Hasankeyf’te 7/24 yıkım; bilgilendirme tabelasında işi yapan yüklenici ve alt yüklenici firmalara dair bir bilgiye yer verilmemektedir…

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi ve Hasankeyf Matters, hızlandırılan yıkımın hafta sonları ve geceleri dahi devam ettirildiğini belirterek, ‘Yapılan çalışmalarda bilgilendirme tabelasında işi yapan yüklenici ve alt yüklenici firmalara dair bir bilgiye yer verilmemektedir. Hiç kimse somut olarak neler yapılacağını bilmemektedir’ dedi

Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi ve Hasankeyf Matters, Êlih’in tarihi antik Heskîf (Hasankeyf) ilçesinde devam eden yıkıma ilişkin yazılı açıklama yaptı. Yerinde yapılan incelemelerde “Hasankeyf Antik Kentinin Jeolojik-Jeoteknik Bakımdan Araştırılması ve Güçlendirilmesi İkmali” kapsamında çalışmaların hafta sonları ve hatta geceleri dahi devam ettiğinin tespit edildiği belirtildi.

Çalışmaların hızlandırıldığının resmi yetkilerin açıklamalarına da yansıdığı kaydedilen açıklamada şöyle denildi: “Yapılan çalışmalarda bilgilendirme tabelasında işi yapan yüklenici ve alt yüklenici firmalara dair bir bilgiye yer verilmemektedir. İşi yapan firmaların adlarının saklanması, bu projedeki şeffaflığı ortadan kaldırmaktadır. Bilgilendirme levhalarında firmalara dair bilgi bulunmaması üzerine yapılan araştırmalarda ‘Hasankeyf Antik Kentinin Jeolojik-Jeoteknik Bakımdan Araştırılması ve Güçlendirilmesi İkmali’ projesinde bu projeyi alan yüklenici firmanın ‘ICC GRUP’ olduğu öğrenilmiştir. Kayaları düşüren firma ise (alt yüklenici) ‘Rüzgâr Endüstriyel Dağcılık’tır.

Kimse neler yapıldığını bilmiyor

Ras Tıbbah, Darphane ve Kale kayalarının düşürülmesinden sonra hafriyat ve beton ile doldurulacağı birçok basın kuruluşun haberlerinde ve DSİ web sitesinde yazılmaktadır. Ancak herhangi bir plan kamuoyuna paylaşılmadı. Hiç kimse somut olarak neler yapılacağını bilmemektedir. Bu kayaların doldurulup kapatılması Hasankeyf’in taşınmaz tarihi yapısına ve somut olmayan dokusuna zarar verecektir.

Halkın görüşlerinin alınmaması, T.C. yasalarına aykırıdır: Ulusal yasalara göre somut olmayan kültürel mirasın korunması gerekmektedir. Taşınmaz kültürel mirasın korunmasını hedefleyen çalışmaların planlanıp gerçekleştirilirken düzenli olarak halkın görüşlerinin alınması ve kamuoyunun sürekli bilgilendirilmesi gerekmektedir. Buna rağmen Hasankeyf Kalesi’nin Güçlendirilme Projesi’nin tamamen şeffaf olmayan bir şekilde devam ettiğinin altını çizmek istiyoruz. Projenin amaçlarının, teknik planlarının, müteahhitlerinin, katılımcılarının kamuoyuna – özellikle yerel halklara – açıklanması gerekmektedir.

Türkiye’deki kanunlara göre, örneğin 3534 sayılı Kanunda (20229 sayılı Resmî Gazete, 13 Nisan 1989 tarihinde onaylanmıştır), halkı düzenli bilgilendirip görüşünü almamak, madde 14, 1’inci fıkranın ihlali anlamına gelmektedir. Söz konusu hüküm şöyledir: ‘(Tarafların her biri), karar alma sürecinin çeşitli aşamalarında, devlet, bölgesel ve yerel yetkili merciler, kültür kurum ve dernekleri ve halk arasında karşılıklı bilgilendirme, birbirinin fikrini alma ve iş birliği amaçlı uygun mekanizmaları kurmayı taahhüt etmiştir.’ 3534 sayılı Kanun, Avrupa Mimari Mirasının Korunması hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni (ETS 121) uygulamaktadır.

Kültür hakkı ihlalidir

Kayaların güçlendirilme işleminden dolayı kalenin ve doğal taş yapılarının kültür mirası olarak değerine zarar vermektedir. Birleşmiş Milletler’in Kültür Hakları Özel Raportörü ’nün A/HRC/31/59 sayılı raporu ve BM İnsan Hakları Konseyi’nin 33/20 sayılı kararı gereği, Hasankeyf Kalesi’nin etrafındaki kayaların güçlendirilmesinin insan hakları arasında yer alan kültür hakkı üzerindeki etkisinin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu bakımdan, Kalenin ve doğal taş yapılarının kültür değerindeki herhangi bir azalmanın da insan hakları arasında yer alan kültür hakkının ihlali olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yerel halk ise bu çalışmaları, yüzyıllar boyunca yaşadıkları çevrenin yok edilmesi olarak görmektedir. Bu projenin yarattığı patlama sesleri ve toz bulutları ile kendi kültürleri için önemli mekân ve varlıkların yok edilmesine tanıklık ediyor. Bu da travmanın boyutlarını katmerleştiriyor. Ayrıca, çeşitli şekilde bu proje yerel toplulukların (sadece Hasankeyfliler değil, aynı zamanda civarındaki köylerde ve şehirlerde yaşayan insanların) insan haklarına da aykırıdır. Tarihi dokuya ve Dicle Havzası’ndaki ekosisteme zarar veren şirketlerin, bu projelerden derhal çekilmesi ve bu projenin çöpe atılarak, tahribatları onarıcı politikaların uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.”

EN SON EKLENENLER