Umudumun bittiği yerde, inadım başlar

“Sakın hakikati buldum demeyin, daha ziyade bir hakikat buldum deyin!”Halil CİBRAN.

Değerli okuyucular, değerli canlar; bir önceki BİZE NE OLDU başlıklı yazımda gündemimizde birçok konu var ama yaklaşık bir aydır gündemimizi iki konu oluşturuyor. Biri “özel statülü” Alevi lisesi, bir diğeri de “Alevi-Bektaşi Dergâhları” konusu. Hepiniz de biliyorsunuz ki; Alevi toplumunun sorunu sadece bunlar değil diye not düşmüştüm… Anayasanın ilk maddelerinde bulunan “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” ilkelerinin uygulanmamasından kaynaklı olarak, Alevi toplumunun eşit yurttaşlık sorunu ve zorunlu din dersleri sorunu da dâhil olmak üzere birçok sorunu var. En önemlisi de yıllardır uygulanan asimilasyon politikaları etkisiyle Alevi toplumsallığının ve de kurumsallığının içinde etkilenme, benzeşme vb. sorunlar var. Bunlardan bir tanesi de Hakk’a yürüyen Alevi Can’ın, Hakk’a yürüme erkânındaki ve sırlama erkânındaki sıkıntılar.

Devlet yıllardırtüm kurum ve kuruluşlarıyla (eğitim-siyaset-diyanet –trt- vb.)uyguladığı asimilasyon politikalarıyla Alevileri kendi hakikatindenkoparmaya çalıştı, kısmen de olsa bunda başarılı da oldu. Bu hakikatten yola çıkarak, beş yıl önce Hakk ve Hakikat Aşkına Yol’u Yürütenler adıyla,kısıtlı imkânlarla bir alan çalışmasına başladım,çalışmayı yaparken maddi imkânsızlıklardan dolayı birçok yere de ulaşamadım. Çalışmanın çıkış noktası hep birlikte asimilasyona karşı durmak ve hakikati topluma aktarmak!Bu çalışmanın bir kısmını bu isimle birinci cilt olarak kitaplaştırıp toplumumuza sundum.

Naçizane bu çalışmayı yaparken 100’e yakın Alevi ocak piriyle (dedesiyle), yine bu sayıya yakın Alevi kurum yöneticileriyle ve Alevi kadın canlarla ve de gençlerle görüşmeler yaptım.Çalışmayı yürütürken Alevi Bektaşi Federasyonu(ABF) öncülüğünde, Alevilere yönelik asimilasyoncu politikalara karşı durmak ve inançsal alanda mücadele vermek için pirler, dedeler, analar ve baba erenler meclisi kuruldu.Bu kurul Pir Hüseyin GÜZELGÜL’ün kurucu başkanlığında, yaklaşık 5 ay azimli ve kararlı bir çalışmalar yürüttü.

Türkiye’nin farklı bölgelerinde asimilasyona karşı nasıl bir çalışma yapılacağına dair toplantılar yapıldı. ErzincanMollaköy Beldesi Cemevi’nde yapılan toplantı sonrası,“Sünnileştirilmeye-Şiileştirilmeye” çalışılan Aleviliğin özüne yönelik çalışmalar yapılacağına ve hizmetlerin, erkânların Alevi inancına uygun hale getirilmesi için çalışma yürütüleceğine dair bir açıklamayla kamuoyu bilgilendirildi.Devamında, anaların- pirlerin- babaların katılımıyla Alevi Bektaşi Federasyonu inanç kurulu oluşturuldu.Alevi Bektaşi İnanç Kurulu 4-5 Mart 2017 tarihinde İstanbu/Maltepe’de Türkan SAYLAN konferans salonunda toplandı. Alevi Bektaşi inanç kurulunda yer alan pirler, dedeler, analar ve baba erenler birbirlerine ikrar verdiler, salonda bulunan cümle canları da bu ikrara şahit kıldılar.

Alevi Bektaşi Federasyonu’nun öncülüğünde, Alevi Bektaş İnanç Kurulu 4-5 Mart 2017 tarihinde Maltepe’de Türkan SAYLAN konferans salonunda toplandı.  Alevi Bektaşi inanç kurulunda yer alan pirler, dedeler, analar ve baba erenler birbirlerine ikrar verdiler. Salonda bulunan cümle canları da şahit kıldılar.

Bu toplantıda Alevi Bektaşi İnanç Kurulu Başkanlığına 2007 yılından beri Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Eyüp Şubesi Alibeyköy Cemevinde başkanlık ve Pirlik yapanPir Hüseyin GÜZELGÜL getirildi.Pir GÜZELGÜL, 5 Mart 2017 tarihinden, 3 Şubat 2019 tarihine kadar da Alevi-Bektaşi inanç kurulu başkanlığını yaptı.Yine Alevi Bektaşi Federasyonu’nun 26 Mayıs 2018 tarihinde Ankara’da gerçekleştirdiği 9. Olağan Genel Kurulda Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanlığına Pir GÜZELGÜL seçildi.Pir GÜZELGÜL3 Şubat 2019 tarihinde yapılan olağan genel kurulda Alevi-Bektaşi inanç kurulu başkanlık görevini bıraktı. Bu tarihten itibarenPir Hasan KILAVUZ bu görevi yürütüyor.Âşık HÜDAİ Diyor ki;

“Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne Yol’u incit
Eğer çekmezsen Gülün nazın
Ne dikene dokun ne Gülü incit.”

Değerli okuyucular,değerli canlar; yukarıda Alevi Bektaşi İnanç Kurulu’nun kuruluş sürecini ve kuruluş amacını kısaca aktardım. Yine yukarıda sözünü ettim çalışma da Alevi ocak pirleriyle(dedeleriyle)Alevi Bektaşiinancı genel kuralları (ilkeleri) ve inançsal ritüellerini içeren konuları küçük sorularla kısa cevaplarla, toplumsal değerlerimiz veritüellerimiz başlığıyla Cemlerimizde 12 hizmeti ve Alevilikte nikâh erkânı’nıresimli bir şekilde özenle ve disiplinli bir çalışmayla toplumsallığımıza aktarmaya çalıştım.Katkı sunan emek harcayan tüm Ocak Pirlerimize (dedelerimize), kurum başkanı ve yöneticilerimize ve dostlarıma tekrar tekrar katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.

Değerli okuyucular, değerli canlar; hepiniz de biliyorsunuz kiYol’umuz(Alevilik) ikrar ve rızalık temeli üzerine kurulmuştur.Yol’umuzda, Talip- Rehber-Pir-Mürşid ilişkisi ikrar ve rızalık esasına dayalıdır.Çalışma içerisinde Alevi Bektaşi İnanç Kurulu’nun çalışması olan ve kitapçık haline getirilenAlevi Bektaşi İnanç Kurulu, Hakk’a Yürüme ve Sırlama Erkânı’nı, döneminAlevi Bektaşi İnanç Kurulu Başkanı Pir Hüseyin GÜZELGÜL’denrızalık alarak ve kaynak göstererek kitabın içerisine aldım.Şimdi bütün bunları niye yazdım diye bana sorular yönelteceksiniz! “Sorgulamayan cahil, sorgulatmayan canidir”!Tüm içtenliğimle sorulan sorulara cevap vermeyi kendime bir borç bilirim, ziraYol’un talibi olarak,“Yol Cümleden Uludur”ilkesini kendime şiar edindim!

Gündemimizde birçok konu var demiştim ya; bu konulardan bir tanesi de,Hakk’a yürüyen Alevi Can’ın, Hakk’a yürüme erkânı ve sırlama erkânındaki sıkıntılardır. Bu konu uzun zamandır gündemi meşgul ediyor ve birçok Pir (dede) ve Alevi camiasında yazan çizen Can bu konuda basın kuruluşlarına demeçler verip“Alevi’ce yaşıyoruz, Sünni’ce ölüyoruz” diyerek düşüncelerini toplumla paylaşıyorlar.Naçizane bana göre “Müslüman-(Sünni)”gibi Hakk’a yürümüyoruz;  asimilasyonun etkisiyle, “Müslüman-(Sünni)”ritüellerine göre gömülüyoruz.Ayrıca birçok(çoğunluk) Alevi can asimilasyon ve manipülasyondan(hileli yönlendirme’den)kaynaklı olarak sırlama erkânı yerine defnetme, devr-i daim yerine mekânı cennet olsun,  terimlerini kullanıyor.

Değerli okuyucular, değerli canlar; Hakk’a yürüme ve sırlama erkânlarındaki uygulamalarla gündem oluşturan ve çeşitli sıkıntılarla gün yüzüne çıkan Alevilikte Hakk’a yürümek ve devri daim ne demektirkısaca yazmaya çalışacağım: Alevi öğretisinde ölüm yoktur, Hakk’a yürüme vardır. Alevi öğretisine göre, canın bedeni terk etmesi demek; canın ve bedenin birbirinden ayrılması demektir. Yaşamın ana kaynağı dört(IŞIK, HAVA, SU, TOPRAK)ana unsurdur. Tüm canlılar Hakk’a yürüdükten sonra çar (4)anasıra karışır ve başka bedenlerde yeniden can bulur. Alevilikte buna devri daim denilir.Hakk Ereni Âşık SITKI BABA, bu manada şöyle diyor;

“Ben Âdem’den evvel çok geldim gittim
Yağmur olup yağdım ot olup bittim
Bülbül olup Firdevs bağında öttüm
Bir zaman gül için Har’a düş oldum”

Değerli okuyucular, değerli canlar; Alevi öğretisine göre bir Can Hakk’a yürüdüğünde sonsuz gerçekliği anlatmak için devri daim (devriye) oldu, denir, fakat öldü denmez. Yunus Emre bu konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: “ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.”  Eğer insan’ın her zerresinde Hakk var ise kendi cemalinde onu görüyorsa vakti geldiği zaman, Can tenden ayrılınca Can’ın da gideceği yer kendi özü’dür,“Hay’dan gelir, Hû’ya döner” yani Hakk’a yürür. Hakk ile Hak olur, özüne döner. Kısacası Alevilikte ölüm yoktur, Hakk’a yürümek vardır, cenaze erkânı yoktur, Hakk’a uğurlama erkânı vardır, defin etmek yoktur, sır etmek vardır. Alevilikte gülbeng, deyiş ve nefes vardır, mevlit yoktur, dar erkânı vardır. Yol’umuzun öğretisi gereği canın bedeni terk etmesine Hakk’a yürüme, Hakk’a yürüyen Can’ın ardından da devr-i daim olsun denir! Karamanlı Güfrani (Dursun Ali) devr-i daim’i şöyle anlatıyor;

“Katre idim Ummanlara karıştım
Kaç bulandım kaç duruldum kim bilir
Devre edip âlemleri dolaştım
Bir sanata kaç sarıldım kim bilir

Bulut olup ağdığımı bilirim
Boran ile yağdığımı bilirim
Alt anadan doğduğumu bilirim
Kaç ebeden kaç soruldum kim bilir.”

Değerli okuyucular, değerli canlar; yukarıda da belirttiğim gibi; Alevi Bektaşi Federasyonu İnanç Kurulu Hakk’a yürüme ve sırlama erkânı çalışması yaptı ve bu çalışmayı kitapçık olarak çıkarttı ve bileşeni olan Cemevlerine de bu kitapçıklar dağıtıldı.Günümüzde uygulanan Hakk’a yürüme ve sırlama erkânlarının Alevi öğretisine göre yapılmadığından ve asimilasyondan söz ediliyorsa,Alevi Bektaşi Federasyonu İnanç Kurulu bu konuyla ilgili ne yapıyor? Niye kendi yapmış olduğu Hakk’a yürüme ve sırlama erkânı bileşenlerinin bağlı bulunduğu Cemevlerinde uygulamıyor ve buna dair niye gayret göstermiyor? Yine bu Hakk’a yürüme ve sırlama erkânı kitapçığında imzası olan Pirler (dedeler)niye bu konuda gayret göstermiyorlar?

Değerli okuyucular, değerli canlar; alan çalışmasında edindiğim izlenimlerden biri de her konuda olduğu gibi burada da çevre baskısı kendini yoğun bir şekilde hissettiriyor. Çevre baskısından dolayı Hakk’a yürüme ve sırlama erkânı başka bir inancın ritüeliyle yapılıyor. Evet, çevre baskısı var ama iç asimilasyonun etkisi de alabildiğince yaşanıyor. Hakk’ayürüme erkânındaki uygulamalar Alevilerin kanayan bir yarasıdır!Naçizane bana göre,bir toplumu tahkiye, egemene benzeşme ve ikiyüzlülük bitirir. Bu manada toplumsallığımızın etrafında birçok insan maskeleriyle dolaşıyor, asimilasyon asimilasyon diyenlerin çoğunluğu bilerek yada bilmeyerek asimilasyona katkı sunuyor ya da ön ayak oluyor.

Değerli okuyucular, değerli canlar; toplumsallığımızın etrafında maskeleriyle dolaşanların, toplumun öz değerlerine ulaşması ve kendileri olmaları için gayret göstermeleri mümkün müdür? Bunlar biz kimime cevap verebilirler mi? Naçizane bana göre hayır veremezler! Egemene benzeşirler, yetmez toplumu manipüle etmek içinde var gücüyle çalışırlar. Kendini bilen insan kendi toplumsallığını bilir, yüzüne maske takmaz, tahkiye yapmaz ve her zaman ben kimime cevap verir. Kimseye boyun eğmeden kendi hakikatine sarılır, toplumunu aydınlatmak için var gücüyle çalışır. Yanlış işlere bulaşmaz, menfaat planları yapmaz, inancını ve inançsal değerlerini siyasete kurban etmez…

Değerli okuyucular, değerli canlar; bütün bunları yazarak, sorgulamanın her Alevi Can’ın “doğal” görevi olduğunu vurguluyorum ve bu sorumluluk duygusuyla hareket etmenin önemine dikkat çekiyorum. Alanda yaptığım çalışma sırasında edindiğim izlenim ve gözlemlerime dayanarak çok rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki; Alevilere ve Aleviliğe yönelik asimilasyon içten ve dışarıda kaynaklı olarak hızla devam ediyor. Ocak, pir- talip ilişkisi de zayıflamış durumda, özümüzden ve değerlerimizden hızla uzaklaşılıyor.

Sonuç; yaptığımız görev ne olursa olsun,(pir-yönetici-yazar) bizlerin uyması ve uygulaması gereken üç yöntem vardır. Biri bilinçlenip bilgiyle donanmak! İkincisi edinilenbilinç ve bilgiyletoplumsallığımızı hakikatle yüzleştirmek! Üçüncüsü ise özümüze dönüp toplumsal değerlerimize sahip çıkmak!Aşk ile.

 

Mehmet KABADAYI.

İletişim: Mehmet_k.34@hotmail.com

EN SON EKLENENLER