Sünniliğe Bezenmiş Bir Alevilik Ne İsa’ya Ne De Musa’ya Yarar!

Aleviler arasındaki sosyo-ekonomik statü farklılığına “Aleviler Neden Parçalanıyor” başlıklı yazımda birazcık değinmiştim. Hepimiz biliriz ki kişinin düşüncesini ve eylemini belirleyen onun üretim ilişkilerindeki rolüdür. İşçi sınıfından bir kişi nasıl ki patronu gibi düşünemez ve yaşayamazsa, bir köylü de toprak ağası gibi düşünemez ve yaşayamaz. Aydınlar ile yobazlar; ezilenler, sömürülenler, ötekileştirilenlerle; ezenler, sömürenler ve ötekileştirenler hiçbir zaman aynı, eşit ve denk değillerdir. Bunlar aynı düşünemez ve yaşayamazlar. Toplumsal mücadele içindeki rolleri farklıdır ve çelişkilidir. Bu çelişkiler varolduğu sürece uzlaşmaz mücadeleler kaçınılmazdır. İşte bundandır ki Türkiye toplumunun bir unsuru olan Aleviler arasında da bu çelişkilerin görülmesi kimse tarafından yadırganmamalı. Bu farklılıklar insanlık varolduğu sürece de devam edecektir. Ta ki tüm dünya insanları Kamil İnsan olana kadar.

Alevilerin bir kesimini oluşturan tüccar ve işadamları ile bu kesimin alt tarafını oluşturan bürokrat ve üst düzey memurlar ve yöneticiler sınıfsal karakterleri gereği halk gibi düşünemiyor, düşünemezler. Bunlar her dönemde uygun bir yol ve yöntem bularak siyasal egemen güçlerle ilişki içine girebilmektedirler. Dolayısıyla çok da Alevilik diye bir dertleri olduğunu düşünemiyorum. Bu yapının (istisnalar hariç) Aleviliği Sünni gibi algılaması ve yorumlaması her ne kadar yadırgasak da sınıfsal karakterleri gereği normaldir. Bazı şartlar bu kesimin halkın yanında gibi görünmesinin zeminini gündeme getirmiş olmasının altında mutlaka çıkarsal bir anlayışın olduğunu unutmamalıyız. Tıpkı bir dönem işleri sıkıntıya giren bir Alevi işadamının her inşaat temelini atarken soy dedesinin dualarıyla tören yapması gibi veya bir diyet borcu gibi görüp ürettiği bazı mamullerin defolularını cemevi düzenlemesinde kullanılmak üzere bağışlaması gibi.

Bu sınıfsal yapı içinden çıkıp milletvekili olan siyasetçilere (istisnalar hariç) baktığımızda farklı bir fotoğraf göremeyiz. Alevi anne-babadan doğarlar lakin TBMM’nde “Alevi” olduklarını anımsamazlar bile… Bu güzel toplumun dertlerini dert edinmezler.

Son üç seçimdir Alevi siyasetçileri “Alevi temsilcisi” olarak kendi listelerinde yer vererek TBMM’ne taşıyan HDP-Yeşil Sol Parti geleneğini bu çizginin dışında tutmak gerekiyor.

Alevileri Türkiye toplumundan bağımsız düşünemeyiz. Tüm sosyo-ekonomik yapılar kendi düşüncesini içinde bulunduğu durum doğrultusunda oluşturur ve uygular. Bu kesim esas olarak uzlaşmacı, işbirlikçi ve gericidir. Ve genellikle de sağcı partilerle dirsek temasındadırlar. Hepimiz biliriz ki bu kesimin Aleviler içindeki temsilcisi Prof. Dr. İzzettin Doğan’dır. Sayın İzzettin Doğan atadan dededen sağcı partileri desteklediği bilinmektedir ve hatta babası Hüseyin Doğan bu partilerde milletvekilliği de yapmıştır. Tabii ki konumuz Sayın Doğan değildir. Bir örnek için adını belirttim.

Yine ağırlıklı olarak bu kesim içinden çıkan bir gurup Alevi 1966 yılında Birlik Partisi’ni kurmadılar mı? Kurdular da ne oldu? 1969 seçimlerinde 11 milletvekili ile parlamentoya girdiler. Çok kısa bir süre sonra üçü hariç diğerleri (Sayın Mustafa Timisi ile Haydar Özdemir ve milletvekili seçildikten sonra Ankara’ya giderken trafik kazası sonucu Hakk’a yürüyen Sami İlhan hariç) Süleyman Demirel’in genel başkanı olduğu Adalet Partisi’ne (satıldılar) katıldılar. Bu durum Alevi toplumunun moralini bozup güven duygusunu ortadan kaldırmıştır. Bu da Alevilerin bir daha bir siyasal oluşum etrafında bir araya gelmelerini olanaksız kıldı. İşadamı Sayın Ali Haydar Veziroğlu’nun kurduğu Demokratik Barış Hareketi işte geçmişteki bu olumsuzluk yüzünden girdiği seçimde binde 2 oy alarak hüsrana uğradı. Bu nedenle de Aleviler bazı siyasal partiler tarafından hep suiistimal edilmişlerdir. CHP tarafından da çantada keklik görülmüştür. Hatta Alevilerin bu durumu gözlemleyen ve son yıllardaki irticacı siyasal iktidara karşı saflarını ağırlıklı olarak Atatürk ulusalcılığı içinde belirleyen Alevilerin oylarına MHP bile sulanmaktadır.

Bu kesimi iyi tanımalıyız. Bu kesimin yol göstericiliğindeki her eylem bilmeliyiz ki Alevileri bir adım daha geriye götürür. Bu kesimin günümüzde Alevilerin içindeki temsilcileri o kadar tehlikeli işler yapıyorlar ki anlatamam! Bunlar ne yaptı biliyor musunuz? Bunlar Alevi ibadetini tek bir erkanla yürütülmesinin kitabını da yazdılar. Şimdi bir çok cemevi dedesi geleneksel Alevi ibadetinden vazgeçip bu kitaptaki erkanı yürütmeye başladı. Bunun sakıncası ne diyeceksiniz biliyorum. Bu bizi Sünniliğe bir adım daha yaklaştırır. Geçmişten günümüze pirimizin, mürşidimizin, rehberimizin yürüttüğü erkanlar durup dururken mi ortaya çıktı? Hayır! Her Alevi ocağının temsilcileri içinde bulunduğu toplumsal duruma uygun erkanlar geliştirerek Aleviliğe katkıda bulunup zenginleştirmiştir. Ondandır bugüne ulaşmış onlarca erkan var. Bunlar: Başta Hacı Bektaş Erkanı, Abdal Musa Erkanı, Balım Sultan Erkanı, Kızıldeli Erkanı, Güvenç Abdal Erkanı gibi onlarcasını sayabiliriz.

Alevilerin üzerinde hep bu kesim tarafından oyun oynanmıştır.

Günümüzde bilişim teknolojilerinin çok yaygın kullanıldığı bir çağda özellikle gençlerimizin kafası karışıyor. Gençlik geleceğimiz ise her sorumlu Alevi bilgisini yeniden üretip sunmak zorunda. Lakin bilimden ve gelenekten kopuk, kulaktan dolma bilgilerle değil. Kendimize göre bir Alevilik anlatırsak bu doğru olmaz. 1400 yıldır yaşanan Alevilik bizim rehberimiz olmalı.

Sünniliğe bezenmiş bir Alevilik ne İsa’ya yarar, ne de Musa’ya!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri