Ertuğrul Kürkçü: Çözüm partneri doğmalı

Mevcut krizin, 1920’lerin, 1930’ların, 1940’ların krizine göre çok daha derin olduğunu söyleyen Kürkçü, “‘Beka’ edebiyatıyla ifade ettikleri kaygıları tamamen paranoyakça sayılmayabilir. Çünkü devleti eski şekliyle sürdürmek artık imkansız” dedi.

HDP’nin Üçüncü Yol etrafındaki toparlanma ve mücadeleyi geliştirmek için Türkiye’nin sol ve demokratik güçlerine sistematik açılımlar yapması son derece önemli olduğunu belirten Kürkçü, elbette sadece HDP’nin onlara doğru hareket etmesinin yetmediğini, o cenahın da HDP’ye doğru yönelmesi gerektiğini kaydetti. Kürkçü, “Son dönemlerde HDP’ye yönelmiş olan operasyonların tamamı, aslında bu ihtimali ortadan kaldırmaya yöneliktir. Her yıkıcı hamlenin arkasından yeni bir kurucu dalga geldiği için hiç karamsarlığa kapılmadan bu inşaya devam etmemiz şart” şeklinde konuştu.

Cumhuriyetin kuruluşuyla izlenen “Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek din” anlayışı, bugüne dek içinden çıkılmaz sorunları da beraberinde getirdi. Yüz yıldır süre gelen Kürtlere karşı asimilasyon politikasının ortaya çıkardığı çözümsüzlük, bugün yaşanan birçok sorunun da kaynağını oluşturuyor. İktidarların izlediği savaş politikaları ise Kürt sorununda çözümsüzlüğü derinleştirirken, savaşa karşı çıkan kesimlerde iktidarın hedefi haline geliyor. MA’dan Ferhat Çelik ve Naci Kaya’nın sorularını yanıtlayan HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana olağanüstü bir rejimle yönetildiğini hatırlatarak, “Olağanüstü rejim, bir kriz göstergesidir. Toplumsal, ekonomik ve siyasal nedenlerin birlikte işleyişi sonucunda ama esasen devlet ile toplum arasındaki uyumsuzluk ve çatışmadan doğan bir krizler silsilesi içerisinde yaşıyoruz” dedi.

Kürt sorununun merkezi rolü oynadığını; Türk devletinin esasen bütün mantığını Kürtlerin egemenlik altına alınmasına özgülediğini kaydeden Kürkçü, bunun bin bir biçimini denediğini ve kendini böyle inşa ettiğini, bu sürecin hala da sonlandırılamadığını söyledi.

Yeniden sömürgeleştirme hamlesi

Kürkçü, şöyle devam etti: “Şimdi Kürtler, Türkiye’nin dört bir yanından emekçi, öğretmen, aydın, iş insanı, işçi, köylü, ziraatçı veya üretimin herhangi başka bir alanında kadın erkek aktif olarak yer alan ve üretimin onlar olmaksızın sürdürülemeyeceği bir varlık kazandılar. O yüzden şimdi bu gelişmeye gözlerimizin önünde süre giden, Özgürlük Hareketi’ne yönelik bir çöktürme harekatı, Kürdistan’a yönelik yeniden sömürgeleştirme hamlesiyle karşılık vermeye çalışıyorlar. Mevcut krize o manada bakacak olursak; aslında 1920’lerin, 1930’ların, 1940’ların krizine göre çok daha derin olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar biz alaya alsak da bu ‘beka’ edebiyatıyla ifade ettikleri kaygıları tamamen paranoyakça sayılmayabilir. Çünkü devleti eski şekliyle sürdürmek artık neredeyse imkansız.”

Çözüm partnerinin doğması gerekiyor

Mevcut teritoryal bütünlüğü üzerinde yeniden kurma konusunda Türkiye’nin tamamında ve özellikle batısında bir iradeye ihtiyaç olduğuna işaret eden Kürkçü, “AKP’nin eğer bir zamanlar böyle bir iradesi olduysa bile bu irade artık ölmüştür. Bu manada Türkiye’de yeni bir anti faşist ortaklığın kurulması ve müzakerelerin önüne yeni bir çerçevede çıkması gerekir. Öcalan’ın tek başına çağrılarının yitip gitmesine izin vermemek gerekir. Bir çözüm partnerinin doğması gerekir” dedi.

Üçüncü Yol’un görevi

Mevcut iktidar bloku karşısında yeni bir demokratik rejim ittifakı kurmanın, Üçüncü Yol’un görevlerden biri olduğunu; o olmazsa böyle bir ittifakın da olamayacağını söyleyen Kürkçü, şöyle konuştu: “Üçüncü Yol, Türkiye açısından tarihsel dönüşümün en önemli hareket üssüdür. Hem Üçüncü Yol’un tarihsel iddiasını gerçekleştirmesi hem de buna giden yolda bir demokratik ittifakın oluşturulması birbirine bağlı vazgeçilmez iki unsurdur. O açıdan HDP’nin Üçüncü Yol etrafındaki toparlanma ve mücadeleyi geliştirmek için Türkiye’nin sol ve demokratik güçlerine sistematik açılımlar yapması son derece önemlidir.”

Elbette sadece HDP’nin onlara doğru hareket etmesinin yetmediğini, o cenahın da HDP’ye doğru yönelmesi gerektiğini kaydeden Kürkçü, şunları dile getirdi: “Bunun derinleşmesi çok önemlidir. Son dönemlerde HDP’ye yönelmiş olan operasyonların tamamı, aslında bu ihtimali ortadan kaldırmaya yöneliktir. Yani rejim, sürecin ihtiyaçlarını ve gidişatını, demokratik güçlerden çok daha önce ve çok daha büyük bir hırsla kavramış durumda. HDP’de cisimleşmiş olan Üçüncü Yol dinamikleri, o kadar sağlam ve bereketli bir zemin oluşturuyor ki, her yıkıcı hamlenin arkasından yeni bir kurucu dalga geliyor. Bu açıdan hiç karamsarlığa kapılmadan bu inşaya devam etmemiz şart.

Çözüm Üçüncü Yol’un güçlenmesinde

Kürt sorunu üzerinde şekillenen krizin çözümünün, Üçüncü Yol’un güçlenmesinden geçtiğini vurgulayan Kürkçü, şöyle izah etti: “Çünkü Kürtlerin eşit, haklı ve kurucu öğe olarak yeni bir topluma dahil olmaları, yeni toplumu Türkiye’nin diğer bütün toplumsal ve demokratik güçleriyle birlikte kurmaları hedefi ancak üçüncü kutbun iddiasının muhafazasıyla gerçekleşebilir. Hiç kimse haklarınızı ve tarihsel iddialarınızı sizin yerinize sürdürecek değildir. Şu an Kürtlerin özgürlük mücadelesinin gelmiş olduğu aşama Kuzey’de sınırlı ve geçici kişisel haklar düzeyinde tatmin edilemeyecek bir yaygınlık ve olgunlukta. Bunun karşılığını bulabilmesi bir yeniden kuruluşu gerektiriyor. O nedenle eski kabuğun içine dönerek, ‘başkanlık rejiminin demokratikleştirilmesi’ yoluyla özgürleşme anlatısı, Kürtler için bir bilim kurgu öyküsü olabilir ama tarihsel bir program olamaz.”

Öcalan’ın rolünün teslimi

Kürkçü, ne yapılması gerektiğini ise şöyle anlattı: “Elbette hiç kimse başkasının öncülüğünü gönüllü olarak kabul etmez. O nedenle bazıları, Öcalan’ın rolünü kabul ve teslim etmek istemeyebilirler. Önemli olan insanlar için öngördüğünüz yolun gerçekçi ve tek yol olması, onların da bu yolun yürünmesi gerektiğini içlerine sindirmesidir. Bu yolu benimsediklerinde zaten sizin öncülüğünüzü de bir şekilde kabullenmiş olurlar. Dolayısıyla önemli olan bu doğrultunun tutturulduğuna dair işaretleri görmektir. Sonrası uzunca bir barışma dönemini gerektirecektir. Bu dönem tamamlanana kadar gönüllü olarak ve tam manasıyla her tarafın birbirlerinin değerlerini içermeleri, kabullenmeleri kolay olmayabilir. Önemli olan Öcalan’ın teklif ettiği doğrultunun sahiciliği ve gerçekliğinin kabul görmesidir. Bu gerçekleştiği nispette Öcalan’ın rolünün tanınması ve kabullenilmesi de onu takip edecektir.

 Topluma sesleniyoruz

HDP’nin “Demokratik Mücadele Programı” sonucunda kamuoyuna açıkladığı “Barışa Çağrı Deklarasyonu”nu var olan iktidar blokuna yapılmış çağrılar olarak görülmemesini isteyen Kürkçü, “Topluma sesleniyoruz. Bunlar, toplumun kendisini iktidarın yerine koymasına yönelik çağrılardır. Böyle bakıldığı takdirde karşılık bulacaktır. İktidarın şiddetinin gerilemesi, bir nispi uzlaşma eğilimine yönelmesi mümkün olsa dahi, bu aşağıdan gelen basınçlar sayesinde olacaktır. Bu çerçevede baktığımızda, HDP’nin çağrıları esasen uzun eğilimli bir mücadeleye dönüktür ve sadece parlamenter zeminler söz konusu edilerek, seçim ittifakları gözetilerek yapılmış çağrılar değildir. Türkiye doludizgin bir büyük buhrana doğru giderken, toplumsal mücadelelerin merkezi önem kazanacağını akılda tutmamız gerekir. Dolayısıyla bu çağrılar siyasal hedeflerin topluma aktarılması için birer aktarma kayışı görevi görüyor” dedi.  İSTANBUL

EN SON EKLENENLER