Sevgili annemin nazlısıydı

İnsanı diğer canlılardan ayıran en temel özelliği nedir diye sorsalar, ne diyebiliriz?

Akıl fikir sahibi olması, düşünebilme yetisi mi; bunların sonucu olarak bilim, sanat, felsefe, kültür ve uygarlık üretebilme, yaratabilme becerisi mi?

Elbette hepsi…

Ancak sanırım daha önemlisi, doğanın en güçsüz yaratığı olarak varolduğu günden bu yana her zaman, her koşulda ve her ortamda bu meziyetlerinin de yardımıyla hayatta kalabilmeyi başarma becerisi.

Maddi ve bilimsel düzlemde bu daha çok pozitif bilimlerle sosyoloji ve psikolojinin konusu olsa gerek.

Manevi düzlemde ve inanç zemininde ise sabır, tahammül ve uyum gösterebilme yetisidir hepimizi ayakta tutan, türlü badireler atlatan, her şeye rağmen yaşama tutunmamızı sağlayan.

Bütün kıssalar, menkıbeler, mitler bunu anlatır, bunu öğutler.

Yakup ile Yusuf’un kaderi, Eyüb’ün sabır ve tahammülü, İbrahim-i Ethem’in öyküsü ve Yunus’un dervişlik çilesi gibi onlarcası bunu anlatır…

İnsanın hamlıktan çıkıp, yanarak ve pişerek olgunluğa erişmesinin, hayat denen bu yolculuğun bir sınav olduğunun onlarca değişik dilde ve kültürde dile getirilişi.

Belki ancak bu şekilde başımıza gelen türlü badireler, felaketler ve afetlerle başa çıkabiliyor, her anı zorlu sınavlarla dolu olan bu hayat yokuşunu tırmanabiliyoruz. Kim bilir…

Bilinç sahibi olarak ölüm hakikatine vakıf olan bir canlı, bir gün mutlaka kendisinin, yakınlarının ve sevdiklerinin yaşam denilen bu atmosferi terk edeceği bilgisinin soğuk dehşetiyle başka türlü nasıl başedebilir?

Bağışlayın. Bu bilgiçlik taslayan satırları, üç buçuk ay arayla annesini ve ardından abisini yitiren birinin karışık halet-i ruhiyesiyle yazıyorum. Ve ikisinde de son hizmetini yerine getirmeyi beceremeyen, doyasıya sarılıp vedalaşamayan, toprağını atamayan bir oğul ve bir kardeşin karmakarışık duygularıyla yazıyorum.

Dilimizde hatamız, noksanımız ve kusurumuz olursa affola…

İbrahim Yüksel

İbrahim abim biz kardeşler arasındaki en mazlum, en tahammüllü, en mülayim, en yumuşak, en güleryüzlü ve hoşgürülü olanımızdı.

Sevgili annemin de nazlısıydı.

Ve gidişine şu an hiç hazırlıklı olmadığımızdı.

Ondandır ki elimiz bağlı, yüreğimiz dağlı, gözümüz yaşlı, bağrımız ateşli…

Ateş külde söner, acı yürekte diner.

Ateşimizi söndürmek, acımızı dindirmek için günlerdir arayan, soran, mesaj yazan, bizzat gelen, dayanışan, bizim yerimize candan hizmet veren bütün canlardan Hak razı olsun. Şu Hızır ayında Bozatlı Hızır yoldaşınız olsun.

İbrahimimizin devri daim, ruhu şad, mekânı pür nur, menzili ak, yüreği pak olsun.

Tanıyanların, sevenlerinin, dostlarının ve ailemizin yüreğinde, gönlünde sevgisi daim olsun.

Erenler katarına, Onikiler didarına, Fatıma Ana ve Şah-ı Velayet şefaatine, inayetine mazhar olsun.

Hak Erenler nice güzel donlarda, devrini yakın eylesin.

Mansur’un, Nesimi’nin darına, Kırklar divanına, Pirim Koca Ağuçan, ceddim Sultan Sinemilli makamına nail olsun.

Dil bizden, nefes Şah-ı Merdan’dan, kerem evliyadan, kabul Hak Ocağı’ndan olsun.

Gerçeğe Hüü!..

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri