağınık bir durumda ve bununla başa çıkabilecek bir konumda değil. Rusya ve ABD’nin yanı sıra Trablus’taki İslamcı hükümeti devirmek isteyen Mısır ve Suudi Arabistan da bölgedeki duruma müdahale ediyor. Türkiye ise tam da bunun önüne geçmek istiyor. Ankara bu yüzden birliklerini (bölgeye) gönderiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüzyıllarca Doğu Akdeniz’de hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu’nun güç politikalarını bu şekilde devam ettirmiş oluyor. Bu oyunda ise -dengeleri etkileyebilecek- çok fazla etken var. Bu, Almanya için de geçerli. Zira, Afrika’dan gelecek sığınmacı akınının büyüklüğü Libya’nın istikrarından da büyük ölçüde etkilenecek.”

Süddeutsche Zeitung’da da giderek AB’den uzaklaşan Türkiye’nin “macera arayışlarının” bölgede kaosa yol açabileceği uyarısında bulunularak, Ocak ayında Ankara’ya gitmeyi planlayan Almanya Başbakanı Merkel’e diyalog çağrısı yapılıyor:

“Avrupa Birliği’ne sığınmacı akınını kontrol altına almak Türkiye’nin elinde. Ancak mütemadiyen yerlerinden edilenlerin akın ettikleri güney sınırında desteğe ihtiyacı var. Türkiye, bölgesel bir güç gibi hareket ederek Suriye’nin kuzeyindeki Kürtleri sonuçlarını düşünmeksizin yerlerinden ediyor. Ancak diğer yandan da Rusya ve Suriye’deki diktatör Esad, İdlib’de sorumsuzca hareket ettiklerinde bunun sonuçlarından da yine Türkiye etkileniyor. Ankara, AB karşıtı söylemlerinin dozunu giderek artırıyor, ancak ona ihtiyacı da var. Libya’ya doğrudan bir askeri müdahale ile Erdoğan muhtemelen yeni bir maceraya atılmış oldu. Diğerleri de onu izlerse, bölgede halihazırda kaotik olan durum çığrından çıkabilir. Merkel’in bu konuyu (Erdoğan’la) konuşması gerekecek. Başka ne olabilir ki?”

Die Welt’’te Washington’ın yaptırım kararıyla tartışmaların gündemine oturan Kuzey Akım 2 projesinin müttefiklik açısından meşruiyetini sorgulayan şu yoruma yer veriliyor:

“Almanlar müttefiklerinin iyi bir biçimde gerekçelendirdikleri itirazlarını dikbaşlılıkla görmezden geldi. Aynı Kuzey Akım 2’nin inşasının, koordinatları Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından bu yana temel olarak değişen Batı’nın jeostratejik çıkarlarına aykırı olduğu gerçeğinin gün gibi ortada olduğunu görmezden geldikleri gibi. Biz örnek Avrupalı rolünü oynamaya bayılıyoruz. Ancak Kuzey Akım 2 meselesinde Almanya, kendi egosunun peşinden giden ve dünyayı yalnızca kendi gözünden gören sorumsuz biri gibi davrandı. Ve şimdi Merkel hükümeti bunun haklı faturasını ödüyor.”

Yunan adalarında insanlık dışı koşullarda kalan sığınmacıların durumu; AB bu düğümü çözmeye çalışırken giderek kötüleşiyor. Yeşiller partisinden gelen “çocuk sığınmacıları alalım” önerisi Almanya’nın gündemini hala meşgul ediyor. Mannheimer Morgen’daki yorumda konuya ilişkin şu satırlar yer alıyor:

“Almanya Moria’daki çocuk sığınmacıları almalı. Neden mi? Çünkü, Almanya en fazla nüfusa ve en yüksek gayrisafi yurtiçi hasılaya sahip AB ülkesi. Çünkü, AB bugünden yarına sığınmacıların paylaştırılmasına ilişkin bir çözüm bulabileceğe benzemiyor. Ancak çocuklar ve gençlerin durumu bu süreci bekleyemeyecek kadar acil. Evet durum biraz karmaşık, ancak doğru reaksiyon sorumluluğu sürekli birbirine itelemek ya da hiçbir şey yapmamak da değil! Çözüm; sonunda harekete geçmek!”

DW / SÖ, BW

© Deutsche Welle Türkçe

EN SON EKLENENLER