İmtiyaz değil, haklarımızı istiyoruz

AKP iktidarı, Kürtler ve Alevileri kastederek “İmtiyaz istiyorlar” diye suçluyor. Söz konusu toplumsal kesimlerin demokratik hak ve özgürlük sorunları yokmuş, onların da diğer vatandaşlar gibi her türlü hakları varmış, onlar aç gözlülük yapıp imtiyaz istiyorlarmış.

Kürtler ve Aleviler “Cumhurbaşkanı da, Başbakan da, Bakan da, Vali de olabiliyormuş!” Tabi eklemiyor egemen zihniyet, Türkiye’de aslını inkar eden, ben de halis mulis Türküm diyen her birey herşey olabilir. Ancak, birey olmaktan, insan olmaktan, farklı etnisite ve inançtan olmaktan vaz geçmeyenler, sadece kemalist devletin deyimi ile “hizmetkar olabilirler” .

İmtiyaz  “başkalarına tanınmayan özel, kişisel hak ya da koşul, ayrıcalık; ekonomik ve siyasal gücün eşitsiz dağılımından ötürü  kimi birey  ve toplumsal kümelerin elde ettiği, yasa ya da töreyle yaptırıma bağlanmış olan ya da olmayan üstünlük durumu” demektir.

Okuyucu şimdi net bir biçimde kimlerin imtiyazlı olduğunu görebilir. Bu ülkede Anayasa kimlere imtiyaz tanıyor? hangi inanç ve etnisite resmi inanç ve etnisite olarak kabul görüyor?  Okullarda zorunlu din dersleri kimlere ayrıcalıktır?   Toplumsal ve bireysel haklardan toplumun hangi kesimi en çok yararlanıyor?  Bu devlet laik olduğunu söyler ama Sünni İslamı Diyanet Başkanlığı aracılığıyla ve ulusal eğitim sisteminde yer verdiği uygulamalarla bu ülkenin tek dini olarak dayatır. Aleviler Cemevine ibadet yeri statüsü ister, onlar  İslam’da tek ibadet yeri Camidir diye cevap verir.

Kürt halkı kendi ana dilimle eğitim yapmak istiyorum der; Tayyip Sultan “Kur kendi özel okulunu, anadilde eğitim ver. Ama devletin okulunda yapılmaz!..”  diye cambazlık yapar. Yani, “vergini ver, her tür hizmetini yap ama karşılığında benden kimliğine dair bir hizmet bekleme; anadilin lazımsa git pazardan satın al” diyorlar. Burada en büyük kurnazlık şudur; Fetullahın Kürdistanın her yerinde onlarca özel okulu var, yarın öbür gün bu okullarda AKP iktidarının sağlamlaştırılması için Kürtçe ana dilde eğitim başlarsa kimse şaşırmasın.

Mantık aynıdır “bu ülkeye komünizm gelecekse biz getiririz” diyen kemalistlerle, “Kürtlere ana dil eğitimi verilecekse  onu da biz veririz” diyen Erdoğan-Fetullah iktidarının mantığı aynıdır.  Bunları görmezden gelerek eskiden Alevilere ve Kürtlere tanınmamış,  bazı haklarının şimdi tanınıyor olması bir lütüfmuş gibi sunuluyor  ve  “bakın biz size hiç olmazsa biraz hak verdik artık susun, toplumun diğer kesimi kızar”  diye aba altında sopa gösteriyorlar.

Oysa biraz tarih belleği olanlar biliyor ki, AKP babasının hayrına bazı temel insani hakları tanımadı, veya bahşetmedi. Bu kazanımlar 35 yıllık Kürt Özgürlük Mücadelesinin  sayesinde edinilmiştir.  Bunu yok sayarak, sanki Türkiye’de yaşanan değişim ve dönüşüm AKP’nin lütfu imiş gibi göstermek büyük bir aldatmacadır. Elbette dün yok sayılan bir toplumun bugün meşru zeminlerde özerkliğini, kaderini belirleme hakkını tartışıyor hale gelmesi başlı başına büyük bir kazanımdır. Ancak hala 12 Eylül  anayasası aşılamamıştır ve bugün verildiği söylenen haklar hem bireysel hak konumundadır, hem de anayasal güvenceden yoksundur. Bir başka hükümet gelip geri alabilir.  İşti imtiyaz denilen budur.

“Hak,Hukuk düzeni tarafından gerçek veya tüzel kişilere tanınan, belirli davranış olanağı sağlayan yetki veya yetkiler demetidir. Her hak bir hukuk kuralından kaynaklanır. Hukuk kuralı, hakkın içeriğini ve bu hakka sahip olmanın koşullarını belirler.”  Bugün Türkiye’de  belirli haklar olmasına karşın bunlar belirli bir hukuk kuralına  bağlanamamıştır hala, yani yasal güvencelerden yoksun haklar var hala.

Şu çok açıktır ki, Türkiye’de  her toplumsal kesim aynı ölçüde bireysel ve toplumsal haklardan eşit olarak yararlanmamaktadır. Toplumun büyük bir kesimi ötekileştirilmiştir. Türk devleti bilinenin aksine laik değil Sunni İslam bir devlettir ve Türk etnik kimliğini tek kimlik olarak topluma dayatmıştır.

Türklük kavramı  söylenenin tersine bir üst kimlik değildir. Bir etnisitenin kimliğidir. Bu açıdan Türk kimliği en fazla hakka sahiptir.  Tüm okullar Türkçe eğitim vermektedir. Sunni inancın empoze edildiği din dersleri zorunludur.  Mahalle baskısı en üst boyutlara ulaştırılmış, şehirlere göç ederek buralarda iş kurmuş Alevi kökenli insanlar artık cuma namazlarına gider olmuştur. Türk dili, kültürü devlet desteği ile sürekli gelişirken, yasaklı olan diller ve inançlar unutuluyor, farklı kültürler egemen türk kültürü içinde eritiliyor.  Oysa imtiyaz istiyorlar denilen Kürdün ana dili ile eğitim yapması yasak, Alevilin kendi ibadethanesi yasak, Alevilik bir inanç olarak hiç bir statüye sahip değil, bir din mi? bir mezhep mi?  Bir tarikat mı? Belli değil.  Yani Alevinin bu coğrafyada daha adı yok ama en küçük demokratik hak istemleri, imtiyaz istiyorlar yalanı ile bastırılmaya çalışılıyor.

Kimin imtiyazlı, kimin insani haklarından yoksun olduğu  ayan beyan ortadayken, yüzsüzce ve pişkince çıkıp bu topraklarda “Aleviler ve Kürtler istedikleri her şey olabiliyorlar, bakan da, başbakan da, Cumhurbaşkanı da oluyorlar” söylemine sığınarak,  Kürtlerin ve Alevilerin toplum olmaktan, inanç olmaktan, insan olmaktan kaynaklı hak istemlerini geri çevirmek AKP’nin de 90 yıllık cumhuriyetçi zulüm düzeninin bir parçası olduğunu gösteriyor.

Bugün bu cumhuriyette Türklere ve Sunni İslama tanınan hakların çeyreği bile sözkonusu Alevi ve Kürtlere tanınmamışken, binlerce KCK tutuklusu varken, onbinlerce siyasal tutuklu varken, hala bir kesimin imtiyaz isteminden bahsetmek büyük bir iki yüzlülüktür. AKP  iktidarı her seçim dönemi öncesi paket gündeme getirmiş ve seçimleri kazandıktan sonra da bu paketleri dahi unutmuştur. Bu açıdan artık güvenilirliğini yitirmiştir.

Oysa bu paketleri de Kürt hareketi karşısında çıkmaza düştüğü dönemlerde gündemleştirmiş, rahat bir seçim süreci yaşamak ve bölge insanının desteğini almak için her seçim öncesi Kürtsever ve Alevisever rollerine bürünmüştür. Ama şimdi takke düşmüş kel görünmüştür. AKP Suriye politikası ile hem Kürtlere, hem de Alevilere dost değil düşman olduğunu kanıtlamıştır. El Kaide örgütünü açıktan desteklemiş, bu uluslararası paralı asker sürülerinin Rojava’da ve Suriye’nin Alevi bölgelerinde toplu soykırım yapmalarına göz yummuş, bu insanlıktan çıkmış yaratık sürülerini maddi olarak desteklemiş, eğitim vermiş, silah ve mühimmat yardımı yapmıştır.

Yani AKP ayrıcalık istiyorlar denilenlere karşı katliamların planlayıcısı olmuştur. İşte bu gerçek artık ortaya çıktığı için AKP Alevilerin de Kürtlerin de hesap sorması gereken bir yapı halindedir. Artık Tayyip ve şürekası bir kez daha sahte Kürt ve Alevi açılımlarıyla bu toplumsal kesimleri kandıramayacaktır.

AKP lideri bu ikiyüzlülüğünü gizleme gereği duymadan hala Kürtleri ve Alevileri  imtiyaz istiyorlar diye suçluyor ve  kendi yaptıkları inkarcı ve baskıcı, öteleyici politika yetmezmiş gibi, toplumun diğer kesiminin öfkesini  Alevi ve Kürtlerin üstüne salmaya çalışıyor.  Toplumu parçalara bölerek ülkede istediği gibi at oynatmanın yolunu açmaya çalışıyor.

Aleviye “sen müslümansan ibadet merkezin cami, mescittir, Cemevi ibadet yeri değildir, bir kültür merkezidir (dün cümbüşhane idi), git ibadetini camide yap” diyor.  Kürde  “vergini ver, her tür hizmetini yap ama karşılığında benden kimliğine dair bir hizmet bekleme; anadilin lazımsa git pazardan satın al” diyor. Kürtlerin ve Alevilerin kimlik hakları hep yok sayılırken, şimdi ‘mal’ olarak pazara sürülüyor ve yine Kürtlere ve Alevilere  pazarlanmaya çalışılıyor!..

Bu ahlaksız politikaya karşı KCK, Kürtlerin, hiçbir pazarlığın konusu yapılmayacak taleplerini bir kez daha yineledi: “Kürtlerin varlığı, kimliği, kültürü anayasal güvenceye alınmalı, bir toplum olarak kabul edilmesinin gereği olarak özyönetimi yani Demokratik Özerkliği ve her düzeyde anadilde eğitimi kabul edilmeli…”

Aleviler taleplerini bir kez daha deklare ettiler, “Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmeli, Zorunlu Din Dersleri kaldırılmalı, Cemevleri Alevilerin ibadet yeri olarak kabul edilmeli ve anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.” Bunları istemek ayrıcalık istemekse evet biz bu ayrıcalıkları istiyoruz.  Ama gören her göz, düşünen her beyin biliyor ki, ayrıcalıklı olanlar kendini Türk sayanlar, Sunni İslam sayanlardır. Toplumun tüm diğer kesimleri mağdurdur, çeşitli haklardan yoksundur. Hak isteyenlerin haklarını  kabul etmek  bir lütuf değil,  demokratik toplumun olmazsa olmazıdır.

EN SON EKLENENLER