Bekaroğlu: Halk 7 Haziran’da gidişata müdahale etti

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, 7 Haziran’ı “demokratik yollarla iktidarı değiştirme hamlesi ve halkın gidişata müdahalesi” olarak nitelendirdi. “Kılıçdaroğlu’nun başdanışmanı olarak konuşuyorum” diyen Bekaroğlu, “Beni Kürt sorununun Türkler ve Kürtlerin konuşarak anlaşacağı duygusundan daha fazla heyecanlandıran bir şey yok” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi başdanışmanlarından Mehmet Bekaroğlu, 7 Haziran 2015 seçimlerini ve sonrasında yaşanan gelişmeleri dihaber’e değerlendirdi. Yer yer Kürt hareketini eleştiren Bekaroğlu, CHP açısından “şartlı ve tereddütlü bir Kürt açılımı” anlamına da gelecek kimi değerlendirmelerde bulundu.

7 Haziran’ın sonuçları itibariyle “çok önemli” olduğunu belirten ve AKP’nin son 5 yılda yönünü kaybetmesi üzerine 7 Haziran seçim sonuçlarının ortaya çıktığını vurgulayan Bekaroğlu, “Muhalifleri bile AKP’nin bir hikayesinin olduğunu, onun iktidarı döneminde herkesin yaşam tarzına, özgürlüklerine karışılmadan yaşanabileceğine inanıyordu. Nitekim kendilerinin siyasi ideolojik temellerinin dışında da farklı kesimlerden de destekler aldılar. Ama son 5 yıldır yönelimini kaybetti AKP ve iktidar araçlarını ele geçirdikten sonra daha önceki iktidarlar gibi onları kullanmaya başladı” dedi.

7 HAZİRAN DEMOKRATİK YOLLARLA İKTİDARI DEĞİŞTİRME HAMLESİYDİ

AKP içinde bile hoşnutsuzlukların baş göstermeye başladığının altını çizen Bekaroğlu, “7 Haziran demokratik yollarla AKP’nin ya kendi yönelimi düzeltecek ya da alternatiflerin ortaya çıkacağını göstermesi bakımından önemliydi” diye konuştu. Bekaroğlu, o dönem ortaya çıkan koalisyon fırsatını da, “Türkiye gibi parçalı olan farklı toplum kesimlerinin farklı çıkarlarının olduğu bir ülkede uzlaşmayı mümkün kıldığı için koalisyonlar aslında zaman zaman fırsattır” şeklinde değerlendirdi.

7 HAZİRAN DOĞRU OKUNSAYDI BUGÜN YAŞANANLAR YAŞANMAZDI

7 Haziran’ı aynı zamanda hak ve özgürlük anlamında ortaya çıkan sonuçların düzeltilmesine yönelik bir müdahalesi olarak nitelendiren Bekaroğlu, şunları söyledi: “Kürt siyasetinin siyasi parti olarak seçime girmesi, yüzde 13 ve 80 milletvekili ile parlamentoya gelmesi son derece önemliydi. Türkiye’de herkes bu sonuçtan umutlandı. Bu sonucun anlamı şuydu. 2013 Nevruzunda Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunması ile başlayan süreçte -ki o mektupta önemli cümleler vardı, mücadeleye siyasi yollarla devam edecekleri şiddetin artık hak aramak için anlamsız bir araç olduğu, Türkiye’den ayrılmak istemediklerini beyan etmişti- bu sonuç ortaya çıktı. Bu mesajı Türkiye seçmeni okudu, doğuda ve batıda yüzde 13 ile meclise geldiler. Bu önemliydi. Türkiye siyasetinde yer alan herkes, parlamentonda olan olmayan herkes bu mesajları doğru okumuş olsa ve onun gereğini yerine getirmiş olsaydı Türkiye bugün yaşadığı sıkıntıları yaşamazdı. Çatışmalar bu noktada olmazdı. Türkiye, darbe girişimi, arkasından da rejim değişikliği anlamına gelen tek adam rejimine dayalı anayasa değişikliğini falan yaşamazdı. Kimsenin burnu kanamadan sıkıntılar falan ortaya çıkmadan hem Kürt meselesinin çözüme kavuşturulması hem de demokrasinin tekrar yerleştirilmesi açısından büyük bir fırsattı ama maalesef bu fırsat değerlendirilmedi.”

TEMEL SORUN ERDOĞAN’IN İKTİDARI PAYLAŞMAMA İSTEĞİDİR

Bu sonuçların boşa çıkarılmasında en temel faktörün “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan” olduğunu dile getiren Bekaroğlu, “İktidar zehirlenmesi yaşadığı için iktidarı hiçbir şekilde paylaşmak istemedi. Aslında kendisinin de lehine olan şey buydu, iktidarı paylaşmaktı” dedi. Bekaroğlu, 7 Haziran sonrasında yaşananlardan silahlı Kürt hareketini de sorumlu tuttu ve PKK’nin sonuçları doğru okumadığını savundu ve bununla “HDP’nin boğulduğunu” dile getirdi. “HDP iki yıldır ülkenin sorunlarına ilişkin bir şey söylemiyor, seferi havada o orda öldürüldü bu burada gözaltına alındı bu şeyde koşturup duruyor. Ne Türkiye’nin meseleleriyle ilgili ne Kürt meselesiyle ilgili çok bir şey ifade edebiliyor” diyen Bekaroğlu, sonrasında Türkiye’nin her açıdan boğulduğunu, bunun da herkese ağır bir faturasının olduğunu belirtti.

ERDOĞAN’IN KOALİSYON GÖRÜŞMELERİNİ SOBETE ETTİĞİ BELLİYDİ

İstikşafi görüşmelerin sonuçsuz kalması ve CHP’nin oyalandığına ilişkin eleştirileri de cevaplandıran Bekaroğlu, şunları söyledi: “CHP’yi eleştirmek kadar kolay, maliyeti olmayan bir şey yoktur. CHP ne yapabilir, CHP bir siyasi parti, siyasi demokratik araçlardan başka bir şey yok. O zaman hükümet olan en çok oy alan partiye hükümeti kurma görevi verilir, verildi, o da MHP ve HDP ile hükümet kuramadı. Her iki parti AKP ile hükümet kurmayı reddetti. Bunun üstüne bir büyük koalisyon kurabiliriz diye CHP’ye geldiler. Biz de kendi aramızda değerlendirdik, ülkenin sorunları, ekonomik sorunlar, Kürt sorunu tıkanmıştı, demokrasi de ciddi sorunlar vardı, böyle bir dönemde koalisyon kurulabileceğini düşündük ve görüştük. CHP olarak böyle bir koalisyonun Türkiye’nin hangi sorunlarını çözebileceği, ne kadar süreli olması gerektiği, seçimin ne olacağı konularında temel konuları hazırladık ve bunları müzakere ettik. Aslında o zaman müzakere edenler Başbakan Ahmet Davutoğlu falan bu düşünceye yakındılar. Yani bizim de insanların niyetlerini ölçecek bir şeyimiz yok. Ama Cumhurbaşkanının baştan beri bunu sabote ettiği belliydi. İki şekilde görüşmeler vardı, bir açık görüşmeler bir de arka kapı görüşmeleri. Arka kapı görüşmelerinde arkadaşlar sıkıntılarını söylüyorlardı.”

CHP NE YAPABİLİRDİ?

Erdoğan’ın yaşananları fırsata çevirdiğinin altını çizen bombaların patlaması, katliamlar üzerinden insanları, “güvenlik dışında bir seçeneklerinin kalmadığına” inandırdığını ifade eden Bekaroğlu, “Bunda CHP’nin suçu ne, görüşmeleri yapması mı? CHP’yi referandum sonuçlarını niye kitlesel biçimde protesto etmedi diye suçluyorlar. Hükümeti kurma görevini CHP’ye vermeyince Saray’a 1 milyon kişi ile gitsin… Saraya bir milyon kişiyle gitmek. Olabilir ama bunlar basit değil. Bir milyon kişi geliyor mu, iki iktidar bu 1 milyon kişiyi terörize ettiğinde, ki daha önce bunu yaptı, onların sorumluluklarını alıyor musunuz?” şeklinde konuştu.

KÜRT HAREKETİ ROJAVA İLE YÖNELİMİNİ DEĞİŞTİRDİ!

7 Haziran öncesinde “HDP barajı geçerse AKP ile başkanlık için anlaşacak” şeklinde daha çok CHP cephesinden gelen suçlamaların sorulması üzerine de Bekaroğlu, HDP’nin bazı konuları müzakere etme hakkı olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Elbette siyaset yapıyorsun, diğer aktörler seni açığa düşürecek. Rakipsin çünkü. Bu CHP için de HDP için de böyledir. HDP, 7 Haziran seçimlerinden önce başkanlık konusunda uzlaşabilir de. Bunlar istismar edilir, ama ilkesel yaklaştığınız zaman demokrasi güçleri açısından söylüyorum… Demokratik başkanlık sistemleri de var. HDP eğer destekleseydi bugünkü tek adam sistemini desteklemezdi herhalde. Bu demokratik değil bir kere. Demokratik başkanlık sistemi de var, başkanın bağımsız olduğu, yargının tarafsız ve bağımsız olduğu, denge denetleme sistemi olduğu kendi içinde kurullarıyla işlediği bir sistem var ABD’de. Neden olmasın. Evet, ‘HDP ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ diyor, ama bunlar barajı geçerse başkanlık için uzlaşacaklar’ gibi eleştiriler almıştır. Bu eleştiriler yapılabilir, HDP başkanlığı destekledi, desteklemedi meselesi değil, Türkiye’deki Kürt siyasal hareketinin yöneliminin değişmesi meselesidir. Türkiye’deki Kürt siyasi hareketi bana göre yönelimini değiştirdi. Nasıl değiştirdi? Rojava meselesi, Kuzey Suriye meselesi, Kürt siyasi hareketinin yönelimini değiştirdi. Türkiye’yi bıraktı, İran ve Suriye’de avuçlarına düşen yeni bir imkan elde etme imkanı ihtimali oraya yöneltti Kürt siyasi hareketini. Oradaki elde edilecek kazanımlara yöneltti ve Türkiye’yi bıraktılar bir şekilde. Türkiye’de neydi, çözüm sürecinin özünde ne vardı? Türkiye’de çözüm sürecinin özünde ne var? Evet, öteden beri Kürt siyasi hareketinin talepleri var ama çözüm sürecinin özünde ayrılmayacağız, Türkler ve Kürtler herkes hakkıyla, hukukuyla birlikte yaşamanın formülünü bulacaklar. Buydu. Türkiye’ye bakıyordu, silah ortadan kalkacaktı, Ankara çözümün merkezi olacaktı. Ama PKK yönelimini çözüm sürecinden Rojava’ya çevirdi. Bugün gelinen noktada haklıdırlar, haksızdırlar bunu tarih gösterecek. Dünyanın tanıdığı, neredeyse NATO’nun ortağı haline geldi PKK ve PYD, ama 3-5 sene sonra tarih bunu gösterecek.”

Çözüm sürecini de baştan beri destekleyen biri olduğunun altını çizen Bekaroğlu, “Çözüm sürecinde Türkler ve Kürtler bu meseleyi konuşarak ve insanlar ölmeden çözecekler, fikri beni heyecanlandırıyor. Bundan çok beni heyecanlandıran başka bir şeyde olmadı” dedi ve devletin de PKK’nin de sonrasında yaşanacak olan çatışmalara göre hazırlık yaptığını savundu. Sonrasında yaşananların “bir tür hesaplaşma” olduğunu dile getiren Bekaroğlu, “Devlet de PKK yöntemini değiştirdi. Devlet, ‘Tek terörist kalıncaya kadar devam’ denilen noktaya geri döndü. Şimdi Kürt siyasi hareketini dağıtmak istiyor. Belediyelerini dağıttı, kayyum atadı, öbürlerini hapse attı, milletvekillerini tutukluyor, ‘Hiçbirini tanımıyorum’ diyor. Silahlı Kürt hareketi de hiçbir şey tanımıyor” dedi.

KILIÇDAROĞLU’NUN SİYASİ BAŞDAŞMANI OLARAK KONUŞUYORUM

En son düşen helikopterde hayatını kaybeden askerlere dikkat çeken ve “Kürt çocuklarından hiç haberimiz bile yok” diyen Bekaroğlu, “Bu duygudan hareketle tekrar bir yere dönmemiz gerekiyor” dedi ve ekledi: “Eğer samimiysek Kürt siyaseti ne istiyor bunu bir kez daha gözden geçirmemiz gerekiyor. 2013 yılında ne istediğini biliyoruz. Nereden biliyoruz Öcalan’ın ağzından Kürtçe ve Türkçe okundu. Şimdi Kürt hareketinin talebi nedir, kısa uzun ve orta vadeli hedefleri bilmemiz gerekiyor. Birlikte yaşayacaksak, bakın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasal başdanışmanı olarak konuşuyorum, eğer ayrılmayacaksak bunun formülü çok kolay. Bunu yeniden keşfedecek değiliz. Ben farklıyım, iyi tamam farklısın, hakların, özgürlerin, statün nedir bunları konuşabiliriz. Ama ayrılacaksak bunun maliyeti apayrı bir şey. Ben kişisel olarak şiddet kullanılmadıkça her şeyin konuşulabileceğine inanan biriyim.”

DOKUNULMAZLIKLAR KONUSUNDA SİYASET YAPTIK!

Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda hem CHP içinde hem de CHP dışında gelen eleştirileri değerlendiren Bekaroğlu, CHP’ye haksızlık yapıldığını ve dokunulmazlıkları kaldıranın “CHP olmadığını” savundu. Bekaroğlu, “Dokunulmazlıklar konusunda da CHP üzerinde bir spekülasyondur yürütülüyor. Kürt siyasal hareketi de bunu böyle yapıyor. Efendim CHP’nin diğer rakipleri, solda olanlarda böyle. CHP dokunulmazlıkları falan kaldırmadı, dürüst olmak lazım. Geldi dokunulmazlıklar MHP ile AKP anlaştılar, ilk turda 350 oy falan aldılar. İkinci turda aynı oy çıksaydı referanduma gidecekti. CHP oturdu böyle bir mesele üzerinden referanduma gitmenin Türk’e, Kürt’e bir faydası yoktur diye 20 civarında milletvekili oy kullandı. Referanduma gitmeden dokunulmazlıklar kaldırıldı. CHP kaldırmadı, böyle bir şey yok. Referanduma mı gitseydi, Türklük, Kürtlük mü oylansaydı? Parti içerisinde her konuyu malzeme etmeye çalışan insanlar var. CHP içinde tartışmalar, ne tartışmalar; çözüm getirilsin, ne çözüm getirdi CHP içindeki ve dışındakiler… Referanduma gitseydi ne olurdu? Bunu sorsunlar, yüzde 80 ile evet çıkardı, bu referandumun sonucu ne anlama gelirdi, sadece Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması anlamına mı gelirdi? Artık birlikte yaşamayacağız anlamına mı gelirdi? Bu şekilde reddettik, siyaset yaptık” ifadelerini kullandı.

İTTİFAK ZEMİNİ VAR

İttifaklar konusunda da her türlü ittifakın kurulacağını, “silahların ortadan çıkması” şartıyla dile getiren Bekaroğlu, şunları söyledi: “İttifak zemini var ve referandum sonuçları Türkiye’nin yeni bir umudu ve zeminidir. Siyasette umut bitmiyor. Böyle bir sonuçla, demokratik ortamla kimsenin burnu kanamadan demokratik zemine geri dönmek, hatta daha gelişmiş bir demokrasi inşa etme, Kürt sorununu çözme imkanı ve ihtimali var. Türkiye böyle bir fırsatı yakaladı referandum bunu gösterdi. Kendi önceliklerini korumakla birlikte ondan daha önemli öncelikler üzerinden insanlar ittifak etmiştir. CHP’nin bir programı var HDP’nin var, MHP’li muhaliflerin, Saadet Partisi’nin, değişik muhalif grupların, sol partilerin, hepsinin bir amacı var, kendi amaçlarını önemsiyorlar ama bunun olabilmesi için demokratik siyaset zemininin korunması gerekiyor. Tek adam rejimine hayır diyebildiler ortak olarak. Şimdi çok önemli bir ortak amaç duruyor, demokratik siyaset zemininin korunması diye. Bu amaç çerçevesinde önümüzdeki iki yılda bunun örgütleneceğini, bir siyasal programa dönüşeceğini, elbette evetlerin belki de 10 puanı ikna edilerek Türkiye’de büyük karışıklıklar yaşanmadan, Erdoğan problemi… Kafayı taktınız Erdoğan’a falan deniliyor ama Türkiye’nin Erdoğan diye problemi var. Hukuku tanımayan, kuralları tanımayan, her şeyi ben bilirim, istişareyi istemiyorum, meclisi istemiyorum, mahkemeyi de milletvekillerini de ben tayin ederim diye bir sorunu var Türkiye’nin. Bu Türkiye’nin demokrasi sorunudur. Demirtaş doğru söylüyor, bunun gereğinin yapılması lazım.”

ÖCALAN’IN SÖYLEDİKLERİNİ TEKRARLIYORUM

“Ben 2013 yılında Öcalan’ın söylediklerini tekrar ediyorum. Ne dedi? ‘Silahla elde edeceğimiz bir hak hukuk kalmadı, Türkiye’den ayrılmak istemiyorum’ dedi. Onun üzerinden konuşuyorum” diyen Bekaroğlu, “Bu saatten sonra Türklerin ve Kürtlerin silahla kazanacakları bir şey yok. Kaybedecekleri çok şey var, çocuklarımız var. Kahramanları, şehit ilan etmek çok kolay. Bunun ötesine geçelim, yaşayalım burada” ifadelerini kullandı.

Kenan Kırkaya – dihaber

EN SON EKLENENLER