Emperyalizm ve vahşi kapitalizm

Barış; Dünyanın en güzel konusu, en güzel adı, en güzel özelliği…
Yannis RITSOS ne güzel tanımlamış o unutulmaz şiirinde;
”Çocuğun gördüğü düştür barış.
Ananın gördüğü düştür barış.
Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış.
Akşam alacasında, gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba
elinde yemiş dolu bir sepet;
ve serinlesin diye su, pencere önüne konmuş toprak testi gibi
ter damlalarıyla alnında…
barış budur işte.
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek, kanlarının,
barış budur işte.
Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur akşamda
yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi
ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece.
Barış, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun
gökyüzünün dolmasıdır içeriye;
gökyüzünün, renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla
bayram günlerini çalan gözlerimizde.
Barış budur işte.
Bir tas sıcak süttür barış ve uyanan bir çocuğun
gözlerinin önüne tutulan kitaptır.
Başaklar uzanıp, ışık! Işık! – diye fısıldarlarken birbirlerine!
Işık taşarken ufkun yalağından.
Barış budur işte.
Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler
Geceleyin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü
ve dolunay, taptaze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından
cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi;
barış budur işte.
Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de
bir kök olduğu zaman
gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya.
Geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman
dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra.
Ve sonunda, hissettiğimiz zaman yeniden
zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için
ışıktan çizmelerini çektiğini güneşin.
Barış budur işte.
Barış, ışın demetleridir yaz tarlalarında,
iyilik alfabesidir o, dizlerinde şafağın.
Herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yeni bir dünya
kuracağız demesidir;
ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.
Barış budur işte.
Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde
mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların
şair ve proleter eşitlikle çekebildiği gün içlerine
büyük karanfilini alacakaranlığın…
barış budur işte.
Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların
sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın.
Barış, bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir.
Ve toprakta derin izler açan sabanların
tek bir sözcüktür yazdıkları:
Barış
Ve bir tren ilerler geleceğe doğru
kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden
buğdayla ve güllerle yüklü bir tren.
Bu tren, barıştır işte.
Kardeşler, barış içinde ancak
derin derin soluk alır evren.
tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini.
Kardeşler, uzatın ellerinizi.
Barış budur işte…”
2. Dünya savaşında milyonlarca insan öldü. Savaşlara son verilsin ,insanlar ölmesin diye İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Birleşmiş Milletler tarafından imzalandı. Peki sonra ne oldu. Emperyalizm ve vahşi kapitalizm dünyanın bir çok yerinde barışı katletmeye , savaş çığırtkanlığı yapmaya devam etti. Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Filistin…bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ölenler hep insan sadece insan da değil; o ülkenin doğası, bütün bir geleceği.
Barışın olduğu yerde kan , göz yaşı , acı yoktur. Barış insanlığı birleştiren , yıkıcı olmayan , insanlar arasındaki sevgi gücünü artıran bir şeydir. Barış her şeyi hazmeden mutluluktur der Victor Hugo, dünyamız içindeki vahşi kapitalist duyguların hazımsızlığıdır savaş.
Dünyanın neresinde olursa olsun; hep birlikte savaşa karşı çıkmadığımızda, saldıran ya da saldırıya uğrayan devletlerin sadece adı değişecek, bir gün sıra bize de gelecek.
Yalnızca kendimize saldırıldığında mı anacağız barış adını, ya da her barış diyeni ötekileştiren emperyalist zihniyete alkış mı tutulacak hâlâ?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri