Aleviler ve 15 Ağustos

İhlas kuşağını kuşandık bele
Her nereye varsam mürşidim bile
Kişinin başına yazılan gele
Şu dostun yoluna koydum başımı  
(Kul Nesimi)

15 Ağustos, Türk-İslamcı cumhuriyetin yok etmek istediği kesimlerin, başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere tüm ötekilerin başkaldırısının adı olmuştur. Ve 15 Ağustos’un unutulmaz komutanı Mahsun Korkmaz, bugün ezilen kesimlerin sembolü olarak gönüllerde yaşamaktadır. O, yokluk içerisinde, imkansızlıklar içerisinde; başkaldırının, teslim olmamanın ve her şart altında bir şeyler yapılabileceğinin sembolüdür. Milyonlarla ifade edilen bir zulüm ordusuna karşı birkaç kişiyle karşı çıkabilecek cesareti göstermiş bir komutandır. Aynı Kerbela’daki gibi bir direnişin temsilcisidir.

Onlar ki; ölümü yanı başında taşımış, yokluğun, imkansızlığın en derin yaşandığı süreçlerden bugüne akan bir halk hareketini yaratmıştır. Hak ve hakikat yaratıcıları olan 15 Ağustos kahramanları her yıl her yerde görkemli bir şekilde anılmakta ve 15 Ağustos emeğin ve ezilen halkların bayramı olarak kutlanmaktadır.

Bugün, binlerce yıldır yok edilmek istenen Aleviliğin direniş ve başkaldırı geleneğinin kendisinde ifadesini bulduğu bir gün; Kerbela’da Hüseyin, İzmir’de Börklüce Mustafa, Sivas’ta Pir Sultan, Dersim’de Seyid Rıza, Eruh ve Şemdinli’de Masum Korkmaz şahsında köklü direniş geleneğinin günümüzdeki resmi olmuştur.

Cumhuriyetin 1940’lara kadar askeri olarak katledip kontrol altına aldığı, bu tarihten sonra ise asimilasyonu derinleştirip toplumun kendisine yabancılaştırıldığı, 1980 ile Türk İslamcı Cumhuriyetin kendisini kurumlaştırdığı bir süreçte 15 Ağustos ve Mahsun Korkmaz şahsında yeniden dirilişin adımları atılmıştır.

Darbenin kendisini en güçlü hissettirdiği süreçte yaşanan bu müdahale Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere tüm kesimlerin bu gidişe dur demelerinin yolunu açmıştır. 1984 Ağustos’u tüm kesimlerin kendisini yeniden sorguladığı ve değerler topluluğu olmak için harekete geçtiği bir süreci başlatmış ezilenler hem gücünü hem de kendilerini fark etmişlerdir. En örgütsüz kesim olan Kürtler, her alanda örgütsel yapıya kavuşurken, akın akın hakikat çağrısına kulak verirken, binlerce Kürt genci dağlarda özgürlük arayışına katılmıştır. Direniş çok büyük olmuştur.

Onun içindir ki devlet tüm kesimlerden ezilenlerin örgütlenmesinin önünü alabilmek için harekete geçmiştir. 1986’da devletin Alevileri Gölbaşı’nda toplantıya çağırması işte bu korkunun eseridir. Ezilenlerin başkaldırısının önünü alabilmek, barajlamak ve yine devlet içerisinde tutabilmek için arayışa girmişlerdir. Ve 1984 15 Ağustos hamlesi devletin inkar ve imhacı politikalarına karşı bir set olarak ortaya çıkmıştır. Direniş cephesine kayacak olan kesimlerin önünü alabilmek için, fiili durumların ortaya çıkmasına göz yummuştur. Ezilenlerin ve yok sayılan halkların 15 Ağustos ruhuyla bütünleşmemeleri için gizli ve açık ilişkilere yönelmiş, birçok kurum ve kuruluşun doğuşuna vesile olmuştur. Bunlardan özellikle Aleviler içerisinde bilineni 1986 Gölbaşı toplantısından sonra şekillenen Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi Vakfı’dır. İzzettin Doğan şahsında Alevilerin Kürt siyasetiyle ve onun direniş ruhu olan 15 Ağustos ile bağını koparmak için her türlü yönteme başvurulmuştur. Aleviliğin Türk İslamcı cumhuriyete mahkum edilmesi için katliamlar organize edilmiş, 2 Temmuz katliamı bu çerçevede devletin gizli ve açık kadrolar tarafından gerçekleştirilmiştir. 2 Temmuz katliamını diğer Alevi katliamlarından ayıran en temel özellik Kürt siyasal hareketi ile bütünleşen Alevileri korku siyaseti üzerinden Türk İslamcı devlete, cumhuriyet kisvesi altında mahkum etmek olmuştur. Bu konuda Alevi hareketine hem içeriden hem dışarıdan müdahale edilmiştir.

Tüm bunlara rağmen Aleviler, özgürlük hareketi içerisinde yerini almış, binlerce genç Mahsun Korkmaz’ın manevi komutasındaki özgürlük yürüyüşünde şahadete ulaşmıştır. Onların varlığı işte bugün tüm ezilenlerin birlikte yol yürümesinin de teminatı olmuş, tüm kesimler son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi birlikteliğin gücüne şahit olmuşlardır.

15 Ağustos, tüm kesimlerde olduğu gibi Alevilerin de kendilerini kendileri olarak örgütlemesinin de doğmasına vesile olmuş, devletin tüm engellemeleri, saldırı ve provokasyonlarına rağmen hak ve hakikatte kendisini bulmuştur.  Yüzlerce şehit mezarı bugün Alevilerin kutsal mekanı, ziyareti, dergahı olmuştur. Adaklar adanmakta nefesler okunmakta, varlıklarının gölgesinde var olmanın cemi bağlanmaktadır.

Aleviler bugün ateşe pervane olmuş kelebekler gibi şehitlerinin etrafında dönmektedir. Ve aşk ile varlığını haykırmaktadır. Bugünleri yaratan kahramanları nimetle anmaktadır. Mahsun Korkmaz tüm ezilenlerin var olma mücadelesinin adıdır. Ona tahammülsüzlük Kürtlere Alevilere karşı gösterilmiş bir tahammülsüzlüktür, Aleviliğe bir saldırıdır. Bu böyle bilinmelidir. Aşk ile.

 22.08.2014

27 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri