“Hakikat güneş gibidir illaki doğar” ya da gerçekler inatçıdır

Toplumsal hayatta egemenler ellerindeki araçlarla halklara ve ezilenlere karşı sayısız suçlar işlemişler, işlemektedirler. Çünkü bu yolla iktidarlarını sürdürebilmekte ve toplumları denetim altında tutabilmektedirler.   Elbette bunu yaparlarken, özellikle ve en başında çıplak zor’a başvurmaktadırlar. Bu nedenle katliamlar ve soykırımlar eğemenlerin devletlerinin varlıklarını sürdürmek için başvurdukları en büyük insanlık suçlarıdırlar. Buna rağmen devletler, katliamları da soykırımları da yapmaktan hiç vazgeçmiyorlar. Bu durum da hem katliam ve soykırım yapmak hem de bunları gizlemek gibi bir sorunla karşı karşıya bırakmaktadır.

İşte devletler karşılarına çıkan bu paradokstan kurtulabilmek için işledikleri katliamları ve soykırımları gizlemeye çalışmakta ve bunun için özel bir dikkat göstermektedirler. Bu amaçla ideolojik, siyasal, kültürel araçlarla bir yanda “rıza üretmeye “çalışırken bir yandan da yalanlarla suçlarını gizlemeye çalışmaktadırlar.

Türk devletinin bu anlamda hem işlediği suçlar çoktur, hem de bu suçlarını gizlemek amacıyla geliştirdiği argümanlar ve yöntemler çok çeşitlidir.

Gerekli, hatta zorunlu olan bu uzun girizgahtan sonra esas konumuza gelebiliriz.

Bilindiği gibi, bu topraklarda yaşanmış en önemli kırımlardan birsi de Türk devletinin ilgili kurumları tarafında planlanmış ve pratikleştirilmiş olan Maraş kırımıdır. Belirtildiği gibi Türk devleti, bu kırımdaki rolünü de diğerleri gibi   gizlemiş ve gizlemeye devam etmektedir.  Konuyla ilgili saklanan gerçeklerin bir kısmı, “Maraş Kıyımı” adlı kitapla deşifre edilmişti. Elbette bütün gerçekler bunlardan ibaret değildir ve zamanla yeni bilgilerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.

Bu anlamda son dönemde yaşanan bir gelişme, ilginç bilgilerin bir araya gelmesini sağlayarak yeni bazı sonuçlara ulaşmanın yolunu açmış gibi görünüyor.

MİT ve CIA ajanı, Türkeş’in yakını, bir süre önce FETÖ’cü olarak tutuklanan Enver Altaylı ile ilgili olarak son dönemde yaşanan gelişmeler ve basına yansıyan   bilgiler, Maraş kırımıyla ilgili çok önemli bazı gerçeklerin ipuçlarını taşımaktadır ve önemlidir.

Bilindiği gibi Ökkeş Kenger Maraş katliamının 1 numaralı sanığı olarak yargılandı, ancak bir süre sonra tahliye edildi ve daha sonrada berat etti.  Ve bu gelişme Maraş katliamının temel özelliğini, içeriğini, amacını ve sorumlularını gizleyen çok önemli bir gelişme oldu. Yani Ökkeş Kenger’in önce tahliye ve arkasında berat ettirilmesi ne hukuksal bir sürecin ürünü ve ne de sıradan bir yargılama etkinliğidir.  Ökkeş Kenger’in berat ettirilmesi, Maraş kırımının üstünü örten çok bilinçli ve planlı olarak gerçekleştirilen bir politik düzenlemenin sonucudur.

Bu yazıda Maraş katliamının niteliğinin gizlenmesini sağlayan temel değişikliğin nasıl yaratıldığı ve Enver Altaylı’nın ve yeğeni Burhan Kavuncu’nun bu gelişmedeki rolleri değerlendirilecektir.

Önce, her ne kadar biliniyor olsa da hatırlatmak gereklidir.  19. Aralık. 1978’de, Maraş’ta Çiçek sinemasına bir patlayıcı atıldı ve arkasında bir hafta boyunca devam eden Maraş kıyımı gerçekleştirildi.

Ökkeş Kenger, birisi, Çiçek Sineması’na patlayıcı atılmadan kısa süre önce, diğeri de Çiçek Sineması’na patlayıcı atıldıktan sonra olmak üzere, iki defa, çok yakında bulunan telefon kulübesinde, MHP genel merkezinde ilgili/yetkililerle, sinemaya atılan patlayıcı hakkında görüşmüştür.

Ökkeş Kenger, 19. Aralık. 1978 günü Maraş kıyımının başlama fişeği olan Çiçek Sineması’na bomba atılmasıyla ilgili olarak, MHP merkezinde iki defa kiminle veya kimlerle, neleri görüştü? Maraş kıyımının gerçeklerinin açığa çıkması için   bu ayrıntı önemlidir ve mutlaka aydınlatılması gereklidir.

Müdahil avukatların bütün çabalarına rağmen sıkıyönetim mahkemesi bu görüşmenin ayrıntılarının açığa çıkması için yeterli çabayı göstermemiştir.

Bu perspektiften hareketle elde bulunan bilgilerle birlikte ve yeni ortaya çıkan bilgileri de göz önüne alarak durumu değerlendirmek gerekiyor. Bu kapsamda son tartışmanın ışığında konuyla ilgili olarak, Ali Yurtaslan’ın itiraflarına, Ökkeş Kenger’in ifadesine ve dosya içeriğine bakmak faydalı olacaktır.

1978 yılında Ali Yurtaslan adlı bir MHP/Ülkücü, kitap olarak yayınlanan ciddi itiraflarda bulunmuştu. Ali Yurtaslan itiraflarında, “Maraş olayları sırasında K. Maraş ile genel merkez arasında sürekli telefon görüşmesi yapılıyordu. Buradan konuşanlar Şevket Çetin ve Burhan Kavuncu idi. Bu konuşmalarda Maraş’ta cihadın açıldığı, inşallah ülküdaşlarımızın başaracağı söyleniyordu.” Ali Yurtaslan- itiraflar- sayfa 143

Aynı konuda Ökkeş Kenger, her iki telefon görüşmesini yaptığını kabul etmekte, ancak telefon görüşmelerinin içeriklerini çok farklı anlatmaktadır. Çiçek Sineması’nda gerçekleştirilen patlamadan önce yaptığı telefon görüşmesinde MHP Genel Merkez’ine, ÜGD 2.  başkanı Mustafa Kanlıdere’nin köyde olduğunu bildirdiğini, patlamadan sonra yaptığı ikinci telefon görüşmesinde ise patlamayı Hergün gazetesine ve Genç Arkadaş dergisine muhabir olarak bildirdiğini belirtmektedir.  Ökkeş KengerKahramanmaraş Olayları- Perde Arkası 56- 57

Konuyla ilgili dosyadaki bilgiler ise, “sanık Ökkeş Kenger’in diğer konularda olduğu gibi bu telefon konuşmalarının amacını saptırıp …olaydan hemen sonra yıldırım telefon açmasının mantıklı izahını yapamadığı görülmektedir” İddianame sayfa 106

Ancak ilgili merkezlerde Ökkeş Kenger’in berat ettirilmesine karar verildiği için Gerekçeli Karar’da her şey çok farklı anlatılmaya başlanmaktadır. “Sanık Ökkeş Kenger’in patlama olayını 1. başkana ve yararlıları bir dergiye bildirmesinde patlamayı kendilerinin tertip ettiği sonucunun çıkartılması mevcut delillerle mümkün değildir” denmektedir. Gerekçeli Karar sayfa 356

Bu bilgilerle net olan gerçek şu ki, Çiçek Sineması’na bomba atıldığı anda   Ökkeş Kenger, MHP genel merkezinde Burhan Kavuncu ile iki defa görüşme yapıyor.  O halde Ökkeş Kenger’in görüştüğü Burhan Kavuncu’yu tanımamız gerekmektedir.

Burhan Kavuncu 1954 yılında Osmaniye de doğmuştur, Enver Altaylı’nın halasının oğlu, yani bir anlamda yeğenidir, çocukluğunu Maraş’ta geçirmiştir.  Aile, 1930’lu yıllarda Özbekistan’da önce Osmaniye’ye, sonra Adana’ya göç etmiştir.

Burhan Kavuncu, Maraş katliamının yaşandığı dönemde, MHP’nin basın faaliyetlerinden sorumlu merkez yöneticisi olarak Genç Arkadaş ve Hasret dergilerinin yayınında görev almıştır. Aynı dönemde dayısının oğlu Enver Altaylı MHP’nin günlük gazetesi olan Hergün gazetesinin genel yayın yönetmeni ve başyazarıdır. Bu durumda ipleri elinde tuttuğu ortada olan Enver Altaylı’yı da daha yakından tanımak durumundayız.

Enver Altaylı Özbekistan göçmeni bir ailenin oğlu olarak 1944, Ceyhan / Adana doğumludur. 1962’de harp okulu komutanı Talat Aydemir’in darbe girişimine katılmıştır.  Enver Altaylı, 1968 yılında “manevi oğlum” diyerek sahip çıkan Özbekistanlı CIA ajanı, Fettullah Gülen’le birlikte Türkiye Komünizmle Mücadele Derneklerinin kurucusu Ruzi Nazar tarafında Fuat Doğu’ya tavsiye edilmiş, Türkeş’in de desteğiyle MİT’te kadrolu ajan olarak çalışmaya başlamıştır.

Enver Altaylı, MİT’ten 1974’te istifa etmiştir.  Aynı yıl Türkeş’in sağ kolu ve baş danışmanı olarak MHP’de görev almıştır.  MHP’nin Almanya sorumlusu   olduktan sonra, ülkücü federasyon başkanı Necati Uygur, karanlık bir biçimde öldürülmüştür.  Devam eden süreçte Enver Altaylı Almanya da Türk dernekleri kurarak bunları federasyonlaştırmıştır.

Enver Altaylı, Türkeş’in danışmanı ve Hergün gazetesinin GYY olarak çalışırken 1980 darbesinin olmasıyla birlikte CIA’nın ve MİT’in sunduğu olanaklarla Türkiye’den ayrıldı.  Doğu Avrupa ülkelerine yönelik CIA istasyonunda orta Asya sorumlu direktörü olarak çalışmaya başladı.  Azerbaycan ve Özbekistan da ABD lehine düzenlene darbeleri örgütledi. Özbekistan cumhurbaşkanı İslam Kerimov’un, Özal’ın ve Demirel’in danışmanlıklarını yaptı. Afganistan’da yaşanan karanlık ilişkilerin baş mimarıydı. Raşit Dostum’a örtülü ödenekten para taşıdı.   Eski AKP Eyüp belediye başkanı İsmail Kavuncu dayısının oğludur. Enver Altaylı’nın bu süre boyunca hem CIA ile hem de MİT ile ilişkilerini sürdürdüğünü söylemek kehanet değildir.

Burhan Kavuncu ve Enver Altaylı hakkındaki bu teferruatlı bilgileri yan yana koyduğumuzda ortaya çıkan tablo yorumsuz olarak şöyle. 1978 yılının Aralık ayında Maraş katliamı gerçekleştirilirken CIA’nın ve MİT’in elemanı, MHP’nin yayın organı Hergün gazetesinin genel yayın yönetmeni ve başyazarı Enver Altaylı bu katliamın organizasyonuyla doğrudan ilgilidir.  Enver Altaylı’nın halasının oğlu Burhan Kavuncu ise MHP’nin basından sorumlu yöneticisi olarak zaten Ökkeş Kenger’le görüşmektedir.

Böylece Ökkeş Kenger’le Burhan Kavuncu arasında, oradan da Enver Altaylı’ya giden bir ilişkinin varlığını tespit etmek durumundayız. Bu ilişkinin veya birlikteliğin basit bir ilişki veya sıradan bir birliktelik olmadığını adı geçenlerin özellikleri açıkça ortaya koymaktadır. Bu ilişkilerin MHP/ÜGD içindeki ortaklıklarının yanında Maraş katliamına dair özel bir boyutu olduğunu da belirtmek gerekiyor.  Ökkeş Kenger’in beratını, dolayısıyla Maraş katliamının üstünün örtülmesini sağlayan sürecin bu ilişkiler üzerinde sağlandığını söylemek için fazlasıyla neden bulunmaktadır.

Ökkeş Kenger yakalandığında, Maraş kırımı gibi son derece önemli bir davanın 1. nolu sanığı olmasına rağmen ve en sıradan devrimcinin 3 ay boyunca işkenceli sorgulardan tutulduğu koşullarda, Ökkeş Kenger, 10 günlük kısa bir sorgudan geçmiştir. Bu sorgulamada Ökkeş Kenger verdiği ifadelerinde Çiçek sinemasına bomba attığını, Mağaralı mahallesinde polis Mustafa Poyraz’ı yaraladığını    kabul ve itiraf etmiştir. Buna rağmen Ökkeş Kenger, telefon görüşmelerinin gizlenmesi gibi, bu suçlamalardan da temize çıkartılmıştır. Yukarıdan beri anlatılmaya çalışılan ayrıntılarla cevabı aranan temel soru, Ökkeş Kenger’in nasıl temize çıkartıldığı, yani beraat ettirildiğidir. Sürecin işlemesinin   biraz daha ayrıntılarına bakılmalıdır.

Ökkeş Kenger, göz altındayken, “komutanlığın kimseyle görüştürülmememiz hakkında kesin talimatı olmasına rağmen 22. ocak günü sabahı jandarmaların müsamahasıyla babamla kısa bir görüşme yaptım. Babam “bir gazetecinin görüşmek istediğini” söyledi, “hemen göndermelerini” istedim. Hergün gazetesinde bir muhabir geldi. Nezarethanenin kapısında görüştük ben vereceğim bilgileri verdim “komutanla görüşeceğini” söyledi, çıktı. Aynı gün apar topar beni sıkıyönetim komutanlığına götürdüler. Sıkıyönetim komutanı tuğgeneral Tayyar Aygur Paşa ile görüşmemizde….” Ökkeş KengerKahramanmaraş Olayları- Perde Arkası, sayfa 130

Açıkça görüldüğü gibi, hiçbir biçimde kimsenin kimseyle görüştürülmediği bir ortamda Hergün gazetesinden gelen birisi, yani MİT ve CİA çalışanı olan Enver Altaylı’nın elemanlarından birisi, Ökkeş Kenger ile görüşme yapmıştır. Yine Ökkeş Kenger’in itirafında görüldüğü gibi, bu görüşme sözde korsan veya illegal bir yolla, ama esasında ilgililerin özel, müsamahalı, yani torpilli yaklaşımıyla, yapılmıştır.

Hergün gazetesinden birisinin (siz bunu MİT elemanı olarak okuyun) Ökkeş Kenger ile görüşmesinin hemen devamında, Ökkeş Kenger, MHP Merkez yöneticilerinden emekli Albay Tahsin Ünal’ın okul arkadaşı, sıkıyönetim komutan yardımcısı Tayyar Aygur’le görüştürülmüştür.

Bu görüşmelerden sonra, en baştan da belirttiğimiz gibi, Maraş katliamı yargılamasının yönü değişmiş, davanın bütün gerçekleri ört bas edilmiş, Ökkeş Kenger’in önce tahliye, sonra da berat etmesi sağlanmış ve en önemlisi, Maraş katliamı davası, bütün boyutlarıyla değiştirilerek kendi gerçekliğinde kopartılmıştır.

Maraş kırımı gibi son derece kapsamlı, tarihi ve önemli bir toplumsal davanın akışını, içeriğini ve sonucunu ters yönde etkileyip değiştiren bu gelişmenin basit bir gelişme olmadığı ortadadır. O halde bunu sağlayanların da sıradan insanlar olmayacağı yeterince açık değil mi? Hergün gazetesi adına Ökkeş Kenger ile görüşen ve Ökkeş Kenger’in sıkıyönetim komutanıyla görüşmesini sağlayan birisinin, MİT ve CİA çalışanı Enver Altaylı’dan habersiz böylesine kapsamlı ve komplike bir operasyonu gerçekleştirmesi mümkün olabilir mi? Burhan Kavuncu’nun da Ökkeş Kenger ile Enver Altaylı arasında, en azında   koordinasyonu sağladığı apaçık ortada değil mi?

Bu durumda ortaya çıkan gerçek şu, Maraş kırımı, devletin bütün araçlarıyla içinde olduğu bir katliamdır. Devlet bu fonksiyonunun bir bölümünü Enver Altaylı, Burhan Kavuncu ve Ökkeş Kenger üzerinde gerçekleştirmiştir. Bu nedenle Enver Altaylı ve Burhan Kavuncu’nun hem Çiçek sinemasına bomba atılmasında, hem de Ökkeş Kenger’in tahliye ve berat ettirilerek Maraş katliamının üstünün örtülmesinden sorumlu olduklarını düşünmek ve ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Ökkeş Kenger, Burhan Kavuncu ve Enver Altaylı üzerinde Maraş katliamıyla CIA, MİT ve MHP arasındaki ilişki, bu kadar açık ve nettir. Bunun yanında Maraş katliamının üstünü örtmeye çalışan devletin devrimci önderlerin resimlerini bulunduranları “silahlı örgüt militanı” olarak yargılaması, birbiriyle çelişen değil, birbirlerini tamamlayan aynı politikanın iki yüzü olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Bütün bunlar ortadayken Maraş katliamı, “CIA’nın, devletin, MİT’in, ordunun ve Türkeş’in marifetidir” dendiğinde, kimse hop oturup hop kalkmasın, bu gerçektir ve bu gerçeklik yeni bilgilerle de her geçen gün daha fazla açığa çıkmaktadır.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri