Dirilerin uykusu-2

Naim Süleymanoğlu’nu hepimiz tanırız. Ünlü halterci.

Turgut Özal,  Naim Süleymanoğlu’nu Bulgaristan’dan yüksek miktarda dolarlar ödeyerek Türkiye’ye getirdi. Turgut Özal kabinesinde Hazineden sorumlu Bakan ve Başbakan yardımcısı olarak görev yapmış olan Ekrem Pakdemirli, Naim Süleymaoğlu’nun Türkiye’ye getirilmesi  için, Turgut Özal tarafından Bulgaristan’a yedi milyar dolar para verilmesini talep etmiş. Ekrem Pakdemirli bu kadar parayla, yüz köyün içme suyu problemini halledebileceğini söylemesine rağmen, Turgut Özal bu paranın ödenmesini; Türk bayrağının kazanılacak şampiyonlukla göndere çekilmesini  ivedilikle istemiş.

Turgut Özal’ın isteği yerine getirilmiş. Namı diğer ‘’Cep Herkül’ü’’ Türkiye’ye getirilmiş. Ay yıldızlı mayo altında müsabakalara katılabilmesi için, Bulgaristan hükümetine  ayrıca bir milyon dolar  ve Bulgaristan Halter Federasyonuna; ikiyüzellibin dolar örtülü ödenekten para verilmiş. Şampiyonluk için kendisine her türlü imkân sağlanmış. Amaç Türkiye’yi spor dalında öncü yapmakmış.

Turgut Özal hedefine ulaştı.  Daha sonra  Naim Süleymanoğlu’nu onursal evladı ilan etti. Ankara Köroğlu’nda bir daire Özal tarafından, Naim Süleymaoğlu’na hediye edildi. Bu konuyla ilgili İlyas Salman’ın bir konuşmasını dinlemiştim. Salman üstad; babasının yıllarca yük taşıyarak hamallık yaptığını söylemişti. Emekten yana bir devrimci olduğu için İlyas Salman şunu soruyordu Turgut Özal’a: Babam yıllarca hamallık yaptı. Turgut Özal’ın  babamdan ve hamallardan acaba haberi var mıydı?

İlyas Salman’ın sormuş olduğu bu soru, kapitalist yönetimlerin emekçiden yana ne kadar uzak kaldığını çok iyi bir şekilde ispatlamaktaydı.

Emperyalist sistemlerde egemen güçler iktidarlarını koruyabilmek için bu tür şovları her zaman yapmaktadırlar. Spor elbetteki önemsenmesi gereken kendi başına bilimsel bir aktivitedir. Fakat, spor topluma hizmet etmekten uzaklaştığı zaman ve sporcu da maddi ve manevi egolarını tatmin etmek  için spor faaliyetini yürüttüğü zaman, sporun ve sporcunun ülke adına faydalı olmasından söz edilemez.

Kapitalist sistemlerde spor ve sporcular her zaman iktidar amaçlı kullanılmakta ve sporcular harcanmaktadır. Naim Süleymanoğlu’nun sporu bıraktıktan sonra ve iktidar tarafından kullanıldıktan sonra, erken bir zamanda unutulup gözlerden kaybolduğunu bir çoğumuz hatırlayabiliriz. Spor gündeminden uzaklaşan ünlü Halterci’nin yaptığı sporla kazandığı gayri menkul varlıkları daha sonra kaybettiğini basın arşivlerinden görebiliriz. O zamanki Türkiye gündeminde, halkın gözünde efsaneleşen Naim Süleymanoğlu, Turgut Özal’ın kullandığı bir maşa olmuştur.

Türk Bayrağının göndere çekilmesi, bir ülkenin emekçi halklarını ezerek, sömürerek göndere çekilmiştir.

Naim Süleymanoğlu için harcanan milyonlarca dolarlarla ülkenin ezilen ve yoksul insanlarına olanaklar sağlanması gerekirken, ülke bayrağını  göndere çekerek, ezilen bir halkı temsil etmek nasıl  açıklanılabilir bilemiyorum. Empeyalist düzende spor hiçbir zaman gerçek anlamıyla yapılmadığı için sporcularda kendi kulvarlarında eşitsiz bir şekilde, rekabet ortamında harcanıyorlar.

Rekabet üzerine yapılan sporlar kardeşlik ülküsünden soyutlanıp, ülkeler arası serbest piyasanın sömürge gücünün bir aracı oluyorlar.

Netice olarak, Hamallarımız, alın terinin onurlu ekmeğini kazandıkça, yedikçe; Naim Süleymanoğlu gibi nice cevherlerde, Özal gibi birçok iktidar şahıslarının onursal evlatları oldular, sonrasında da  yalnız kalmış zavallılar oldular.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri