Milliyetçi Cephe ittifakı ülkeyi karanlığa sürükler

SHP ile HEP, Refah Partisi ile MHP arasında 1991 yılında yapılan ittifakları bugün AKP ile MHP arasındaki ittifakla kıyaslayan dönemin aktörleri, o dönemki ittifakların bugünkü ittifakla alakası olmadığı görüşünde.

AKP ve MHP arasında varılan “Cumhur İttifakı”, 1991 yılında yapılan ittifakları hatırlattı. Söz konusu yılda yapılan seçimler için Refah Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) arasında ittifak yapılırken, buna karşılık Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ve yine daha önce SHP’den ayrılan Kürt siyasetçilerin oluşturduğu Halkın Emek Partisi (HEP) arasında ittifak gerçekleştirildi. Her iki ittifakta Meclise girdi.
İttifak kuran bu partilerde o dönem yer alan siyasetçiler, o günkü ittifaklarla ile bugün yapılan ittifakların birbirinden çok farklı olduğu görüşünde.
ŞENER: BİZİM MHP İLE YAPTIĞIMIZ İTTİFAK BUGÜNKÜ GİBİ DEĞİLDİ
Alparslan Türkeş’in başında bulunduğu MHP ile AKP’nin köken olarak geldiği Necmettin Erbakan başkanlığındaki Refah Partisi’nin yaptığı ittifak sonucu o yıl ilk kez Meclise giren ve daha sonra AKP kurucuları arasında yer alan Abdullatif Şener, o gün kurulan ittifak ile bugün kurulan ittifak arasında hiçbir benzerlik olmadığını söyledi.
“O gün kurulan ittifak bir zorunluluktu ve mecburiyetten yapıldı. Bugün yapılan ittifakta ise, düşünsel bir birliktelik var. O gün böyle bir şey yoktu. Refah Partisi ile MHP birbirinden ayrıydı ve zaten o yüzden seçimden hemen sonra MHP bu ittifaktan ayrıldı” diyen Şener, bugünkü ittifakta ise MHP’nin AKP’yi rehin aldığını ve Erdoğan’ın da MHP çizgisine geldiğini söyledi.
Şener, oluşan bu yeni ittifakın demokratik düzeni ortadan kaldırdığını da ifade etti.
SAKIK: BUGÜNKÜ İTTİFAKIN NEDENİ 1991 YILINDAKİ İTTİFAKIN TAM TERSİDİR
Diğer tarafta SHP ile ittifak yapan HEP’in içerisinde yer alan siyasetçilerinden biri olan Sırrı Sakık ise, o günkü ittifak ile bugünkü ittifak arasındaki farkları şöyle tanımladı: “Erdal İnönü’nün başında olduğu SHP, tıpkı bugün HDP projesinde olduğu gibi 80’li yıllarda birçok kimlikten ve görüşten insanların yer bulduğu; Kürtlerden Alevilere, solcusundan demokratına kadar birçok görüşün temsil edildiği bir siyasi partiydi. Biz ittifaktan öncesine kadar yani HEP oluşumundan evvel zaten SHP içerisinde siyaset yapıyorduk. SHP’de il başkanlığından vekilliğe kadar birçok temsilcimiz vardı. SHP içerisinden ayrılıp, HEP’in kurulma süreci ise 1989’da Paris Kürt Konferansı’na katılan vekillerin ihraç edilmesinden sonra gerçekleşti. HEP artık Kürt sorununun merkeze alınarak, bu sorunu daha büyük harflerle seslendirildiği bir siyasi oluşum olarak siyaset sahnesine çıkmış oldu. Ancak 1991 erken seçimleri öncesinde bu iki partinin yolları tekrar kesişti. Erdal İnönü de, biz de Kürt sorununun parlamento içerisinde çözülmesi gerektiğine inandığımız için bu ittifakı gerçekleştirdik. Ancak seçim sonrası kurulan SHP-DYP koalisyonu içerisinde Kürt sorununun çözülmesini istemeyen karanlık eller, yeniden bir yol ayırımına sebep oldu. Ve o günden bu güne tarih tüm günahları ve hataları ile hep tekerrür etti. Baskılar, cezaevleri, ölümler artarak bugüne gelindi ve bugün de Kürt sorunu, milliyetçi kesimlerle girilen ittifakla daha da devasalaşıyor. Geçmişte Kürt sorununun demokratik siyasetle çözülmesi adına yapılan ittifak, bugün tam tersi bir sebeple gerçekleştiriliyor. Kürtlerle barışın lisanını konuşmak yerine MHP’nin lisanıyla konuşmak, bu ülkeye hiç bir zaman huzur getirmez.
‘MİLLİYETÇİ CEHPE İTTİFAKLARI TÜRKİYE’Yİ GEÇMİŞTE DE KARANLIĞA SÜRÜKLEDİ’
‘Cumhur İttifakı’ ezcümle Kürtlerin demokratik ve siyasi haklarının yok sayılıp, bildik bir ezberin tekrarıdır. Milliyetçi Cephe, bu ülkede hiçbir zaman ne politik ne de toplumsal bir değer üretti. Aksine sahneye çıktığı her dönem ülkenin en karanlık dönemleri olmuş, ülkenin sorunlarını çözümünde hiçbir zaman yer almamışlardır. Nitekim ‘3. Milliyetçi Cephe’ olarak da tanımlanan bu ittifakın geçmiş referansları olan 1975 ve 1977 seçimleri sonucunda oluşan 1. ve 2. milliyetçi cephe ittifaklarının ülkeyi ne kadar karanlık bir döneme sürüklediği de aşikardır. Dolayısıyla MHP’nin tek kaygısı günü kurtarmak amacıyla kendi küçük çıkarları için ülkenin bekası değil, tamamen bu ittifakla kendi beka sorununu ortadan kaldırmaktır. Hiçbir politika üretemeyen MHP, büyük bir erozyona maruz kaldı ve bugün de ayakta kalmanın tek yolu en iyi bildiği metot olan başka bir partiye yamanmaktır. Hazineden para almak ve Meclise birkaç vekille girmek dışında ülkenin geleceği için hiçbir pazarlıkları yoktur. Bugün Komünist bir parti hükümet olsa MHP onlarla dahi çıkarları için ittifak içerisine girebilir. Getirilen yeni düzenleme de baraj altında kalacak MHP’ye seçim öncesi ittifakla bir can suyu olmuş oldu. Ancak seçim sonrası olası bir koalisyonda MHP diye bir parti artık tamamen yok olmuş olacak.”
‘BU İTTİFAK ÜLKE İÇİN SÜKÛT-U HAYAL’
Sakık, yine Başkanlık sisteminin “koalisyonlar tarihe karışacak” söylemi üzerinden savunulduğunu hatırlatarak, “Bir kavram tartışması olarak lanse edilse de seçim öncesi ittifak, seçim sonrası koalisyona delalettir” dedi.
Bu açıdan “Cumhur ittifakı Başkanlık sisteminin çelişkisidir” tespitinde bulunan Sakık, şu “Ancak tek ve ilk çelişki bu değildir. En büyük çelişki, AKP’nin kuruluşunda onları iktidara götüren daha çok özgürlük, daha çok demokrasi, daha çok hukuk söylemi ve 2013 yılında başlayan Çözüm Süreci’nin bertaraf edilerek tekçi milliyetçi bir söyleme sarılmaktır. Tüm bu çelişkilerin gölgesinde ve Kürtleri öteleyerek kurulan hiçbir ittifak muvaffak olamaz. AKP günübirlik politikalarla yeni bir sistem yaratacağını düşünüyorsa, bu hem kendileri için hem ülke için sükût-u hayaldir. Kendi Kürdü ve komşu Kürtleriyle bir barış projesi oluşturmak zorundadır. Asıl zaruret 3. Milliyetçi Cephe kurmak değil, bütün halkları içine alan bir barış ve demokrasi projesini hayata geçirmektir. Gerisi zaman, hayat ve emek kaybıdır” eleştirilerinde bulundu.
‘CHP RESMİ İDEOLOJİNİN HAYALETİNDEN KURTULAMIYOR’
Sakık, bu noktada CHP’nin de AKP ile eşit ölçüde eleştiri hak ettiğini kaydetti. Sakık, “Kürtlerle anılmaktan korkan bir CHP, tabiri caizse gölgesinde korkan bir muhalefetin Türkiye siyasetine katacağı hiçbir şey olmaz. Aksine kaybettireceği çok şey olur” diye konuştu. CHP’nin resmi ideolojinin hayaletinden kendi kurtaramadığının altını çizen Sakık, CHP’nin ulusalcı damardan beslenmeyi bırakıp, Kürt sorununu net bir şekilde ifade edecek cesareti göstermediği sürece bu ülkenin geleceğinde söz sahibi olamayacağını vurguladı.
‘YA BU İTTİFAKLARI KABUL EDECEĞİZ YA DA DEMOKRATİK BİR TOPLUM YARATACAĞIZ’
Sakık, Kürt siyasetinin de kendini daha güçlü hale getirmek için öz eleştirel yaklaşması gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “Tüm bunların yanı sıra kendimize de, kendi siyasetimize de bazı eleştiriler yöneltmek gerekir. Tabanımız çok büyük bir baskı altında. Siyasetin sıfırın altına düştüğü bir zamanda, politika üretmenin çok sıkıntılı olduğu bir alanda bizim de siyaset üretmekte çok yetersiz kaldığımızı düşünüyorum.
HDP bana göre, Türkiye’de kendine özgü gerçek bir kuruluş felsefesi olan tek partidir. Bizim siyasi geleneğimiz geçmişten bugüne hep halkla iç içe olmuştur, nitekim bizi bugün büyük bir halk hareketine dönüştüren de budur. Son olarak biz 30 yılı aşkın bir süredir hep ağır bedellerle siyaset yaptık. Şayet bu ülkede inançlarımızı hayata geçirmek istiyorsak, bu bedelleri göze alarak yolumuza devam etmeliyiz. İki tercihimiz var: ya iki partinin kurduğu ittifakla inşa edilen toplumsal düzeni kabul edeceğiz ya da bu isteme karşı daha demokratik bir toplum için yılmadan politika üretmekten vazgeçmeyeceğiz. Alp dağlarında sıkışan ünlü General Hanibal’ın dediği gibi ‘ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız.”
MA / Kenan Kırkaya 

EN SON EKLENENLER