SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen’den ‘birlik’ çağrısı

Sol Parti 1. Olağan Konferansı’nı, 8 Ağustos’ta Ankara’da gerçekleştirdi. Pandemi koşulları nedeniyle az kişinin katıldığı konferansta yol haritası açıklanarak, yeni Parti Meclis (PM) ve MYK üyeleri seçildi. Konferansın ardından değerlendirmelerde bulunan SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen, “Türkiye, etkisini bütün toplum kesimlerinin hissettiği son derece derin bir ekonomik, sosyal ve siyasal kriz içindedir. Ülkenin kronikleşmiş sorunlarına eklenen güncel sorunlar krizin çok boyutlu olduğunu göstermektedir. AKP ve MHP’den oluşan iktidar bloku, bırakın bu krizi çözmeyi, bizatihi izlediği politikalar nedeniyle krizin yaratıcısı durumundadır. Ülkemiz bu İslamcı ve faşist iktidar bloku eliyle büyük bir çöküşe doğru sürüklenmektedir” dedi. 

“İŞSİZLİK KANAYAN BİR YARA OLARAK SÜREKLİ ARTIYOR”

“Ekonomi derin bir darboğaz içindedir” diyen İşleyen, “İşsizlik, yoksulluk ve zamlar emekçi halk kitleleri için hayatı yaşanmaz kılıyor. Bir avuç sermaye sahibi servetlerine servet katarken, yoksulluk ve gelir adaletsizliği her geçen gün artıyor. Devlet kasası yağmalanarak tam takır bırakılmış, bütün kamu varlıkları satıla satıla tüketilmiş durumda. Uluslararası düzlemde kimsenin güvenmediği bir ülke konumu, krizin bu iktidar eliyle çözülmesinin mümkün olmadığına işaret ediyor. İşsizlik, enflasyon, büyüme gibi ekonomik göstergeler alarm verirken, yandaş medyanın göz boyalamalarıyla ya da TÜİK tarafından acemice uygulanan istatistiksel hilelerle ekonomide toz pembe bir tablo çizilmeye devam ediliyor. Hayat pahalılığı almış başını gitmişken, işsizlik kanayan bir yara olarak sürekli artarken, düşük enflasyon rakamları ya da azalan işsizlik oranları ilan edilerek, resmi yalanlar utanmazcasına tekrar ediliyor. Oldu bittiye getirilen ve son derece anti-demokratik koşullarda yapılan referandum ve seçimlerle kurulan yeni rejim her yönüyle dökülüyor. Tek adama kadar daraltılmış karar mekanizması, etkisizleştirilen ve bir anlamı kalmayan parlamento, siyasetten koparılmış teknokrat bakanlar eliyle yönetilemez bir ülke tablosu ortaya çıkmış durumda. Bugünkü mevcut durumun demokrasiyle en ufak bir ilişkisi olmadığı aşikar. Yasama yürütme ve yargının, bırakın kuvvetler ayrılığı prensiplerine göre çalışmasını, tek bir elde toplandığı bir durumla karşı karşıyayız. Hayatın ortasına dinin ve milliyetçiliğin yerleştirildiği; halk kitlelerinin baskı ve zorbalıkla denetim altına alındığı bu yeni rejim kalıcı hale getirilmek isteniyor. İktidar gücü kullanılarak bütün toplumsal örgütlenmeleri kendi iktidarına payanda yapan, muhalif olan her türlü örgütlenmeyi zor ve baskıyla sindirmeye çalışan otoriter faşist bir rejim adım adım yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu siyasal, ekonomik ve toplumsal krizden çıkabilmenin olmazsa olmaz koşulu; bugünkü mevcut iktidardan kurtulmak; ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ denilen siyasal düzeni değiştirmektir” ifadelerini kullandı. İşleyen, Türkiye’nin sorunlarının sadece halkın çıkarlarını ön plana alarak çözülebileceğini de söyledi. 

“SOL, KENDİ ÇIKIŞ POLİTİKALARINI ORTAYA KOYMALI”

“Türkiye için çıkış yolu ancak yönelimi sosyalizme uzanan  bir geçiş programı ile mümkündür” diyen İşleyen, özetle şunları kaydetti: 

“Buna göre; siyasal sistem bütünüyle yenilenmelidir. Halkın kendi kendini yönetmesine, geleceğin sınıfsız sömürüsüz toplumunun nüvelerinin bugünden kurulmasına, halkın her düzeyde yönetime  katılma  imkanlarının geliştirilmesini öngören bir halk demokrasisi perspektifiyle hazırlanacak bir Anayasa ile özgürlüklerin önündeki bütün yasal engeller kaldırılmalıdır. Halkın siyasal süreçlere doğrudan katılabileceği, yerel yönetimlerin güçlendirilereceği  bir taban demokrasisinin kurumsallaşması için yeni bir siyasal hayat; siyasetin toplumsallaştığı, toplumun siyasallaştığı bir düzen kurulmalıdır. Demokratik bir siyasal düzenin en önemli ayaklarından biri laikliktir. 18 yıllık iktidar sürecinde, siyasal İslamcılık laiklikle ilgili olan ne varsa teker teker ortadan kaldırdı. Tarikatlara, İslami vakıflara terkedilen toplum, eğitim düzeninden kurumsal yapısına kadar siyasal İslamcı düşünce tarafından kuşatıldı. Yeni bir demokratik rejim laikliği temel alan bir anlayışla kurulmadıkça ve siyasal İslamcı kadrolaşma tasfiye edilmedikçe; özgür ve demokratik bir ülkeye ulaşmak mümkün olamayacaktır. Etnik, dinsel ve cinsel kimlikleri nedeniyle dışlanan ve ezilenlerin toplumsal taleplerinin karşılanması özgür ve demokratik bir toplumun güvencesi olacaktır. Türkiye için gerçek bir çıkış, iktidar blokunun geliştirdiği politikalarla kora kor bir mücadeleyle mümkün olabilir. Seçimlere kadar iktidarın otoriter ve dinsel bir rejim inşasına sessiz kalarak; hangi koşullar altında yapılacağı şimdiden belli olan ‘seçim günü’ mevcut iktidarın kendiliğinden yıkılacağını ummak; en hafif deyimiyle siyasal körlüktür. İktidar blokunun güç kaybettiği koşullarda muhalefet, halkın gerçek taleplerinin taşıyıcısı olarak güç toplamak ve bu gücü örgütleme görevini üstlenmelidir. Solun, sosyalistlerin kendi çıkış politikalarını ortaya koymasına ihtiyaç var. Cumhuriyet için mücadele etmeliyiz. Cumhuriyet; tüm ezilen kesimlerin, emekçilerin laik, bağımsız, demokratik cumhuriyeti olarak yeniden kurulmak zorundadır. Biz, Türkiye’nin yeniden kurulması için mücadele etme kararlılığıyla, İslamcı milliyetçi iktidarın saltanatına son verme mücadelesi veren bütün ilerici güçleri eylem zemininde dayanışmaya ve birleşmeye davet ediyoruz.”

EN SON EKLENENLER