Aleviliğin Kültür Bakanlığına bağlanması

Alevilik, tarihi boyunca egemendevletlere tabii olmadan, biat etmeden bugünlere gelmiştir. Hak ve adalet uğruna mücadele,Aleviliğin inançsal yapısının karakteri ve tarihsel geçmişinin sorumluluk yükleyen değerli mirası olarak Aleviliğin en belirgin özelliği olmuştur.

O nedenle Aleviler, gün olmuş Hallac-ı Masur gibi dara çekilmişler, gün olmuş Nesimi gibiderisi yüzülse bile direnişten vazgeçmemişler, gün olmuş Pir Sultan gibi,sazıyla düşmanın üstüne yürümüşlerdir.

Alevilerinbu direnişleri ve mücadeleleri sadece kendilerini ilgilendiren, kendileri için yürütülmüş bir mücadele olarak görülmemelidir. Bu mücadele, insanlığın büyük bedellerle kazandığı kardeşlik,barış ve özgürlük   gibi temel insanlık değerlerinin savunulması ve korunması için verilmiştir. Ayrıca yine Alevilerin bu mücadelesi, dönemsel koşulların yarattığı geçici bir tepki hareketi olarak da ortaya çıkmamıştır.   Alevi/Kızılbaş önderlerinin ölümün her türlüsünün üzerineüzerine yürümekten korkmamış olmalarının arkasında böyle yüce bir motivasyon bulunmaktadır.

Alevilerin bu özellikleri egemen devletlerinAlevilere ve Aleviliğe düşmanlıklarına yol açmış, bu düşmanlı zamanla büyümüştür. Söz konusu devletler, ellerindeki bütün imkanları ve fırsatları kullanarak Aleviliği ve Alevileri teslim almaya, devlete bağlamaya, böylece yok etmeye çalışmışlardır. Bunu kabul etmeyen Aleviler, insanlığın vicdanı olarak, direnişleriyle bugüne kadargeldiler.  Kürdistan’da ve Anadolu’da sürdürülen bu direnişlerin ayrıntıları önemli ölçüde bilinmektedir.

Devletlerin Aleviliğe/Alevilere karşı sürdürdüğü saldırılarıdevalan Cumhuriyet iktidarı, Alevi düşmanlığını kesintisiz devam ettirmiştir. Aynıamaçla özellikle Kürt Alevilere karşı Dersim’de Koçgiri’de fiziki soykırım uygulanmıştır. Devam eden süreçte asimilasyon yöntemleri uygulanmıştır.

1970’lerde yeniden KürtTürkAlevilerekarşı soykırım uygulamalarına başvurulmuş, devamında asimilasyon yöntemleri uygulanmıştır.  Böylece Aleviliği ortadan kaldırılma ve Alevileri dönüştürerek Sünnileştirme politikası milim şaşmadan sürdürülmüştür. Özetle Kemalist Türk cumhuriyetininAlevi düşmanlığı politikası, biraz fiziki soykırım, biraz asimilasyon yöntemleriyle ve zamana yayarak “yok etmeyi” amaçlıyordu.

Ancak Kemalist iktidarlar, sözde “şeriatçı” hareketlere karşı Aleviliği/Alevileri önleyici “yedek bir güç” olarak ellerinin altında tutmak istedikleri için “yok etme” süreci ve biçimi farklı işletiliyordu.

1990’ların ortasında, önemlibir gelişme yaşandı. Demokratik Alevi hareketi örgütlenmeye, haklarını almaya ve varlığını geliştirmeye yönelik çabalar geliştirdi. Bunun sonucunda, Alevilik ve Alevilerin varlığı sosyal siyasal hayatta ağırlıklı olarak görülmeye ve kabul edilmeye başlandı. Artık Alevilik ve Aleviler vardı ve haktı.  Alevilerin bu mücadelesi büyüyerek devam ettirilmiştir.

Alevilerin bu şekilde örgütlü bir güç olarak süreci etkilemeye başlaması,Aleviliği ve Alevileri yok etmek isteyen Türk devletini rahatsız ediyordu. Devlet, Alevi düşmanlığı politikasından bir an önce sonuç almaya odaklanmıştı. Aleviliğin daha fazla yaşamasını istemiyor ve bunun için son hamleyi yapmak için fırsat kolluyordu.

AKP’nin hükümet olmasıyla birlikte Aleviler ve Alevilik için yeni bir dönem başlamıştır. AKP, hükümet olduğu ilk dönemde Kemalist cumhuriyetin politikasını devamettiriyormuş gibi davrandı. Ancakdaha sonra AKP’nin manipülasyoncu yaklaşımına uygun olarak “Alevi çalıştayları” düzenlendi, “cami- Cemevi” birliktelikleri örgütlenmeye, Alevilerin hakları verilecekmiş gibi bir algı yaratılmaya başlandı.

Belirtilen bu politikanın o dönem hükümet ortağı olan Fetö’cülarıngeliştirdiği politika olduğu anlaşılmaktadır.Fetö’cülar, Aleviliği, İslam’ın bir versiyonu düzenine indirgemeye ve İzzettin Doğan üzerinde devlete bağlamaya çalışıyorlardı. Sonuçta onların da amacı Aleviliği yok etmek, Alevileri Sünnileştirmekti.  Onlar, yöntem olarak böyle bir yöntemi daha pratik ve uygun görmüş oldukları anlaşılıyor.

Fetöcüları tasfiye ederek MHP ile birlikte hareket eden AKP’nin ve eline aldığı devletin Alevilik düşmanlığı politikası değişmemiş, fakat daha köklü, daha nefret dolu, daha kanlı ve daha derin bir düşmanlıkla konuya yaklaşılmaya başlanmıştır.

AKP’nin Alevilik politikasının temel özelliği, bir bütün olarak ve hiçbir biçimde yaşamayacak şekilde Aleviliği/Alevileri yok etmeye dayanıyor. Çünkü AKP Aleviliği yok edilmesi gereken zararlı bir “sapkınlık” Alevileri de müslümanlaştırılarak kurtarılması gereken “sapkınlar” olarak görüyor. Bu yaklaşım soykırımların temel teorik zeminidir.

O nedenle Türk devleti, AKP/MHP iktidarı bugün, kadim Aleviliği yok etmeyi, Alevileri de İslamlaştırmayı amaçlayan soykırımcı bir politikayla soruna yaklaşmaktadır. Yapılan son düzenlemelerle “soykırımcı” projenin son aşaması yürürlüğe konmuş olmaktadır. Bu yasal düzenlemeyle Aleviliğin tabutuna “son çivi” çakılmak istenmektedir.

Yasanın uygulanması şöyle olacaktır. İlk adım, Alevi kurumları ve inanç merkezleri devletin kurumları tarafında tek tek “ziyaret” edilecektir. Yasanınsunduğu sözde imkânlardan söz edilecek, cazip avantajların varlığı anlatılmaya çalışılacaktır. Böylece Aleviler, kurumlarının Kültür Bakanlığı’na bağlanmasının   yararlı olduğuna ikna edilmeye çalışılacaklardır.

Gerekirse bunun için her türlü ahlaksız yöntem denenecektir. Bu yöntemlerin etkili olmadığı yerlerde ise çeşit çeşit zorbalıklara başvurulacaktır.  Böylece Alevilerin iradesi kırılmak istenecektir.  Zaten bazı Alevi düşkünlerinin devletin işini önemli oranda kolaylaştırdıkları, bu amaçla devletin kanatları altında yerini almış oldukları bilinmektedir.

Aleviliğin yok edilmesini sağlayacak olan bir saldırıya karşı bireysel olarak insanların tek başına direnmesi kolay olmayacaktır. O nedenle bütün Aleviler, demokratik Alevi kurumları, aydınları, sürekli ve sistemli bir biçimde bu saldırıya karşı mücadele edeceklerdir/etmelidirler. Bu yasa filen işlememeli, işletilmemelidir. Hiçbir Alevi kurumu bu yasayı tanımamalıdır. Bu yasal düzenlemenin uygulanmasına şu ya da bu biçim ve düzeyde yardımcı olan, kolaylaştıran her kim olursa olsun, mutlaka teşhir edilmeli, Alevi içtihadına göre gerekentavır alınmalıdır.

Yapılan bu saldırıya karşı Alevilerin her bir ferdi neyapabiliyorsa onu yapmalı. Aleviler Pir Sultan olacaklarsa bugün olmalı,başkaldırmalıdır.  Yapılan yasal düzenleme tanınmamalı, uyulmamalı, uygulanmamalı. Yasaya uyanlar, uygulayanlar, düşkünlükleriyle baş başa bırakılmamalı, onların kötü örnek olmalarının önlenmesi sağlanmalıdır. Aleviliğin devlete bağlanması, güçlü bir karşı koyuş gerekçesi olmalıdır.

Tarihte olduğu gibi bir kez daha Aleviler,

Münkirlerin sarayını bozalım

Yıkalım bakalım nic’olursa olsun

diyerek devletin / egemenlerin hevesini kursağında bırakmalıdırlar / bırakacaklardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri