Temelli: 97’de tankların mağduru olanlar bugün o tanklardan medet umuyor

Partisinin grup toplantısında ilk konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, 28 Şubat postmodern darbenin yıldönümüne ilişkin olarak “1997’de o tankların mağduru olanlar, bugün o tanklardan medet umuyorlar” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, seçildiği büyük olağan kongre sonrası ilk kez partisinin haftalık grup toplantısında konuştu. Temelli, ilk olarak cezaevinde tutuklu bulunan HDP üye ve yöneticilerini selamladı. Temelli, “Binlerce yoldaşımız bugün cezaevlerinde ve sorun giderek derinleşiyor. İşkence önemli bir gündem haline geliyor. Bu konudaki itirazlarımıza rağmen hükümetin duyarsızlığı devam ediyor” dedi.
‘TANKLARDAN MEDET UMUYORLAR’
Yarın ölüm yıldönümü olan yazar Yaşar Kemal’i anarak konuşmasını sürdüren Temelli, 28 Şubat 1997’de yaşanan postmodern darbeye de değindi. Temelli, şunları söyledi: “28 Şubat denilince ilk akla gelen postmodern darbe. Belki de aklımızda kalan en önemli görüntü de sokaktaki tanklar hala. Dün Sincan sokaklarında bugün Afrin sokaklarında, halen o tankların fotoğraflarını, görüntülerini gösteriyorlar. 1997’de o tankların mağduru olanlar bugün o tanklardan medet umuyorlar. 1997’deki iklim o darbe mekaniği bugün başka vesileyle karşımıza çıkıyor.”
REKTÖRLER İHRAÇ LİSTESİ HAZIRLADI 
97’deki postmodern darbenin önce üniversiteleri hedeflediğini ifade eden Temelli, “O gün üniversitelerde barış mücadelelerini sürdürenler kararlı şekilde mücadelelerini sürdürdüler. Özgürlük hepimiz içindi demokrasi ve barış hepimiz içindi. Türban takan kadınlara karşı Ergenekon aklı bir rektör ‘ikna odaları’ kurdu. İnsanları türban takmaktan caydırmak için. Ogün türbana özgürlük diyerek yaşam hakkını ifade hakkını savunarak biz bu darbeci zihniyete karşı mücadele ettik. Özgür üniversite mücadelesiydi bu. Özerk demokratik üniversite mücadelesiydi, topyekûn bütün emekçilerinin mücadelesiydi. Türbanıyla türbansızıyla yeter ki orada özgür fikirler bir araya gelsin, yeter ki özgür bilim yapılabilsin.  Bugün de üniversitelerde saldırılar sürüyor. O gün nasıl insanlar üniversitelerden uzaklaştırıldıysa bugün bu sayı binlere ulaştı, hiçbir gerekçe gösterilmeden. En çok da büyük üniversitelerde yaşandı bu ihraçlar. Buna direnen rektörler görmedik. Tam tersine ihraç listeleri hazırlayan rektörler gördük. Çünkü rektörlerin seçimini içine sindiremeyen bir iktidar vardı o rektöre seçimi de neymiş deyip rektör atıyordu. Bir üniversite kıyımını bu OHAL döneminde de birlikte yaşadık. Sadece KHK ile ihraç edilenler değil soruşturma açılan binlerce akademisyen söz konusu. Hangi akademisyenler? Toplumun bilim hakkını, özgür bilimi savunan akademisyenler” diye konuştu.
ERDOĞAN’A: SEN ANLAMAZSIN 
Barış akademisyenlerinin de karşı karşıya kaldığı linçe dikkat çeken Temelli, “O akademisyenler şunu da savunuyor: Bir ülkede barış yoksa bilim de olmaz. Dolayısıyla da onlar aynı zamanda barışı da savunuyorlar. ‘Bu suça ortak olmayacağız’ dediler, bunun da bedeli ceza oldu. Aynı kürsüde onur duyduğum Prof. Dr. İzzettin Önder’e hapis cezası verildi. Neden? Barışı savunduğu için. Bir bilim insanı savaşı mı savunacak? Bilimi toplum için yapanlar tabi ki barışı savunacak. O nasıl ki 97’de postmodern darbe döneminde özgürlükleri savunuyordu, bugün de barışı savunacaklar. Bu cezalar, bu iktidarı utanç hanesine yazılacaktır. Üniversiteye yönelik müdahaleler bununla sınırlı değil. İktidar, üniversitelere kendi kadrolarını yerleştirme peşinde. Bir gecede nasıl rektörlük seçimi ortadan kaldırılmışsa bir anda 30 bine yakın yardımcı doçent özlük haklarını kaybetti. Cumhurbaşkanı soruyor: ‘Allah aşkına bu yardımcı doçentlik nedir?’ Sen anlamazsın tabi bunu, sende daha diploma bile yok” ifadelerini kullandı.

EN SON EKLENENLER