Mustafa Özcivan “Türkiye’nin en büyük sorunu diyanettir ve din referanslı yönetimdir”

Hacıbektaş İlçesinde 1994-2004 yılları arasında, 10 yıl Belediye Başkanlığı yapan inşaat mühendisi Mustafa Özcivan Alevi derneklerinin kuruluşa ışık tutarken, “Türkiye’nin en büyük sorunu diyanettir ve din referanslı yönetimdir ”diyor.

ELİF KELEŞ O.

Bize Mustafa Özcivan dan bahseder misiniz?

Hacıbektaş doğumluyum. İlkokul 3. sınıfa kadar Hacıbektaş’ta okudum. İlkokulu ve ortaokulu Ankara da liseyi parasız yatılı olarak Aydında okudum. Ardından Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi (ADMMA) İnşaat Fakültesini bitirdim. İnşaat Mühendisi olarak İmar ve İskân Bakanlığı’nda çalıştım. Askerlik sonrası kendi büromu açarak serbest mühendis olarak proje ve taahhüt işleri yaptım. 1983’te SODEP’in Hacıbektaş’ta kurulmasına öncülük ettim ve 1984 seçimlerinde SODEP’ten Belediye meclis üyesi olarak görev yaptım. 1992’de şuan başkanlığını yaptığım Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği’nin (o zamanki adı Hacıbektaş Kültür ve Turizm Derneği idi) kurucu başkanlığını yaptım. 1992’de CHP’nin Hacıbektaş’taki kuruluşunda yer aldım. 1994 seçimlerinde Hacbektaş’ta CHP’den belediye başkanı seçildim. 1999 seçimlerinde CHP’den tekrar belediye başkanı seçildim. 2004 seçimlerinde CHP’nin aday göstermesine rağmen kendi irademle aday olmadım.

2006 yılında 1992 de kurucusu olduğum Hacıbektaş kültür ve turizm derneğinde yeni bir yapılanma ile tüzük ve isim değişikliği ( Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği )yaparak, 1980 öncesi belediye başkanlarımızdan Nafiz Ünlüyurt’un başkanlığında yönetici oldum ve 2014 yılında bu derneğin yönetim kurulu başkanlığına seçildim. 4 dönemdir bu görevimi yürütmekteyim. Aynı zamanda ABF’nin yönetim kurulu üyesiyim. Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği 2014 yılında kamu yararı statüsü alan ilk ve tek Alevi Bektaşi Derneğidir.

Evliyim, bir kızım ve bir oğlum var. Kızım Ankara Üniversitesi Devlet Konservetuarı’nı bitirdi. Londra da müzik( piyano) öğretmenliği yapmaktadır, oğlum İTÜ mezunu olup karayolları genel müdürlüğünde proje mühendisi olarak görev yapmaktadır.

Hacıbektaşlı olduğunuza göre Dergahın tarihi ve kapatıldıktan sonraki zamanda yapılan etkinliklerden bahsedermisin

Dergâh 1925 yılında kapatıldıktan sonra görevli dervişler dağılmışlar, dergahın en son Dedebabası Salih Niyazi Dedebaba Arnavutluk’a gidiyor ve Dergahı orada kuruyor. Hacıbektaş dergâhının kapısına kilit vuruluyor ve alevi postnişleri Hacıbektaş dışındaki illerde yola hizmet ediyorlar. Hacıbektaş dergâhı kaderine terk ediliyor. 1957 yılında Ankara Kızılay Büyük sinemada yapılan bir ve ilk Alevi konseri Dergâhın restorasyonuna sebep oluyor şöyle ki;

1957 yılında büyük sinemada Aleviler bir konser düzenliyorlar konsere Aşık Veysel, Hüseyin Çırakman, Ali İzzet, Dursun Cevlani gibi dönemin ünlü aşıklarının katıldığı konser sonunda dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar aşıkları Çankaya köşküne davet ediyor. Dursun Cevlani cumhurbaşkanına hitaben suni kesime hizmet ediyorsunuz, Mevlana’yı ihya ettiniz pirimiz Hacı Bektaş Veli’nin türbesinin bahçesinde hayvanlar otluyor türbe perişan gibi serzenişte bulunuyor. Bunun üzerine cumhurbaşkanı talimat veriyor ve Hacıbektaş Dergahında 1957 yılında restorasyon çalışmaları başlıyor ve 1964 yılında tamamlanıyor.

Türbe kapatılınca mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne devrediliyor, restorasyondan sonrada müze olarak kültür bakanlığı tarafından işletiliyor. Restorasyon sonunda 16 Ağustos 1964 yılında dergah müze olarak açılıyor. Bu açılışta Ankara da kurulan Hacıbektaş turizm ve tanıtma derneği öncülük ediyor. 1965’den itibaren de her 16 Ağustos tarihinde Hacıbektaş’ta kurulan o zaman ki ismi Hacıbektaş Turizm Derneği Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri adıyla etkinlikleri düzenleyerek geleneksel hale getiriyor. Dernek 1980 yılına kadar anma törenlerini düzenliyor. 12 Eylül 1980 de yapılan darbe ile dernek kapatılıyor. 1984 yılına kadar 3 yıl etkinlikleri Hacıbektaş kaymakamlığı düzenliyor. Kaymakamlık 1984 yılından itibaren bu görevi belediyeye devrediyor ve 1984 yılından günümüze kadar da Hacıbektaş belediyesi öncülüğünde oluşturulan komite tarafından düzenlenmektedir.

Ali Doğanın kurduğu Hacıbektaş turizm derneğini ve bu derneğin 1964 te Ankara da yaptığı cemi biliyor musunuz ?

Duydum ama bilgim yok, fakat Ali amca ile Belediye başkanlığım zamanında yakın ilişkilerimiz oldu. Ankara’daki Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın yapım aşamasında ve açılışında çok yakın çalışmalarımız oldu Ali amcanın Alevi Bektaşi yoluna maddi ve manevi katkısı çok büyüktür.

Birazda Hacıbektaş Belediye Başkanlığı döneminiz ve anma etkinliklerinden bahseder misiniz?

1994-2004 yılları arasında 10 yıl başkanlık yaptım, tabiî ki o zamanlar bu kadar çabuk ve yakın iletişim yoktu aleviler yeni yeni örgütlenmeye başlamışlardı. Fakat en önemlisi 2 Temmuz 1993 tarihindeki Sivas katliamının etkileri çok büyük ve henüz üzerinden bir yıl geçmemişti, aleviler kendilerini göstermek inanç ve ibadetlerini özgürce yaşayabilmek için Hacıbektaş’ı seçmişler ve kendilerini Hacıbektaş’ta daha özgür hissediyorlardı ve Alevilerin serçeşmesiydi Hacıbektaş. 1994’ten itibaren ziyaretçi sayısı yüzbinleri buluyordu. Belediye olarak böyle kalabalıkların ihtiyacını karşılayacak alt yapımızda yoktu ve devletin desteğine ihtiyacımız vardı. Dönemin cumhurbaşkanı ile ilk teması kurdum ve anma törenlerine davet ettim. 1994 16 Ağustos’una ilk defa cumhurbaşkanı geldi , tabii yazılı ve görsel medyada geldi. Bu etkinlik Alevilerin taleplerini yüksek sesle devlete duyurmasının bir fırsatı idi ve öyle yaptık. İlk yıl Sivas olaylarından sağ kurtulan Lütfi Kaleli açılış konuşmalarında hazırladığımız bir metni okudu ve alevi toplumundan ve kamuoyundan büyük olumlu tepki geldi. Daha sonraki yıllarda anma etkinliklerinde aleviler adına bir kişinin konuşması ve Alevilerin sorunlarını devlet yetkililerine ve kamuoyuna duyurmanın yolu oldu Hacıbektaş törenleri. Çünkü görev yaptığım 10 yıl boyunca anma etkinliklerine cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar katıldı. Bazı etkinliklere 5-6 bakanın katıldığı oluyordu. Bu da alevi toplumunun ve alevi kurumlarının kendini ve alevi toplumunun sorunlarını dile getirmenin meydanı Hacıbektaş olmuştu. 3 gün boyunca 300-400 bin kişinin geldiği Alevilerin sorunlarının yüksek sesle konuşulduğu kültür ve sanatın özgürce sergilendiği alan olmuştu. İlk göreve geldiğim 1994 yılında ihdas ettiğimiz Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış ödülü büyük yankı uyandırdı ve 10 yıl boyunca ulusal ve uluslararası boyutta alevi Bektaşi kültürüne ve dünya barışına katkı sunan kişilere verilen ödüller büyük ilgi gördü. Hacı Bektaş Veli Kültür Sanat etkinliklerini uluslar arası boyuta taşıyarak bu inancın sorunlarını ve bin yıldır bu topraklarda bu inancın yaşadığını duyurduk ve etkinlikler TRT’de ve ulusal tv’lerde saatlerce canlı yayınlandı.

Bu süreç sonunda Hacıbektaş’a 10 bin kişinin konakladığı çadır kenti ,3 bin kişilik amfi tiyatroyu Hacı Bektaş Veli Kültür Merkezi ile çok sayıda alan park ve alt yapı kazandırdık.

Maalesef benden sonraki yönetim çadır kenti iptal ederek TOKİ ye peşkeş çekti.

Hacıbektaş anma etkinliklerinin sizde bıraktığı en önemli izlenim nedir ?

Hacıbektaş etkinlikleri alevi toplumunun en önemli organizasyonudur. Alevilerin er meydanıdır ve Alevilerin seslerini ulusal ve uluslararası anlamda duyurmanın en önemli platformudur. Bu da özellikle Sivas olaylarından sonra daha fazla önem kazanmıştır. Bugün ki örgütlenmenin yüzde 80’i Sivas olaylarından sonra olmuştur ve alevi toplumunun kendini ifade ettiği yer Hacıbektaş olmuştur. 1994-2000 yılları Hacıbektaş törenlerine katılım zirve yaparak bir hafta içinde 300 bin ila 450 bin kişiyi bulmuştur. Ve en önemli izlenimde Hacıbektaş etkinlikleri Alevilerin sorunlarını yüksek sesle ifade ettiği en önemli platform olmuştur.

Bu kadar Alevinin geldiği etkinliklerde Hacıbektaş ilçesi yeterli desteği alıyor mu?

Maalesef alamıyor. Devlet her türlü vatandaşlık görevini yapan alevi toplumuna gerekli desteği vermediği gibi Hacıbektaş ilçesine de gereken yardım ve desteği sağlamıyor alevi toplumunun vergileri ile Sünni inanca hizmet veriyor. Alevi toplumu yıllarca diyanetin tek bir inanca hizmet ettiğini bu topluma İslam diye Emevi zihniyetini dayattığını biliyor ve diyanetin kapatılması gerektiğini söylüyoruz.

Cem vakfının kuruluşunda bulunduğunuz söyleniyor Süleyman Demirel ile bu konuda bir anınız var onu anlatabilir misiniz?

Tabiî ki belediye başkanlığı yaptığım 10 yıl içerisinde 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapan Süleyman Demirel 7 yıl, Ahmet Necdet Sezer de 3 yıl olmak üzere cumhurbaşkanları 10 yıl Hacıbektaş etkinliklerine katılmışlardır. Türkiye’de maalesef belediyelere destek siyasi olmaktadır. İktidar partisindensen sorun yok muhalefet partisinden sen hizmet ve para alman çok zor tabii. Bende muhalefette olduğum için sorunların çözümünü Cumhurbaşkanı ile diyalog kurmakta buldum. Bu diyalog sonunda dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilişkimiz samimi bir şekilde ilerledi bazı konuları bana anlattı. Cem Vakfının kuruluşu gibi…

Ben cem vakfının kuruluşunda yer almadım ama Cem Vakfının nasıl ve niçin kurulduğunu Demirel şöyle anlattı; “Sivas olaylarından sonra Alevi toplumunda yoğun bir dernek ve vakıf kurulmaya başladı. 1994’te Hacıbektaş’taki yoğunluğu ve Alevilerin devlete karşı tepkisini de görünce, o dönemin popüler isimlerinden Prof Dr. İzzetin Doğan’ı çağırdım. Alevilerin sağa sola savrulduklarını Alevileri bir araya topla bir vakıf oluştur gerekli desteği vereceğiz dedim” dedi, İzzettin Hoca’da o dönem Alevi iş adamlarını toplayarak Cem Vakfını kuruyor dönemin başbakanı Çillerde örtülü ödenekten gerekli desteği veriyor. Cem vakfının kuruluşunda bulunan iş adamı İbrahim Polat’ta bu olayları bana anlatarak teyit etmiştir.

Yani Alevi toplumunu Fetullah cemaati şeklinde örgütleyerek denetlenmesi ve kontrol edilmesi daha kolay olur diye düşünülmüştü. Fakat Alevilerin ümmet değildi çağdaş bir birey olduğunu unutmuşlar.

Alevi örgütleriyle Belediye Başkanı iken diyaloğunuz nasıldı? Sonra nasıl oldu?

Belediye başkanı olduktan sonra aleviler yeni yeni örgütlenmeye başlamışlardı. En etkin kurum Pir Sultan Abdal Kültür Derneği idi, daha sonra Hacı Bektaş Veli Kültür ve tanıtma dernekleri kuruldu. Alevi Bektaşi adıyla dernek veya vakıf kurmak yasaktı. İstanbul da dergâh dernekleri vardı. Karacaahmet ve Şahkulu vb… Böyle bir ortamda 1995 de İstanbul Şahkulunda toplanarak Alevi Bektaşi Temsilciler meclisini oluşturduk. 40 kişilik meclis içinde yer aldım, o dönem oluşturulan 40 kişilik meclis içinde bu gün birkaç kişi kaldık. 1994 te ilk defa alevi örgütlülüğüne Hacıbektaş etkinliklerinde söz hakkı verdim. 1995 yılında bazı sorunlar yaşadık. 1996’dan itibaren 2003 yılına kadar Hacıbektaş etkinliklerinde alevi kurumları adına hazırlanan alevi toplumunun sorunlarını dile getiren bir metni kurumlar arasından belirlenen bir kişi açılış konuşmalarında cumhurbaşkanının, başbakanın huzurunda ve okurdu ve bu konuşma tv lerden canlı yayınlanırdı.

Başkanlıktan ayrıldıktan sonra yeni gelen yönetim Hacıbektaş törenlerinde Alevi örgütleri adına yapılan konuşmaya müsaade etmedi. 15 yıl sonra ilk defa 2019 yılında alevi örgütlülüğü adına bir konuşma yapıldı.

Belediye başkanlığını bıraktıktan sonra şimdi başkanlığını yaptığım Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Alevi kurumlarının çatı kuruluşu ABF’ye üye oldu ve bende ABF de yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmaktayım.

Alevi örgütlerinin mücadelesini nasıl buluyorsunuz?

Alevi örgütlülüğü daha genç bir örgütlenmedir. Geçmişi 40 yıl bile değildir, bu kadar imkânsızlık engelleme ve müdahaleye rağmen bir yere gelmiştir. Fakat yeterli değildir. Geçmişte emeği olanlara teşekkür ediyorum. Avrupa’da birçok ülkenin nüfusundan fazla olan Türkiye’deki 15-20 milyon Alevi nüfusunun ciddi bir örgütlenmede ciddi güç olacağını düşünüyorum. Alevi örgüt liderlerinin kurumlarını siyasi basamak yapmadan ve siyasi partilere eşit mesafede durarak ciddi bir güç olduklarını göstermeli ki siyasi partilerde Alevi kurumlarını ciddiye alırlar, almak mecburiyetindeler diye düşünüyorum.

Alevilerin Hükümet ve Devlet ilişkileri nasıl olmalıdır?

Aleviler diklenmeden fakat dik durarak liyakatli ve uzman kişilerden oluşan komisyonlarla oluşturulacak düşünce ve görüşlerini devlete iletmelidir. Bu ülkede yaşıyoruz, başka ülkemiz yok dolayısı ile devletin yönetiminde kim olursa olsun sorunları görüşmemiz taleplerimizi iletmemiz hakkımızı almamız gerekir diye düşünüyorum.

Çünkü biz bu ülkede vatandaşlık görevimizi yapıyorsak toplum olarak da yönetimde kim olursa olsun hakkımızı istemek mecburiyetindeyiz.

Sizce Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?

Türkiye de çok sorun var eğitimden sağlığa kadar ekonomiden adalete kadar fakat Alevilerin en büyük sorunu kimliklerinin resmi olarak tanınmamasıdır. İbadet yerlerinin resmi olarak tanınmamasıdır. Devlette Alevilere karşı yapılan ayrımcılıktır. Tüm bunların ana kaynağı da diyanettir ve din referanslı yönetimdir.

23 Mayıs 2021

 

EN SON EKLENENLER