HDP: AP, Türkiye’yi dışlayıcı değil, OHAL’den caydırıcı bir yaklaşım sergilemeli

HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Türkiye ile müzakereler konusunda verdiği tavisye kararına ilişkin olarak “siyasi bir dışlama değil siyasi bir değişim için cesaretlendirici, teşvik edici, OHAL yasalarından caydırıcı bir yaklaşımın sergilenmesi gerektiğini düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Bilgen, AKP’li Mehmet Ali Şahin‘in Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) işaret ederek “HDP’li milletvekilleri tahliye edilebilir sözleri için  “Söz konusu davalara ilişkin yargılama sürecinin işlemesi ile vekillerin tutuklanması ayrı şeyler. Sayın Şahin’in dile getirdiği durumu doğru okumaktır. Dileriz bu haksızlığın daha fazla kayba neden olmadan bitmesine vesile olur” dedi.

HDP MYK toplantısında yapılan değerlendirmelere ilişkin yapmış olduğu açıklamada şunları ifade etti:

Yerel toplantılarımız bütün kentlerde devam ediyor. Bu toplantılar önümüzdeki dönemin ana belirleyicisi olacak. Ancak halk toplantılarımız dahi bazı kentlerde kriminalize edilmeye çalışılıyor. OHAL gerekçe gösterilerek toplantılar kamera kaydına alınmaya çalışıyor. Bir siyasi partinin kendi üyeleri ile planlamalarını yapamıyor olması içerisinden geçtiğimiz sürecin bütün karakterini ortaya koyuyor.

“Bu devleti en iyi tanıyan HDP’lilerdir”

Partimize dönük ağır ifadeler ve bu yaşadığımız süreci sıradanlaştırmaya dönük söylemler devam ediyor. Son olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, devleti HDP’lilere tanıtma iddiası vardı. Bu ülkede devleti en iyi tanıyan HDP’lilerdir. HDP’liler on yıllardır devletin zulmünü, devlet adına devlet yetkililerince yaşanan dışlamayı yaşıyor. Ancak biz başka şeyler tanımak istiyoruz: sağduyu ile, kapsayıcı siyaset üretmek ile, tüm toplumun geleceğini ortak akılla belirleyen bir devletle tanışmak istiyoruz. Ancak kendilerinde bunu yapabilecek bir birikim olmadığını biliyoruz.

“Tek adamlığa karşı tavrımız net”

Anayasaya ilişkin kampanya hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bizim tek adamlığa karşı dair tavrımız son derece nettir. Ancak bu referandumu adeta tartışmayı engellemek için bir oldu bittiye getirme eğilimini görüyoruz. Tıpkı OHAL konusunda olduğu gibi Hükümet içinde farklı eğilimler var. “Ben OHAL’in bitmesini istiyorum kardeşim” diyen bakanlar var.

AP ile ilişkiler konusunda farklı eğilimler var. İdam konusunda yine farklı eğilimler kamuoyu ile paylaşılıyor. Bunlar kamuoyunda tartışmaya ihtiyaç olduğunun göstergesidir. Bir kişinin baskı ile tüm tartışmaları örterek tüm ülkenin geleceğini şekillendirecek bir tartışmayı örtmesi son derece yanlıştır. Biz bu tartışmaların devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. 

“AYM kararı nettir”

Eş Genel Başkanlarımızın ve milletvekillerimizin tutukluluk hallerine ilişkin tartışmalar da yürüttük. Anayasa Mahkemesinin kararı nettir, daha önceki yaklaşımlar tüm vekilleri etkiler. Biz gerekli başvuruları yaptık, ancak bu sürecin zamana yayılmaması için bir müdahalenin gelişmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu sürecin siyasi sorumluluğunun AKP’ye ait olduğu gerçeğini örtemez. Kimse bu sürece dair “bağımsız bir yargı süreci” tarifi yaparak siyasi sorumluluğunu örtemez.

“Milletvekillerinin yasama faaliyetlerini engellemek suç işlemektir”

Kimi siyasi partilerden milletvekilleri Eş Genel Başkanlarımız ve milletvekillerimizle cezaevinde görüşmeler yapıyor, bu son derece önemli ve değerli ancak gerekli olan parti olarak bir dayanışmanın gösterilmesidir. Adalet Bakanının izni ile cezaevinde vekillerle görüşme yapılabiliyor. Bunun izahı olamaz. Diğer partiler bu hukuksuzluğa karşı ne kadar sesini yükseltirse o kadar demokrasiyi sahiplenmiş olacaklar, bu sadece HDP ile dayanışmak tutumu değildir.

Cezaevindeki arkadaşlarımızın milletvekilliği görevleri devam ediyor. Milletvekillerinin yasama faaliyetlerini engellemeye dönük her türlü yaklaşım suç işlemektir.

“OHAL, rest çekme olarak kullanılıyor”

Cumhurbaşkanı OHAL’i uzatmayı bir rest çekme olarak kullanıyor. OHAL konusunda özellikle Fransa karşılaştırılması yapılıyor. Fransa’da kaç milletvekili, kaç gazeteci tutuklu? Kaç akademisyen, kaç kamu görevlisinin işine son verildi? Bu kıyaslarla Avrupa Birliği’ne mesaj vermek yerine OHAL’in Türkiye’ye faturasını tartışmak gerekir. Bunun dışında her türlü polemik ülkeye zarar vermektedir.

Bilgen gazetecilerin sorularını ise şöyle yanıtladı:

AYM’den nasıl bir karar bekliyorsunuz ve Mehmet Ali Şahin’in açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başvuru yoğunluğu AYM’nin önünde var. AYM, 15 Temmuz sonrasında kendi üyesini koruyamayarak açıkça anayasaya aykırı olarak iki üyesinin işine son verilmesinin önünde duramadı. AYM’nin bütün bu anayasaya, hukuk devletine bağlılıktaki sınırlılığını biliyoruz. Ancak sonuç itibari ile daha önce alınmış bir karar var. Hukuki kararla sadece karara konu olan kişiye bağlı değildir. Anayasa önündeki eşitlik budur zaten. Çok açık anayasa hükmü var. Söz konusu davalara ilişkin yargılama sürecinin işlemesi ile vekillerin tutuklanması ayrı şeyler. Sayın Şahin’in dile getirdiği durumu doğru okumaktır. Dileriz bu haksızlığın daha fazla kayba neden olmadan bitmesine vesile olur.

Vekillere ilişkin AYM’den olumlu karar alınmazsa olağanüstü kongreye gitmeyi düşünüyor musunuz?

Arkadaşlarımızın aramızda olmamasını yeterince hak ihlali olarak görüyoruz. Tutukluluk hali yasal olarak bir genel kurula gitmeyi gerektirmiyor. Arkadaşlarımızın boşluğunu doldurma çabası içerisindeyiz, ancak bu konuyu normalleşen bir konu durumuna düşürmeyeceğiz. Sandıkta yarışmak yerine, seçim meydanlarında hesaplaşmak yerine siyasetçilerin birbiri ile hesaplaşmalarını yargı sopası ile yapmalarını son derece tehlikeli buluyoruz. Bu aslında Türkiye darbe geleneğinin 27 Mayıs geleneğidir.

27 Mayıs çok bir acı tablo ortaya çıkardı. Ülke bir kara leke yaşadıktan sonra bunda iktidarın payı ne kadardır, muhalefetin payı ne kadardır demenin bir anlamı olmaz. Sorumluluğu olanların şimdiden bu ayıbı ortadan kaldıracak bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor. Kamuoyu algısı oluşturmak için dillendirilen şeylerin hiçbiri cezaevindeki arkadaşlarımıza savcı tarafından sorulmuş değil. Bu tutuklamalarının nedenini kimse ifadeye gidip gitmeme meselesi olarak tarif edilemez. Bu karar tamamen yargı sopası ile öç alma girişimidir.

AP’nin kararı Kürt sorununa nasıl bir etkisi olur?

AP’nin aldığı karar yürütme organı için bir tavsiyedir. Bir ülkenin yönetiminin yaptığı hataların bedelini toplumun ödemesini doğru bulmuyoruz. Ancak Türkiye AB ilişkilerinin bir siyasi dışlanmayla ama ekonomik ilişkilerin devamı ile sürmesini de oldukça tehlikeli buluyoruz. Ancak akademisyenlere, vekillere ve gazetecilere dair alınan kararlar yeniden bu kararı sorgulatabilir. Ne yazık ki Sayın Erdoğan’ın yaklaşımı ile Avrupa’dan Türkiye’yi dışlayan yaklaşım örtüşüyor.

Biz siyasi kriterlerin bütün toplumu ilgilendirdiğini, ekonomik krizi onun tetiklediğini, siyasi bir dışlama değil siyasi bir değişim için cesaretlendirici, teşvik edici, OHAL yasalarından caydırıcı bir yaklaşımın sergilenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

EN SON EKLENENLER