‘İstanbul’da nefes alanı kalmadı’

İstanbul’u “büyük bir şantiyeye” benzeten Çevre Mühendisi Kübra Ayçiçek, “İstanbul’un uzun kıyıları olmasına rağmen insan yaşamına uygun inşa edilmiyor. Özellikle de yurttaşlar boğaz hattından faydalanamıyor. İnsanların nefes alanı kalmadı” dedi.

İstanbul’un dört bir yanında yükselen dev bina ve gökdelenler insan yaşamını olumsuz etkiliyor. Günden güne artan bu gökdelen ve yüksek binalar rüzgâr koridorlarını da kapatma tehdidi ile karşı karşıya bırakıyor. Kapanan rüzgâr koridorları ile şehrin nefes alması engellenirken, azalan yeşil alanlar da insan yaşamını olumsuz yönde etkiliyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin “iyileştirme” olarak sunduğu Kabataş Martı Projesi, Bebek Sahil Hattı, Haliç Sahil Projesi vb. projeler ise bu sürecin hızlanmasına neden oluyor. Hayata geçirilmek istenen bu projelerin iptal davaları devam ederken, boğazın temiz havasından faydalanmak için uzak semtlerden gelen yurttaşlar, deniz kenarları ve şehir merkezlerinde nefes alabilecekleri park ve bahçelerin az olmasından da şikayetçi.

Çarpık kentleşmenin hız kazandığı İstanbul’da özellikle deprem alanlarının alışveriş merkezleri ve gökdelenlerle gasp edilmesi, olası deprem riskinde yurttaşların toplanma alanlarını da etkiliyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Çevre Mühendisleri Şubesi’nden Mühendis Kübra Ayçiçek (28), bu duruma yurttaşlardan gelen şikayetler çerçevesinde değerlendirdi. Şehrin her yerinde yol ve şantiye çalışması olmasından dolayı bugün İstanbul’da gökyüzünün dahi görülemediğini belirten Ayçiçek, İstanbul’u “Büyük bir şantiyeye” benzetti. Kentte olası depremde neredeyse toplanma alanının kalmadığını kaydeden Ayçiçek, “Avrupa standartlarına göre kişi başına yüzde 9 yeşil alan düşmesi gerekiyor. Bizim araştırmamıza göre ise İstanbul’da yüz de 6, fakat Avrupa’dan gelen gözlemcilere göre ise yüzde 2’dir. Bunun sebepleri de nüfusun artışıdır” dedi.

‘İNSANLARIN NEFES ALANI KALMADI’

Artan nüfus ile birlikte kentsel yapılaşmanın da arttığına dikkat çeken Ayçiçek, şehrin doğu batı yönünde büyümesi gerekirken kuzey ormanlarına doğru büyüdüğüne işaret etti. Hava kirliliğinin temel nedenlerinden birinin rüzgâr koridorlarına yapılan inşaatlar olduğunu ifade eden Ayçiçek, şöyle dedi: “Yeşil alanlar yok ediliyor. Doğal yaşam alanlarına müdahale edilince rüzgâr koridorları engelleniyor. Rüzgâr koridorları kapatılınca şehirde iki derece mikro sıcaklığa yol açıyor. Yağmurların, yağışın oluşmamasına sebep oluyor. Rüzgârın gelmediği şehir de hava kirliliğine sebebiyet veriyor.” Büyüyen gökdelenlerin ve binaların aynı zaman da şehrin siluetini de bozduğunun altını çizen Ayçiçek, “İstanbul’un uzun kıyıları olmasına rağmen insan yaşamına uygun inşa edilmiyor. Özellikle de yurttaşlar boğaz hattından faydalanamıyor. İnsanların nefes alanı kalmadı” diye belirtti.

‘EKOLOJİK ANAYASAYA İHTİYAÇ VAR’

Ayçiçek, İstanbul’un daha yaşanabilir bir şehir olması için Çevre Mühendisleri olarak çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı: “Bir şehri yönetirken neye öncelik verirseniz ona göre projeler üretirsiniz. Sizin önceliğiniz ekonomi ise ve bu halkı tanımlamıyorsa, büyük şirketleri tanımlıyorsa o zaman onlardan yana tavır alırsınız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçimi odur. Biz mimarlar olarak nüfus planlamasına gidilmesini istiyoruz. Diğer şehirlere teşvikler sağlanıp tersine göç sistemi oluşturulmalıdır. Şehir Kuzey’e doğru değil, doğu batı ekseninde büyütülebilir. Tarihi şehrin siluetinin bozulmaması gerekiyor. Kıyı şeridi insanların kullanımına açık projeler üretilmelidir. Çözüm iktisadi değil. Ekolojik olmalı. Ekolojik Anayasaya ihtiyaç var.”

YURTTAŞLAR GENEL TABLODAN OLDUKÇA ŞİKAYETÇİ

Beşiktaş Barbaros Meydanı ve Kadıköy sahil şeridinde gün boyu yurttaşların gezip dinlendikleri göze çarpıyor. İki kıyı şeridinde de sizi güneşten koruyacak bir ağaca rastlamak bile mümkün değil iken, deniz kirliliğine yol açan birçok çöpün yüzmesi dikkat çekiyor. Görüntüden şikayetçi olan ve İstanbul’a staj için gelen Radyo Televizyon öğrencisi Burak Baki, kente 3 aylığına geldiğini ancak artık yaşanacak bir kent olmadığını söyledi. Baki, “Çünkü denizi pis, her yer trafik ve daha da kötüsü her tarafta binalar var. Bu beni çok rahatsız etti”

Ali Uyanık adlı yurttaş ise, deniz havasının güzel olduğunu fakat yeşil alanların da olması gerektiğini belirtti. İkitelli’den boğazın güzelliğinden faydalanmak için geldiklerini belirten Özge Taş (20) ve Nisa Nurbinetoğlu (17) da oturacak ağaç olmamasından kaynaklı gölge bulamadıkları için güneş altında oturduklarını söyledi. Nurbinetoğlu, “İstanbul’da o kadar güzel yerler var ki hiçbirinden faydalanamıyoruz. Her yer inşaat ve artık bu inşaatlar son bulsun” dedi.

EN SON EKLENENLER