Anmayın Kardeşim!

Bilindiği üzere Alevi Pirleri, Uluları adına her yıl onlarca ‘anma’ etkinliği gerçekleştirilir. Yazın neredeyse her hafta, farklı bölgelerdeki bir etkinlik programı düşer önümüze, radyodan, TV’den, sosyal medyadan ya da mobil kanallardan.

Bu etkinliklerin içeriğindeki ve etkinliğe dahl olan araçlardaki ‘başkalaşım’ yaklaşık 30 yıllık Alevi örgütlenmesinin ve ne yazık ki Alevlerin içine düştüğü ‘geridüşümün’ son derece nesnel bir sosyolojik verisi adeta.

Bir Alevi ama aynı zamanda bir antropolog olarak gözümüzün içine sokulurcasına inşa edilmiş ve adına Abdal Musa Anma Etkinliği denilmiş ‘çürümüşlük anıtı’nı görmek mesleki seçicilik açısından endişe verici bir vak’ a olduğu kadar, Yol içindeki ‘gericileşmeye’ itirazı olan bir kişi için de devasa gam kasavet kaynağı idi. Öyle ki Sait Faik’in dediği gibi bu pespayeliği, bu pervasızlığı “yazmasaydım çıldıracaktım.”

Yıllar önce düzenlenen etkinliklerin içeriği, katılımcıların açlığı, sokaklarda açılan tezgahlarda sergilenen ve satışa sunulmuş ürünlere kadar aldığımız bilgi ile oluşturduğumuz profil ile şu son Abdal Musa Anma Şeysi’ni yan yana koyunca keskin bir soru çıkıyor ortaya: Yıllar önce panelleri, sergileri, onlarca kitap tezgahları, imza günleri, cemleri, muhabbetleri ile gerçekleştirilenler bir Alevi büyüğü anması, bir Alevi etkinliği idi ise şu an önümüzdeki  duran bu ‘şey’ nedir?

  1. Uluslararası 34. Ulusal Abdal Musa Sultan Anma Etkinliği gibi son derece afili bir adı olan bu ‘panayır’ın ulusal yanı malum da şu uluslararası yanının ne olduğu merakı yedi bitirdi bizi. Neyse ki uluslararası boyutuyla dünyanın çeşitli ülkelerindeki izne gelen gurbetçilerin kastedildiğini anlamamız çok uzun sürmedi.

Türbeyle tanışmanız biraz çetrefilli. Köyün meydanından türbe önüne kadar devem eden yol boyunca açılmış 100 kadar (belki de daha fazla) tezgahtan oluşan bir pazar yeri karşılıyor sizi. Onca sucuk, köfte, gözleme gibi yemek tezgahından savrulan dumandan görebildiğimiz kadarıyla don, çorap, tencere, tabak, terlik, baston, tişört, pantolon, halı, yastık, incik boncuk, gibi envai pazar malzemesinin yanı sıra boks makinesi de eksik değildi elbette bu şenlikte. Bu kadar tezgahın içinde kitap satan kaç tezgah vardı dersiniz: 2. (Çevresi bomboş bir stant, satmaya getirdiklerini okuyarak zaman geçirmeye çalışan ‘uyumsuz’ iki, üç kişi). Sağa sola atılmış çeri çöpleri görmeden bu ‘cangıl’dan sıyrılırsanız karşınızda sizi her zamanki sadeliğiyle karşılıyor olacak Abdal Musa.

Ne inanç ama!

İster inanın, ister inanmayın! Bir Alevi Pir’inin anmasında kitlesel bir cem dahi yapılmadı! Geçtiğimiz sene amfi tiyatroda yapılan ceme “Ben nasıl tiyatroyu boşlatırım da  milleti, tekrar bilet satarak alırım içeri” diyen ve Alevi kurum yöneticilerinin “Biz gerekli bağışı yaparız” diye zor ikna ettiği dernek başkanı, bu sene “Cem mem sokmam” dedi “amfi tiyatroya”, sokmadı da!

Gelelim adına etkinlik düzenledikleri Abdal Musa’ya dair ne yapıldı sorusuna. Yer seçimden saatine kadar adet yerini bulsun da, yapmadılar demesinler anlayışıyla yapıldığı aşikar olan bir panel, o kaaar! Yani Abdal Musa’nın ve Alevi felsefesinin bilgi ayağı bomboş kaldı. Etkinlik programına dair broşür istediğimiz bilet satan görevlilerin bizi yönlendiği bir dosya kağıdına gelişi güzel yazılarak duvara asılmış konser akışı maksadın, ciddiyetin ve dahası Abdal Musa’ya bakışın net bir fotoğrafı idi adeta!

Velhasılı iki türkü dinleyip yola revan oldu ahali! Ahali de artık ayağını kesmiş gibi görünüyor. Eski kalabalığı göremeyince “Niye sakin buralar” sorumuza “Etkinlikten önce çok gelip giden oldu” diye cevap veriyor köylüler. Kim bilir belki de en doğrusu etkinlik dışı gelmek, daha temiz, daha sakin, daha inançlı, daha insanca!

Anma töreni, anma etkinliği adına ne dersek diyelim sonuçta bir ‘hatır’, bir gönül, bir sevgi işidir anma. İnsan sevdiğini, gönül verdiğini böyle anmamalı.  Düpedüz, ahım şahım bir riyakarlık nişanesi!

Hele hele bilgiyi kendi defterine kutsal diye not düşmüş, muhabbeti gıdası saymış bir inancın göz önüne serildiği önemli etkinliklerden biriyse bu! Asla!

Aleviler nedir, ne yapar diye merak edip  gelen bir ‘yabancı’nın bizleri bu kadar ‘acınası’, bu kadar hoyrat, bu kadar ‘utanmazca’ ‘süpürülmüş’ bir sözde anmayla tanınmasına  mahkum edilmemiz kabul edilebilir bir şey değil!

Abdal Musa özelinde dizdiğimiz bu cümle katarının kimi vagonları (Abdal Musa’daki kadar ‘pervasız’ olmasa da) farklı zaman ve mekanda gerçekleştirilen kimi etkinlik-tören için de geçerli ne yazık ki!

Bu ve benzeri panayırdan öte bir şey olmayan etkinliklere ya son verilmeli; ya da Alevi örgütleri oluşturacakları bir üst kurulla ülkedeki tüm anma törenlerini tek merkezden koordine etmelidir.

Anma törenleri ne para getirecek bir dükkan, ne ego şişirme makamı, ne de Aleviliğin canına kast etme mahalidir!

Yok olmuyor diyorsanız, anmayın kardeşim!

EN SON EKLENENLER