Taş sanatıyla örülen bir direniş hikayesi

Seferihisar’da taşlardan yaptıkları eserleri ile tanınan emekli resim öğretmenleri Müzeyyen ve Yavuz Koçoğlu çifti, sürgün politikalarına direnmek için geliştirdikleri sanatlarını şimdi de gönüllü eğitmenlik yaparak sürdürüyor.

İzmir’in Seferihisar ilçesinde yaşayan Müzeyyen ve Yavuz Koçoğlu çifti, siyasi düşünceleri nedeniyle maruz kaldıkları baskıya taşlara can veren sanatları ile direndi. Koçoğlu çifti, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde seçim sandıklarının kurulduğu okulun yakınından çocukları ile geçtikleri gerekçesi ile “Seçim Kanununa Muhalefet” suçlaması ile karşı karşıya kaldı. Koçoğlu çifti, daha sonra beraat ettikleri dava nedeniyle İzmir Milli Eğitim İl Müdürlüğü tarafından Kiraz ilçesindeki bir okula “sürgün” edildi. Ancak Koçoğlu çifti, Seferihisar’dan ayrılmamak için her gün Kiraz ilçesine gidip gelerek çalışmayı sürdürdü. Koçoğlu çifti, Seferihisar’ı terk etmeyecekleri mesajını vermek için de seçim döneminde haklarında dava açılmasına neden olan yerde “Buradayız” diyerek volta attı. Kiraz’a gidiş gelişlerin maliyetli olması nedeniyle de Koçoğlu çifti, öğretmenliğin yanında 1979 yılından bu yana taşlardan ürettikleri ürünlerin satışına başladı.

‘TAŞ ADAM TAŞ MADAM’

Her bir parçasını ayrı bir sahilde topladıkları ve adına “Taş adam ve taş madam” verdikleri eserlerini oluşturan Koçoğlu çifti, 38 yılda yaklaşık 150 bin eser üretti. Her bir parçasını ayrı ayrı boyayıp en sonunda birleştirerek insan figürü oluşturan Koçoğlu çiftinin eserleri, 38 yıldır yoğun ilgi görürken, kendileri de Seferihisar’da ürettikleri nedeniyle “Taş adam ve taş madam” olarak anılıyor.

‘SANATIN GÜCÜNÜ KULLANIYORUZ’

Yaptıkları taş sanatı ile toplumsal bir mesaj verdiklerini belirten Müzeyyen Koçoğlu, sanat ve politikayı birleştirerek insanlara mesaj verdiklerini söyledi. Siyasetçilerin “Kızlı erkekli aynı evde kalıyorlar”, “Milli içeceğimiz ayran” sözlerine karşı, vejetaryenliğe ve son olarak CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerçekleştirdiği Adalet Yürüyüşü’ne dikkat çekmek adına birçok eser ürettiklerini aktaran Koçoğlu, “Her yaptığımız taş eserin ayrı bir öyküsü var. Tek adam yaptık sonra çift yaptık ve bunu aileye dönüştürdük. Bunu yaparken de hepsinin ayrı bir hikayesini oluşturduk. Sanatımızla bir çok şeyi değiştirdik. 1980 yılında Seferihisar’da çocuk parklarının olmaması ve Seferihisar Kalesi’nin içinin bakımsız olmasından kaynaklı yaptığımız sergide bu konuları gündemimize aldık. Sergiye gelen yerel yönetimler hemen sorunların giderilmesi için harekete geçti. Seferihisar’daki eksiklikleri ise şu an sanat ile dile getirerek çözüyoruz. Sanatın gücünü bu tip olaylarda hep kullanmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

GÖNÜLLÜ EĞİTMEN OLDULAR

Okullarda sanat eğitiminin kaldırılmasına karşı Seferihisar Sanatçılar Derneği’nde haftanın bir günü gönüllü sanat eğitimi dersi verdiklerini belirten Koçoğlu, “Okullarda görsel sanatlar eğitiminin haftada bir saate düşürüldüğü duyumunu aldık. Ders bu şekilde önemsizleştirilmiş, sanat eğitiminden söz edilemez. Biz de çocukların okullarında mahrum oldukları bir konuda sanat eğitimi vermeyi düşündük. Haftada bir gün başlangıç saati belli, biteceği saati ise ucu açık şekilde tutarak, ders vermeye başladık. Herhangi bir şey talep etmiyoruz. Öğrenci gibi gelmesinler elleri boş gelsin istiyoruz. Bundan dolayı her şey bizim tarafımızdan öğrencilere sunuluyor” diye konuştu.

‘HALKA UMUT OLMAK İÇİN DUVAR SANATINI DA İCRA EDİYORUZ’

Toplum yararına olmayan hiçbir şeyi düşünmediklerini ifade eden Yavuz Koçoğlu ise, Seferihisar’da şu an duvar sanatını da icra ettiklerini, duvar sanatını ise ekonomik açıdan para kazanmak yerine topluma güzel şeyleri göstermek amacıyla icra ettiklerini söyledi. İnsanların artık sade gri duvarlar görmeyi istemediklerine dikkat çeken Koçoğlu, şunları söyledi: “ Bir çiçek resmi temizliğin ve saflığın ifadesidir. Bunları görmelerini istedik. Biraz halka umut olabilmek için duvar sanatını yaptık. İnsanları daha güzel daha yaşanılabilir bir dünyanın olduğuna inandırabilmek için çaba harcıyoruz. Biz hala günde 14-15 saat çalışabiliyoruz. Bunu aşkla şevkle yapıyoruz. Bu da bize yaşama sevinci veriyor. Kendimizi genç hissetmemizin temelinde sanat yatıyor. Sanatla uğraşırken tüm sıkıntıları da unutuyoruz. Her sanatsal üretim isteyene yetişmeye çalışıyoruz. “

‘SANAT BİR IŞIKTIR’

Türkiye’de sanatçıya son 15 yılda hiç değer verilmediğinin altını çizen Koçoğlu, “Bir nü heykele dayanamayan zihniyetin sanata verdiği değeri düşünemem. Buna rağmen sanata ilgi duyan herkes ciddi anlamda üretim yapıyor. Bu sanat düşmanlığına karşı, toplumsal gericiliğe karşı ayakta durmanın bir yöntemi sanattır. Bugün meydanlarda heykeller kaldırılıp yerine Rabia işaretleri konulabilir. Ama sanat hiçbir zaman engellenemez. Çünkü sanatçının ürettiği eserler gün gelir topluma yön verir. Bu karanlığa karşıda sanat bir ışık olacaktır” diye konuştu.

Gökhan Öner – dihaber

EN SON EKLENENLER