BU GİDİŞE DUR DİYECEĞİZ

‘Tek adam’ yasasına ‘Hayır’ deme kararını deklare etmek için Amed’de bir araya gelen DTK, HDK, TJA, DBP ve HDP, ‘Newroz ruhuyla demokraside direnelim, HAYIRLA diktatörlüğe dur diyelim!’ sloganıyla referandum çalışmalarının startını verdi

AKP ve MHP ortaklığıyla halklara, inançlara, kadınlara ve demokratik güçlere savaş açan ‘tekçi rejim Anayasası’na karşı, Amed’de dün tarihi bir deklarasyon açıklandı. DTK, HDK, Tevgera Jinên Azad (TJA), DBP ve HDP, Anayasa değişikliğinin oylanacağı referandumdaki tutumlarını belirlemek üzere Amed’de toplandı. DBP Amed İl binasındaki Vedat Aydın Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıya, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, DBP Eşbaşkanı Kamuran Yüksek, HDP Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, HDK Eşsözcüleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Onur Hamzaoğlu, HDP’nin grup başkanvekilleri ve milletvekilleri, DTK ve HDK’nin bileşenleri, DBP’li belediye eşbaşkanları ve yüzlerce Kürt siyasetçi katıldı. Toplantının düzenlendiği salonda “Newroz ruhuyla demokraside direnelim, HAYIRLA diktatörlüğe dur diyelim!” ve “Önderlikle mutlaka kazanacağız” dev pankartları asıldı. Anayasa değişikliğini içeren referandum seçimlerine ilişkin DTK, TJA, DBP, HDP ve HDK’nin bileşenleri ile birlikte izleyeceği yol haritasını içeren deklarasyon, DBP Eşbaşkanı Kamuran Yüksek tarafından okundu. Türkiye’de demokrasi açısından tarihi bir dönemden geçildiğini dile getiren Yüksek, “Halk olarak ve halkların temsiliyeti olarak bu sürece uzak kalamayız. Tam tersine referandum süreci, Türkiye’de en çok bizleri ilgilendiriyor. Yıllardır en çok sorunları yaşayan ve tanınmayan halk olarak en üst mücadelesini yürütecek olan halk olacağız” dedi.
Açıklanan deklarasyon şu şekilde:

Bir kez daha Kürt sorunu inkar ediliyor

Bugün içinde bulunduğumuz süreç itibariyle baktığımızda; yine bir kez daha Kürt sorunun inkar edildiği, Kürt halkının ve demokratik siyasal mücadelesinin bastırılmaya çalışıldığı, HDP, DBP eşbaşkanları dahil olmak üzere milletvekillerin, belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, il-ilçe yöneticilerinin, binlerce parti üyesinin, demokratik kitle örgütü, sivil toplum örgütü ve sendika yöneticisi ile basın çalışanlarının tutuklu olduğu, belediyelere el konulduğu, muhalif birçok televizyon, radyo, gazete, dergi ile kadın kurumları, dernekler ve Kürt kurumlarının kapatıldığı bir ortamda, hem de olağanüstü hal koşullarında yine Kürtler, haklar, emekçiler, inançlar, kadınlar dışarıda tutularak bir anayasa yapılmaya çalışılmaktadır. Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki; bizler, Kürt halkı ve tüm halkların kimliklerin, inançların ve toplumsal kesimlerin ortaklaştığı sivil toplum ve siyasi yapılar olarak, tüm bu siyasi soykırım yönelimlerine rağmen halkımızın hak ve özgürlük, barış ve demokrasi mücadelesini kararlılıkla yükselterek sürdüreceğiz.

Demokratik siyasal mücadele sürecek

Tarih boyunca inkar, imha ve asimilasyon kıskacına karşı direnerek, ısrar ve inatla varlığını bu güne kadar taşıyan halkımızın, 90’lı yıllarda HEP, DEP süreciyle başlayarak geliştirdiği ve bu güne getirdiği demokratik siyasal mücadelenin tarihsel mirasına uygun şekilde davranacağız. Doksanlı yıllardan itibaren savaş konseptiyle hareket eden hükümetlerin tüm yönelimlerine, faili meçhullere, tutuklamalara, parti kapatmalara ve göçertmelere rağmen bundan önce nasıl ayakta kalındıysa, demokratik siyasette nasıl ısrar edildiyse, halkımızın haklarına kavuşma, barış ve demokrasi umudu, mücadelesi sürdürüldüyse geçmiş dönemlere nazaran daha fazla imkan ve güce sahip olduğumuz bugün de direnerek dimdik ayakta kalacak ve demokratik siyasi mücadelemizi sürdüreceğiz. Çünkü sorunların demokratik siyasi yollarla çözülmesi gerektiğine ve bunun gerçekleşebileceğine inanıyoruz. Halkımızın bu yönlü beklentilerini biliyoruz.

Siyasi tasfiye önlenecek, özgürlük kazanacak

Bizler halkımızın beklentisi çerçevesinde, çökertme planlarını ve siyasi mücadelemizi tasfiye politikalarını boşa çıkartacak şekilde direnecek, her zaman olduğundan daha fazla birlikte, yan yana durarak, kenetlenerek ve doğru politikalarla siyasi mücadelemizin tasfiyesini önleyecek, hak, özgürlük, barış ve demokrasi adına daha fazla kazanımlar sağlayacak bir geleceği mutlaka oluşturacağız. Bundan halkımızın hiçbir şüphesi olmadığını biliyoruz. Çünkü; mücadelemizin kaynağı zaten halkımızın bizzat kendisidir. Onca yıllar inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı direnerek varlığını koruyup bugüne taşıyabilen halkımız, bugün de yarın da varlığını koruyacak ve geleceğe taşıyacaktır.

Birlikte yaşam geleceği inşa edilecek

Kaynağı halkın kendisi olan hiçbir mücadele asla yenilmez. Bizim de bundan kuşkumuz yoktur. Bu gerçeği, bugün siyasi partilerimizi, demokratik kurumlarımızı tasfiye etmek, ortadan kaldırmak isteyen güçler de çok iyi bilmektedir. Bu yolla bir halk mücadelesinin bitirilemeyeceğini en iyi onlar bilir. Çünkü tarih bunun örnekleriyle doludur. Haklı bir dava asla yenilmez ve eninde sonunda başarıya ulaşır. Başarı; haklar ve özgürlüklere kavuşmak, halklarımızın eşit haklarla, birlikte, barış ve demokrasi içinde yaşayabildiği bir geleceği inşa etmektir.

Çözüm: Demokratik Cumhuriyet Anayasası

Bizler siyasi yapılar ve kurumlar olarak, demokrasi mücadelemizi güçlü bir şekilde yükseltme kararlılığımızı ve anayasa referandum sürecinde ortak tutumumuzu deklare etmek üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti’nde 90 yıldır biriken toplumsal sorunların çözümünün başlangıcı ‘Demokratik Cumhuriyet Anayasası’dır’.

Ülkede yaşayan tüm halkların, inançların, toplumsal kesimlerin ve kadınların haklarını, özgürlük lerini tanımlayan, yerel demokrasi ve toplumsal katılıma dayalı idari – siyasi yönetim sistemini esas alan bir anayasa toplumsal sorunlarımızı çözecek, toplumsal barışımızı sağlayacak ve toplumu güçlendirecek olan bir anayasa olur.

Fakat mevcut haliyle AKP-MHP ortaklığı ile ülke gündemine getirilen, birçok usulsüzlükle TBMM’den geçirilen ve halkımızın huzuruna getirilecek olan Anayasa değişikliğinin, Kürt sorunu dahil, hiçbir toplumsal sorunu ve siyasi yönetim sorununu çözme imkanı ve kapasitesi yoktur.

AKP-MHP anayasasında halklar yok

Bu anayasa, her şeyden önce AKP-MHP anayasasıdır. Tüm siyasi yapıların dahil olduğu bir anayasa olmadığı gibi, ruhu itibariyle etnik, milliyetçi, tekçi, cinsiyetçi ve merkeziyetçi bir anayasadır. Bu anayasanın içinde Kürt halkı da Türkiye toplumu da yoktur. Alevi toplumu, diğer kimlikler ve kültürlerin hakları ve özgürlükleri ile mütedeyyinler ve beklentileri yoktur. Bu anayasada kadınlar yoktur. Bu anayasada emekçiler yoktur. Demokrasi yoktur. Bu anayasada sadece ve sadece, cumhurbaşkanlığı adı verilen ve merkezileşen, tekleşen bir hükümet sisteminin yetkileri ile seçim şeklinin tanımlanması vardır.

Oysa, halklarımızın beklentisi olan anayasa, bu anayasa değildir. 90 yıldır ülkede yaşanan sorunların kaynağı hükümet sisteminin adının ne olduğu, cumhurbaşkanının yetkilerinin ne olduğu veya ne olmadığı değildir. 90 yıldır Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin, Sünnilerin, mütedeyyinlerin, işçilerin, emekçilerin yaşadığı sorunlar, bunca yıldır yaşanan çatışmalar, kavgalar, ölümler, yıkımlar, kadın katliamları, kutuplaşmalar ve gerilimlerin nedeni cumhurbaşkanı yetkilerinin ne olduğu mudur? Ki tüm sorun buymuş gibi sadece kişisel ve partisel istikbale dayalı bir anayasa sunulmaktadır!

Toplumsal sorunları çözecek anayasa yapılmalı

Tüm bunları durdurma, halklarımızın, toplumun beklentisi doğrultusunda gerçekten yeni bir demokratik anayasa yapılabilmesi imkanı vardır. Onun için bu anayasa referandumunda ‘HAYIR’ oyu vermek ve çıkacak olan ‘HAYIR’ sonucuna sahip çıkmamız gerekir.

Referandumda ‘HAYIR’ çıkması gerçekten herkes için, tüm toplum için yararlı olacaktır. Böylelikle AKP-MHP ortaklığına dayalı merkeziyetçi, devletçi, tekçi, cinsiyetçi, milliyetçi bir anayasa yapımı engellenmiş olacaktır. Beraberinde, tüm siyasi yapıların ve toplumun dahil olacağı, tutuklu eşbaşkanlar, milletvekilleri, belediye eş başkanları, parti yönetici ve üyeleri, demokratik kitle örgütleri ile sivil toplum kuruluşlarının yönetici ve üyeleriyle, basın çalışanlarının serbest kalıp anayasa yapım sürecine dahil olabileceği, Kürt halkı dahil tüm kimlikleri, inançları, kültürleri, hak ve özgürlükleri kapsayan toplumsal sorunlarımızı çözecek demokratik bir anayasa yapma şansımız olacaktır.

Hayır çıkarsa AKP-MHP ittifakı çöker

Anayasa referandumunda ‘HAYIR’ çıkması, AKP-MHP ‘şer’ ittifakının çökmesi ve yeniden Kürt sorununda demokratik çözüm sürecine dönebilme imkanı demektir. Aksi durumda AKP’nin MHP ile ortak anayasa yapımı, ortak hükümet süreçlerine ve uzun süreli bir inkar, tasfiye ve savaş konseptinin uygulamada kalması anlamına gelecektir. Bu nedenle barış ve çözüm isteyen, çözüm sürecine dönülmesini isteyen tüm kesimlerin referandumda ‘HAYIR’ demesi gerekmektedir.

Her şeyden önce Kürt sorunu çözüm bulmalı

Topluma ve sorunların çözümüne yarar getirmeyecek bu anayasanın referandumda durdurulması sonrasında gelişecek süreç, yeniden çözüm ve müzakere masası olmalıdır. Çabamız ve siyasetimiz bu yönlü olacaktır. Bu konuda sayın ÖCALAN son görüşmesinde ‘Ben hala müzakere masasındayım, çözüm için projelerim var’ demiştir. Sayın Öcalan’ın barışçıl çözüm yanlısı rolü ve toplumsal sorunların çözümü ve demokrasiye dayalı yeni anayasa görüşmeleri tüm toplum tarafından iyi bilinmektedir.

Hala sahip olunan imkanlar değerlendirilerek, cumhurbaşkanının yetkileri ne olacağından önce, her gün can alan, ailelerin ocağına ateş düşüren, göçlere ve binlerce insanlık dramına ve ekonomik krize yol açan bu soruna öncelikle çözüm bulunmalı ve anayasal güvenceler oluşturulmalıdır.

Ancak görüldüğü üzere AKP, toplumdan önce kendini düşünmekte, yaşanan onca acıya rağmen 7 Haziran 2015 tarihinden bu yana savaş politikası yürüterek, halkın yeni acılar yaşaması pahasına, kendi geleceğini garantiye alan bu anayasayı yapmaya kalkmıştır. Halka ne olduğu, ne kadar insanın canına mal olduğu, ne kadar insanın mağdur olduğu, ekonomik krizin ne olduğundan öte varsa yoksa her şeyden önce AKP’nin kendi istikbalidir. AKP, tam da bu nedenle MHP ile milliyetçi, faşist bir şer ittifakına girerek çözüm sürecini bitirmiş, bir kez daha tarihi inkar politikasına dönerek Kürt sorununun inkarına gitmiştir. Ülke içinde ve dışında Kürt karşıtı bir politika izlenmiş, sayın Öcalan’a son iki yıldan bu yana tecrit uygulamış, Kürtlerin kazanımlarına el koyarak halkımız üzerinde her tür baskı ve zulüm geliştirmiştir.

6_amed_deklerasyon_2

‘BOYUN EĞMEYECEĞİZ’

Halkımız bu gidişe DUR diyecek, bu anayasa referandumunda ‘HAYIR’ oyu verecektir.

Bizler, bir kez daha şunu ifade etmek istiyoruz; uygulanan siyasi soykırım operasyonlarına, tutuklamalara, baskılara karşı direneceğiz, boyun eğmeyeceğiz ve demokratik siyasal mücadelemizi yükselterek sürdüreceğiz.

Hiçbir sorunumuza çözüm getirmeyen, içerisinde Kürt sorunun çözümü olmayan, toplum olarak haklarımızı ve özgürlüklerimizi barındırmayan bu anayasaya onay vermeyeceğiz. Güçlü şekilde ‘HAYIR’ diyeceğiz.

Newroz ruhuyla çalışılacak

Tüm bu gerekçelerle halkımızın 7 Haziran seçim sürecinde olduğu gibi referandum sürecinde, çalışmalara Newroz ruhuyla katılacağından ve sandık başına giderek çözüm, barış, demokrasi ve özgürlükleri için tarihi rolünü oynayacağından kuşkumuz yoktur.

Çünkü ülkede anayasanın nasıl olması ya da olmaması gerektirdiğiyle en çok ilgili olan, mücadelesini yürüten bizleriz. Bu ülkede hakları inkar edilen, tanımlanmayan ve onlarca yıldır en çok sorun yaşayan başta bizleriz. Bu nedenle bizler, 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi koordine olacak ve Mehmet Tunçların, Pakize Nayırların, Sêvê Demirlerin ruhuyla çalışmalarımızı en etkili şekilde yürüteceğiz.

Gerçekten yeni ve demokratik bir anayasa istediğimizi, içinde Kürt halkının, diğer tüm kimliklerin, toplumsal ve kişisel hakların, özgürlüklerin ve demokrasinin olduğu bir anayasa istediğimizi mevcut olanı en güçlü şekilde ret ederek göstermeliyiz.

EN SON EKLENENLER