Hakk Yol’a yoldaş olmak

“Vicdan terazisini kayıp edenler ve ikrarından kopmuş topluluklar, nursuza, çıkarcıya-menfaatçiye ve riyaya yol verirler” DERVİŞ.

Tarih boyunca feodalizme ve despotizme kitle tabanı yaratılmaya ve kara baskı yöntemlerine sağlam temeller bulunmaya çalışılırken, en çok kullanılan araçlardan biri de dinler, mezhepler daha geniş bir söyleyişle inanç sistemleri olmuştur. Sınıflı toplumlarda dinsel inançlara damgalarını vuran ve dinsel inançlara kendi çıkarları doğrultusunda bir içerik kazandıran devletçi-iktidarcı egemen çevreler, hemen her çağda ve dünyanın her yerinde bu kurumları kendi sınıfsal çıkarları için kullanmışlardır. Kitleleri koşullandırmada büyük bir yeri ve etkinliği bulunan bu kurumlar, yine her dönemde egemenlerin üretim ilişkilerine ve mülkiyet biçimlerine uyarlanmış ve devletin politikasına uydurulmuştur.

Çağdaş düşünce sistemlerinin ve değer yargılarının yerleşmediği dönemlerde, bu kurumların önemi daha da büyüktü. Çünkü o dönemlerde din yönetici kesimlerin başlıca sömürü ve baskı aracıydı. Egemenlerin yedeğindeki din kurumlarının (DİB gibi) temel göreviyse, karşıt düşünceleri ve akımları bastırmak, mevcut toplum düzenlerinin, buna bağlı mülkiyet ilişkilerinin, zengin-yoksul, efendi-köle ayrımının değişmezliği, kaçınılmazlığı inancını yaymak, yerleştirmek, benimsetmektir. Batı feodalizminde bu işleri yüklenen, Hıristiyan din görevlileri ve Kilise, doğu feodalizminde İslami din adamları ve Cami olmuştur. Bu kurumlar ve güçler, “feodal düzeni, tanrının istediği bir düzenmiş gibi gösterip korumaya ve onu haklı çıkarmaya” çalışmıştır. Günümüzde de devletin bir kurumu olan DİB bu görevi yapmaktadır.

Ülkemizde de tek tipleştirmeye uygun bir şekilde Mustafa Kemal’in emriyle Şeriye ve Evkaf Vekâleti’nin yerine, 3 Mart 1924 tarihinde 429 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir teşkilat Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu ve toplumun dinsel alanda tek tipleştirilmesi görevi verildi. O tarihten itibaren de devletin kurumu bir kurumu olan DİB başından beri tek tipleştirme aygıtı olarak çalışmaya başladı. Büyük düşünür Giordano Bruno derki; “Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır, yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.” DİB’nın başlıca görevi devletin istediği ve kurguladığı şekilde misyonerlik yapmak ve başta Alevi toplumu olmak üzere diğer inanç kesimleri üzerinde asimilasyon politikaları yürütmek!

Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi inancı (Din’i) asla egemenlerin eline kaptırmamak ve insafına bırakmamak gerekir. İnsanlığın yarattığı en kutsal değerler, toplumsal değerlerin ifadesi olan inanç sistemleri bile, egemenlerin eline geçip insafına bırakıldığında, dönüp toplumu kalbinden vuracak paslı hançere dönüştürülür, tarih böyle olumsuz örneklerle doludur. Ortadoğu ve Anadolu halkları olarak uzak-yakın tarihte baktığımızda bunun yüzlerce örneğine yaşadık ve şahitlik ettik. Buradan tarihsel akışı bir devamlılık ve varoluş halimize bir tanıklık olarak ele alıp, güncele dair güçlü dersler çıkarabilmek en temel görevimizdir.

Yol’umuzu geleceğe sağlıklı bir şekilde taşımak ve yarınlarımızı özgür kılmak için tüm değerlerimize sahip çıkmak gibi bir zorunluluğumuz var! Kadimden günümüze Hakikat Yol’u (Rêya Hakk) inanç (öğreti) sistemi; zulme, sömürüye, sınıfsal uçurumlara, doğa tahribatına, hayvan katliamlarına, kadının köleleştirilmesine ve eşitsizliğe karşı, bir felsefe ve ahlaki-politik sistem olarak gelişti. Hakikat Yol’u (Rêya Hakk) inanç (öğreti) sistemi; sınıflı, devletli uygarlığa karşı yarattığı ocak sistemiyle, değişik coğrafyalardaki aşiretleri (boyları) kültürleri (etnik kimlikleri) aynı inanç (öğreti) ve yaşam felsefesi etrafında, ocak-ana-mürşid-pir-rayber-talip bağlarıyla rızalığa ve ikrara dayanan, demokratik yönü ağır basan bir yaşam sistemiyle birleştirdi. Hakikat Yol’u (Rêya Hakk) inanç (öğreti) sistemi; bütün bunlarla yetinmeyip kendi içinde dayanışma kültürünün bir nüvesi olarak Yol Kardeşliği kavramını (müsahiplik) kurumunu yarattı. Yaratılan bu değerler ve bu oluşumlar tarihsel bir devrim niteliğindedir. Vahşi kapitalizmin egemen olduğu günümüzde toplumumuzun bu kurumlara daha çok ihtiyacı var.

Her din’in, inancın (öğretinin) kendi kural ve kaide ve de kavramları vardır. Tabii ki Hakikat Yol’unun da Hakk, Hızır, ikrar, hava, ateş, su, toprak dediğimiz çar (4) ana sır, vardan var olma, varlığın birliği, ocak, ana, pir, mürşid, rayber, talip, cem, cıvat, müsahip, dar, didar, dem, semah, ziyaret, dergâh, nişangâh, varoluş, fam, guman, delil, çerağ, çeralık, rıza, nur, ışık, nar, elma, lokma, tembur, niyaz gaxand, hewtemal, newruz, derya, damla, devriye, devr-i daim gibi, kendine özgü kural, kaide ve kavramları var. Dahası darına durduğumuz Fazlı, Mansur, Nesimi, Pir Sultan, Abdal Musa, Kaggusuz Sultan, Şah Kalender Çelebi gibi pirlerimiz ve yaşadığı her anı ibadet sayan bir inancımız (öğretimiz) var. Eline, beline, diline hâkim ol diyen düsturumuz, kendine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi başkalarına yapma diyen Hünkârımız var ve 4 kapı 40 makam gibi bir öğretimimiz var!

Hakk Yol (Rêya Hakk) inancını (öğretisini) ayakta tutan iskelet, kavramlar ve kavramların manasıdır. Hakikate ulaşanlara aşk olsun.

Sümer Rahipleri insanların inanç sisteminin içine sızmamış olsalardı, sadece maddi bollukla insanları köleleştirmeye-kullaştırmaya ikna edemezlerdi. Egemenlerin oluşturduğu dinsel kurumlar günümüzde olduğu gibi her dönem inanç sisteminin içine girmiş ve insanların zihnini bulandırmaya, uyuşturmaya, çürütmeye ve kendi olmaktan çıkarmaya çalışmıştır. Bugünün egemenleri de Sümer Rahipleri karşısında birer karikatür ve onların taklitçisi niteliğindedir. Şu notu da düşmeden olmaz; egemenler bütün bunları yalnız ve tek başına mı yapmamaktadır? Kocaman bir hayır! İçeriyi görmeden dışarıyı görmeye ‘körlük’ denilir. Bütün bunları yine toplumun içinden çıkmış ‘çürük’ elmalarla yapmaktadır. Böylesi durumlarda, ‘ağacın kurdu kendi içinde olur’ deyimi hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Tarih boyunca egemen din sahipleri inançlarını yayma adına doğal inançların (öğretilerin) tümüne baskı ve zulüm uygulamışlar. Hakikat Yol’u (Rêya Hakk) inanç (öğreti) sistemi de kadimden günümüze hep Hınzır Paşaların zulmüne maruz kalmıştır. Günümüzde de içimizdeki kurtçuklar ile Aleviler asimile ve manipüle edilmeye, asırlardır baskıyla, zulümle bitiremedikleri inancımızın (öğretimizin), felsefemizin içini boşaltılıp yok edilmek isteniyor. Cümlemizin derdi Yol’umuzu (inancımızı-öğretimizi) bu menfaat ve çıkar düşkünlerinden korumak olmalıdır. Toplumu birleştiren, birbiriyle ikrarlaştırıp kaynaştıran hakikatimizden, kadim değerlerimizden vaz geçmeyelim ve inancınızın (öğretimizin) yozlaştırılmasına, içinin boşaltılmasına asla izin vermeyelim.

Her şeyden önce bilinçli ve örgütlü bir toplum olup, ne olduğumuzu bilerek değerlerimize sahip çıkalım! Hakikat Yol’unun (Rêya Hakk) rayberi akıl ve vicdandır. Merkezine insanı alan, evrensel insani değerler üzerine kurulmuş ikrar ve rızalık esaslı bir YOL’dur ve bu Yol kâinatın hafızasıdır. Aleviliğin asimilasyonu insanlığın asimilasyonudur. Asimilasyona karşı mücadeleyi kendine görev edinmişlere aşk olsun. Gerçeğin demine devranına Hü! Boz Atlı Hızır cümlemizin yar ve yardımcısı olsun, darda, zorda kalanın elinden tutsun ve kim ne istiyorsa onunda muradını versin. Aşk ile.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri