Koç: Virüsün yayılma nedeni doğa düşmanı politikalar

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ankara Ekoloji Meclisi Üyesi Selim Koç, kapitalist sistemin ekolojiye verdiği zarar ile Koronavirüs (Covid-19) salgınının tüm dünyaya yayılması konusunda ANF’ye konuştu.

Çevreye verilen zararın dünyayı ve yaşamı tehdit ettiğini savunan HDK Ekoloji Meclisi Üyesi Selim Koç, kentsel sürdürülebilirlik olgusunun acil çözüme ulaştırılması gerektiğini söyledi. Kentlerin, ekonomik ve sosyal gelişmelerin merkezi ve dünya nüfusunun yarısından fazlasının yaşadığı bu yüzden başlıca çevre sorunlarının yaşandığı mekanların olduğunu vurgulayan Koç, “Sürdürülebilirliğin ekolojik, ekonomik ve sosyal boyutları prensipte eşit derecede önemli olmakla birlikte, kentsel yapılarda sürdürülebilirlik olgusunun ekolojik boyutu daha az incelenmektedir. Fakat bu durum son yıllarda hızla değişmeye başladı” dedi.

Koç, şöyle devam etti: “Geleceğin yaşanılabilir kentleri canlıların hem biyolojik ihtiyaçlarının, hem de sosyal gereksinimlerin karşılanmasını gerektirmektedir. Yaşanabilir kent olgusu kentsel tasarımda, ulaşımda, enerji ve su kullanımında sürdürülebilir çözümler, doğal kırsal ve kentsel çevre arasında bir denge üzerine oluşan kriterleri kapsamaktadır. Kentler birçok meselenin odak noktasını oluştururken, çevresel sorunların da yoğun olarak yaşandığı mekanlardır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sürdürülebilirlik temelinde şekillenen toplumsal yapının etkisiyle kentsel mekanda ekolojik sorunlara  karşı mücadele artmış ve ekolojinin, kentsel planlamada temel bir bileşen olarak göz önüne alınması vurgulanmıştır. 

Türkiye’ de Hasankeyf’in sular altında bırakılması, Kuzey Ormanları, Salda Gölü, Odtü Kavaklık, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul Projesi, avcılık adı altında gerçekleştirilen ve katledilen hayvanlar bunlar ülkemizde gerçekleştirilen doğa katliamlarıdır. Bu vesileyle doğaya düşman olan politikalardan vazgeçmeliler. Bulunduğumuz noktadan başka bir gidecek yerimizin olmadığını herkesin bilmesi ve buna göre şekillenmesi gerektiğini vurgulamalıyız. Bugün dünya geneline yayılmış bir Covid-19 virüsüne karşı mücadele var. Bu virüsün tüm dünyaya yayılmasının nedeni ise ekoloji ve doğa düşmanı politikalar güden düzenin ve kapitalist sistemin temsilcileridir.” 

BİREYSEL ÖNLEMLERLE ÇEVREYİ KURTARMAK MÜMKÜN DEĞİL

Kapitalist sistemde doğa ve çevre tahribatının durdurulmasının mümkün olamayacağını dile getiren Selim Koç, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rekabetin, pazar kavgasının, insan emeğinin sömürüsü devam ettiği sürece, zenginler fırsatını buldukları her alanda doğayı ve çevreyi tahrip etmeye devam edecekler. Doğa ve çevrenin korunması, ancak insan sömürüsünün son bulduğu, insanın insanla barıştığı, insanın doğayla barıştığı koşullarda mümkün olabilir. Doğanın korunması, aynı zamanda gelecek nesillerin yaşanacak bir ortam bırakılmasını mümkün kılıyor. Bugün bu tahribatın durdurulması için atılacak her adım, insanlığın özgür bir dünya da yaşamı inşa etme olanaklarını da devam ettirecektir.”

Koç, hükümet ve hükümete yakın çevre örgütlerine de dikkat çekerek, “Yapılan bunca tahribatı tek tek bireylerin üzerine yıkmaya çalışarak, maliyetini de esas olarak yoksulların sırtına yüklemekte. Bu öneriler içerisinde örneğin şunlar var; et-benzin-uçak fiyatları artırılsın, karbondioksit vergisi alınsın, plastik kullanımı azalsın, fosil enerji yerine yenilenebilir enerji üretenler teşvik edilsin, elektrikli arabalar teşvik edilsin. Bu anlayışla çevre sorunun tahribatına çözüm bulmak mümkün olamayacağı gibi, zenginler de çevreyi kirletmeye devam edecek. 

Zenginler için bunların pahalı ya da ucuz olmasının hiç bir anlamı yok. Aynı şekilde karbondioksit vergisi, evini zorunlu olarak ısıtmak zorunda kalan bir işçi-emekçiye yüklenen maliyet onun ekmeğini küçültürken, zengin için ne anlam ifade edecek ki? İnsanların ihtiyaçları kadar kullanması, çevreyi koruması, az plastik kullanması vb. çevreye sahip çıkma bilincinin yaygınlaşması, teşvik edilmeli” şeklinde konuştu. 

KARBONDİOKSİTİ ÜRETEN KİM?

“Atmosfere doğal olmayan yollardan bırakılan sera gazlarının en önemli bölümü enerji elde etmek için fosillerin (kömür, petrol, doğal gaz gibi) yakımı sonucu ortaya çıkmakta” diyen Koç şunları ifade etti:

“Dünya genelinde sektörler bazında söylenecek olursa, Karbondioksitin yaklaşık yarısı enerji sektörü tarafından direkt olarak, yüzde 20 ticari ulaşım (gemi taşımacılığı, uçak taşımacılığı vb.), yüzde 20 sanayi (bunun yüzde 7,3’lük bölümü tarım), yüzde 10’u özel şahıslar ve ticaret ve hizmet sektörü (yüzde 5) tarafından üretilmekte. 

Burada sanayi içerisinde savaş sanayisinin özel bir yeri olduğunu belirtmekte yarar var. F16 denilen savaş uçakları dakikada 80 litre uçak benzini harcamakta. Bu işin adını tam koyacak olursak, tüm sanayi karbondioksit emisyonlarının yüzde 71’ini dünya genelinde faaliyet gösteren 100 büyük tekel üretmekte. En fazla karbondioksit üreten şirketler: Shell, BP, Chevron, Total ve BHP Billitonbaş.”

YAŞANABİLECEK TEHLİKELER

Dünyanın ortalama ısısının 1868 yılından bu yana 1 derece arttığını belirten HDK Ekoloji Meclisi üyesi Selim Koç, şöyle konuştu:

“Bu artışın 1,5 dereceyi aşması engellenmeli, aksi taktirde insanların yaşam alanlarının sürekli daralacağı ve doğanın tamirinin mümkün olamayacağı bir sürece girilecek. Isının yükselmesine neden olan tahribatları durdurmak için acil önlemler alınmadığı taktirde, deniz sularının yükselmesi sonucu dünyanın çeşitli yerlerinde 22 büyük şehir sular altında kalacak. 

Bugün doğada var olan ve insan-doğa ilişkileri, yaşamın yeniden üretilmesi için hayati derecede önemli olan bir milyondan fazla canlının nesli tükenecek. Hepimizin yakından tanıdığı arıları, kutup ayılarını, onlarca deniz ürününü, bazı çiçekleri, ağaçları, sinekleri gelecek nesiller kitaplardan tanıyacak. Bunların yok olması, aynı zamanda domates, elma vb. gibi aklımıza gelen onlarca meyvenin üremesinin de koşullarını yok edecek. Kuraklık-doğal afetler milyonlarca insanın yaşam alanlarını yok ederek, bir milyardan fazla insanın mülteci konumuna düşmesine neden olacak. 

Kapitalist sömürü düzeninin yürüttüğü doğaya düşman politikalarına karşı bu doğa ve çevre tahribatının önlenebilmesi noktasına değinecek olursak, ekolojik, çoğulcu ve adil bir toplum inşasını, sermaye değil; toplum temelli bir ekonomi, çevre kirliliği ile mücadele, nükleer güç kullanımının durdurulması, karbon salınımının azaltılması, kömür santrallerinin yerini yenilenebilir enerjilerin alması, sürdürülebilir tarıma geçiş politikalarının uygulanması, hayvansal gıda üretiminin sıkı denetimi ve kontrolü, küresel barışın sağlanması ve silah ticaretinin durdurulması, en önemlisi olarak kentsel sürdürülebilirlik projelerine Çevre ve Ekoloji örgütleriyle ortak işbirliğiyle hareket edilmesi bize ve bizden sonraki nesile daha yaşanılır bir dünya bırakmamızı mümkün kılacaktır.” 

EN SON EKLENENLER