Aysel Doğan

Dersim alevi kızıl baş inancında gerek toplum gerekse aile içerisinde Kadın’ın rolü büyüktür. Elbette bu büyüklük diğer toplumlara kıyasla söylediğimin altını çizmek isterim. Çünkü, bizde de erk sistemi hakimdir. Gerek ev içerisinde gerekse  toplum içinde saygınlığının  var olduğunu belirtmekte fayda var.
Gerek coğrafik yapıdan edindiği kültür ve gerekse de son çeyrek asırdır, sol sosyalist, ulusal ve komünist bir kimliğin edinmesinden ötürü Kadın daha büyük misyon oynadı. Rol aldı.

Dersim kadının mücadelesi her toplum gibi geçmiş bir tarihe dayanır. Ancak ben bu yazımda yakın tarihimizi ele almak istiyorum. 1938 halka yaşatılan soykırımın temel hedeflerinden biri de kadına ve kız çocuklarına yönelik büyük bir asimilasyon gerçekleştirilmiştir. Bu döneme ait travma bugüne kadar süre geldi.

Dersim’li kadınlar, bu travma içerisinde yine ayağa dikilmeyi, toplumu yetiştirmeyi ve kendi inancı kültürü doğasına, diline yönelik her zaman koruma uğruna mücadele vermiştir.

Devletin bu sindirme politikalarına karşı, hatırlanacağı gibi Dersim’e yönelik sade 1937-38 değildir. 1980 ve sonrasında 1990-94 yılları arasında yaşananlar o korkunç vahşetle karşı toplumunu koruma uğruna sadece ev içerisinde kavga eden kadın yok. Siyasi ve politik olarak ayağa kalkan Dersim kadınını görüyoruz.

Geçen gün kaybettiğimiz Aysel Doğan canımızda bu ikinci şıkta örnek olarak vere biliriz. Uzun yıllar politik mücadele vermiş bu uğurda zindanlar görmüş bir Dersimli kadındır.

Aramızdan erken ayrılması bizi derinden üzmüştür. Ömrü boyunca erk sistemine boyun eğmeyen Aysel Canımız, maalesef yakalandığı amansız çağın lanet hastalığı olan kanser, onu bizden aldı.
Uzun yıllar rahatsız olmasına rağmen o, son nefesine kadar eşitlik ve özgürlüğe olan tutkusundan bir an olsun tereddüt etmedi. Toplumun barışını sağlamak amacıyla gönüllü barış elçisi olma mücadelesi içerisinde yer almıştır.

Ve yine Aysel Tuğluk avukat kimliği ile insan hakları mücadelesin yer almasıyla başlayan Kürt siyaseti içerisinde mücadele ederek tutsak edildiği ceza evin de Damansa hastalığına yakalanması ceza evinde kalamaz raporunu rağmen salınmamakta cezası ertelenmekte. Buradan da tekrar anlıyoruz ki erk sistemin kadın anlayışı ve kadına ve mücadelesi bir korkudur.

Aysel Doğan canımızın, ne kadar güçlü bir kişilik edindiğini, Dersim merkeze cenazesi geldiğinde, şehir merkezi girişinde önüne yığınak kuran kolluk güçlerin davranışlarından anlaşılıyordu.
Ölü bir Kadının bedeni karşısında düştükleri acizliğe tanıklık ettik. Aysel canımızın, cansız bedeni sadece Dersim’deki kolluk güçlerinin uyguladığı gaz ve tazyikli su şiddeti değildi. Diyarbakır’da kaçırılmak istendi.

Şöyle toparlamak istiyorum fikrimi; İsrail’deki cenazeye yapılan uygulama çokça konuşuldu, tartışıldı ve kınandı. Yerinde bir kınamaydı. Bu kınama hem toplum tarafından hem de iktidar kanadın dan yapıldı. Şimdi sormak lazım o halde İsrail’deki cenazeye yapılan saldırıyı kınıyorsun da bu ülkende neden aynısını yapıyorsun?

Aslında Faşizan zihniyetin, Dersim üzerinde yürüttüğü saldırı ve anlayışı geçmişten gönümüze halen devam ettiğinin şahitliğini yapıyoruz. Dersim’in inancına, kültürüne, diline yönelik yapılan saldırılar Aysel Canımız şahsında yapılmış ve devam ettiğinin göstergesidir.

Ölü bedenden de intikam alma, ölmüş bedene işkence etme, mezarsız ve mekânsız bırakma bir yaklaşım düşmanca bir tavırdır.

Korksunlar kadın idaresinden, kadın gücünden. Sevgili Aysel Canımız Dersim’in direngen ruhunu son nefesine kadar korudu. Şimdi Sakine Cansız yoldaşının yanında huzur içinde, kendi topraklarında yatıyor.

Yaşamın hakkını veren Aysel Canımızı unutmayacağız.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri