BİRBİRİMİZE HIZIR OLMANIN TAM ZAMANIDIR!

BİRBİRİMİZE HIZIR OLMANIN TAM ZAMANIDIR!

Hepimizin dayanışma içerisinde olması gereken çok zorlu günler geçirmekteyiz. Koronvirüsün pandemiye dönüşmesi ile birlikte tüm Dünyanın halklarını tehdit eden bir salgın haline dönüştü. Bu pandemi karşısında dünkünden daha güçlü bir dayanışma içinde olmalıyız.

İnsanlar salgın karşısında nasıl bir tutum almaları gerektiği konusunda tam bir çıkmazın içinde. Bu günlerde salgına karşı direnmenin en önemli iki yolu olan sosyal mesafe ve evde kalmanın gerekliği tartışılmaz bir gerçek. Evde kalmak meselesinin birçok boyutu var. Bir önce ki yazımda belirtmiştim aslında bunlara, ancak değinmekte fayda var.

Emek cephesi açısından evde kalması gereken kesimleri üçe ayırmak lazım. Birincisi evlerinde home office çalışmaya uygun yerlerde görev alıp, maaşları ödenen diğer kesimlere göre biraz daha şanslı değerlendiğimiz beyaz yakalı emekçiler. İkincisi çalışmak zorunda olan ve birçok işkolunda yer alan risk ile baş başa kalan emekçiler. Son olarak üçüncüsü ise özelikle hizmet sektöründe çalışan, ücretsiz izne çıkan ve evlerine hiçbir gelir getiremeyen milyonlarca kişi. Kaldı ki aslında değinmek istediğimiz, dayanışmaya en fazla ihtiyacı olan kesim olarak değerlendirdiğimiz pandemi işsizleri…

Sistem bu mağduriyeti yaşayan milyonlarca işsize destek olmadığı gibi birde üzerine çok komik rakamlar ile geçimlerini bekleyerek adeta durumu tiye almakta.

Bizler, bu sisteme mahkum olmuş kişiler de evlerimizde kalarak yaşananlara gözümüzü yumuyor ve kendi can derdimizle uğraşıyoruz. Tabi ki bu durumda özelikle İstanbul’un önemli yerlerinde demokrat kesimlerin kurduğu dayanışma ağları ve bu ağlar dayanışmayı örmek için bir çaba içerisine girdi. Biz bu dönemde geçmişe kıyasla daha çok  bir birimize yakın olmalıyız. Çünkü koronavirüs pandemisinin toplumda yaratmış olduğu korku panik ve yıkımı ancak dayanışma için de kalarak aşabiliriz.

Salgın nedeniyle başta işçi kesimi olmak üzere toplumun büyük bir kesiminin ekonomik durumun yanı sıra psikolojik durumu da bozuldu. İşte bu nedenle her kesim eşine dostuna kısaca ihtiyaç sahibi olan tüm insanlar sahip çıkması insani bir görevdir. Aksi takdirde bu zorlu süreci toplum olarak daha ağır bedeller ödemek durumunda kalırız. Bugün bize refah olan, yarın hepimize cehennem haline dönüşür.

Elbette ki şu an fizikken yan yana gelmemiz mümkün olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Fakat günümüz dünyasında teknolojinin bu denli geliştiği bir süreçte yaşıyoruz. Bir araya gelmemizin ve dayanışma içerisinde olmamızın koşulları daha gelişmiş olduğunu bir dönem içinde yaşıyoruz.

Geçen hafta Avrupa’da Gazeteci Şükrü Yıldız’ın öncülüğünde yaklaşık 20 kişinin katılımıyla video konferans aracılığıyla bir toplantı gerçekleştirildi. Bu pandemi sürecinde nasıl bir dayanışma içerişinde olmamız gerekliliği konusu üzerinde son derece önemli görüşler belirtildi.

Bana göre bu bizim çevremiz açısından bir ilkti. Fakat son derece önemliydi. Çünkü içinde geçtiğimiz şu dar günler de önümüzdeki süreçte buna benzeri toplantılar için örnek teşkil edebilir. Biz dünyanın öbür ucunda olsak bile bir araya gelmemiz konusunda hiçbir engel yok. Yeter ki biz bu yönlü bir eğilim içerisinde olalım.

Burada bazı çağırılar yapmak amacıyla bu yazı yazmak istedim. İlk çağrım özelikle örgütlüğümüzedir. Geçmişten bu yana örgütlü olduğumuz birçok dernek, vakıf ve parti var. Bu çevrelerin sistemin unuttuğu özelikle her dönem, her konuda dışlanan Kürtler, Kızılbaşlar ve sistemin görmezden geldiği her kesiminin yanında olmasının önemine vurgu yapmak istiyorum. Özelikle bu durumda işverenler ve ekonomik durumu iyi olan kesimlerin evlerinde kalmaktan öteye geçip, ey yakınlarından başlayarak toplumun sorunları için çabalamalı. Tabi ki sadece ekonomik bir boyut olarak değerlendirilmemeli sadece bu. Aynı zamanda özelikle evde kalma zorunluğu 65 yaş üstü, kronik rahatsızlığı olan ve 20 yaş altına insanların da morallerini yüksek tutacak girişimler yapılmalı ve psikolojik bir süreç geliştirilmelidir.

Bir diğer boyut ise bu süreçte kapanan daha doğrusu faaliyetleri kısıtlanan cemevileri. Bilindiği üzere sosyal mesafe kuralı gereği Türkiye’de ilk önlem alan kurumlar cemevleriydi. Cemler iptal oldu ve aşevleri kapatıldı. Ancak bizim için dayanışmanın kurulduğu yerlerden biri cemevi. Özelikle aşevlerinin kapanması binlerce insanı etkiledi. Bu nokta da topluma bir çağrım var. Hızır olmak inancımızın gereğindendir. Herkes kurbanını kurumlar aracılıyla ya da kendi çevresine gıda paketi olarak yapabilir. 1000 TL’lik kurban ile birkaç ailenin 1 aylık gıda masrafını karşılayabiliriz. Bu noktada bir çok insanın duyarlılık göstereceğine inanıyorum.

Kızılbaş felsefesin tam da yaşam bulması gereken günlerde geçiyoruz. Birbirimize Hızır gibi yetişmeliyiz.

Hani derlerdi ya yarın yanağından gayri her şeyimiz ortaktır felsefesini hayata geçirelim. İnanç kurumlarımızın bir yardımlaşma amacıyla bir merkezîleşebilir.  Bu zorlu süreçte cemevleri halkın bir araya gelip ve lokmasını pay etiği merkezdedir. Dolayısıyla da bugüne kadar olduğu gibi bugün de kapılarını açarak. Bir yardımlaşma kampanyası çağrısında bulunabilir benim naçizane fikrim daha geç olmadan Kızılbaş felsefesini benimseyen tüm kurumların bir seferberlik ilan ederek ihtiyaç sahibi olan insanlara Hızır gibi yetişmeli.

İşte o zaman biz bu süreci belki en az hasarla atabiliriz. Aksi takdirde işinde gücünde olan işinden olmuş evine hiçbir gelir sağlayamam insanları çok zor günler bekliyor.

Burada önemli olan şu günlerde Kızılbaş felsefesinde olduğu gibi ve dile getirdiği gibi Hızır olabilmektir. Darda olan zorda olan insanlara ulaşmak ve onlarla dayanışma içerisinde olmak inancın bir gereğidir. Eğer bunu yapamazsak o zaman varlığımızın bir anlamı kalmaz…

Saygılarımla

EN SON EKLENENLER