Davutoğlu’nun “ikrarı”

“namahremler az konuştuğu zaman
ne dert kalır ne deva
ne düşman kalır ne şahit
ne ney kalır ne sesi” (mevlana)

Önceden sinyalleri verilen, medyada ön hazırlıkları yapılan “Alevi Açılımı” Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Hacıbektaş ilçesinden yaptığı konuşmayla başlamış oldu. Klasik bakış açısıyla yoğrulmuş cümleler art arda dizilerek “yeni mesajlar” verildiği propagandası eşliğinde tartışmalar başladı. Biz de gördük; derin stratejinin, derin ilişkilerini.

Herkes bilmeli ki; bu toplum kendisini nasıl ifade edeceğini, tarihini, şeklini, geçmişine dair ne söyleyebileceğini bilmektedir. Ahlaki, kültürel, tarihsel değerlerinin neler olduğunu, bunların nelerle eşleşebileceğini, denkleşebileceğini 1500 yıldır, hatta daha derinlere giden köklü geleneğe sahiptir. Bu gelenek binlerce yıllık saldırılara karşı kendini var edebilmiştir. Günümüze gelebilmiştir. Yaşayan, temsiliyeti olan, inanç, ibadet, piri, rehberi, mürşidi, cemi, cemaati olan bir topluluktur. Sayın Başbakan’ın Alevileri, Aleviliği tanımlamaya, tarif etmeye kalkışması ayıp bir şeydir. Başbakan gönül rahatlığıyla, Alevileri, Aleviliği tarif etme hakkını kendisinde bulabilmektedir. Alevilere Hacıbektaş’ta Alevilik dersi verme pozisyonunda kendini görmektedir. Zaten Alevilerin yaşadığı en temel sorunlardan bir tanesi budur. Herkesin kendince Alevileri tanımlamaya kalkması, anlatması, tarif etmesidir. Başbakan, sorunların çözümünü değil, Yavuz gibi Aleviler arasında sorunları ve ayrılıkları derinleştirmeyi esas alan, asimilasyonu besleyecek zeminlerin örgütlenmesini hedef almıştır.

Yine devletin verdiği imkanlarla, rüşvetin arkasına sığınarak Hacıbektaş’a gidilmiştir. Bu tören nasıl organize edilmiştir? Kimlerin davetlisi olarak Sayın Başbakan oradadır? Biz Alevilerin bunları masaya yatırmamız gerekiyor. Hacıbektaş Veli Kültür Derneği’nden bahsediliyor. Başbakan bu dernek tarafından davet ediliyor. Nasıl davet ediliyor? 2 hafta önce Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda bu derneğe nadiren derneklere tanınan bir hak verilmiştir. Bu derneğe Kamu Yararına Dernek statüsü tanınmıştır. Derneğin başında yılların CHP’li eski belediye başkanı Mustafa Özcivan vardır. Türkiye’de 100 bini aşkın dernek var iken bunlardan sadece yüzlerle ifade edileni kamu yararına çalışan dernek statüsündedir. Bunlara Hacıbektaş Veli Kültür Derneği eklenmiştir. Alevi kurumları içinde bir karşılığı olmayan bu derneğe bu olanaklar neyin karşılığında verilmiştir?

Bu ilişkiler bir kez daha göstermiştir ki, Alevilerden çok, Alevilik saldırıyla karşı karşıyadır. Katledilmek istenen Aleviliğin kendisidir. Temel değerleridir. Kendisini yıllardır ayakta tutmasına yarayan ilkeleridir.

Her alanda saldırıları sahiplenmek adına yapılmaktadır. Alevilik, Aleviler çatıştırılmaya çalışılmaktadır. Başbakan konuşmasında diyor ki “ikrar verdim”. İkrar vermek öyle kolay mı? İkrar nasıl verilir? Kim ikrar verebilir? Kime ikrar verilir? dün gelip “ikrar verdim” demek ayıptır. Cehalettir.

İkrar bizde tarihten kalma bir mirastır. Binlerce yıl önce ikrarımız verilmiştir. Bizler ikrarına sadık kalmak babında ikrarımızı verir, yolumuzu süreriz. Başbakanın söylemi en temel değerlerimizi, bu tarihle olan bağımızı, Aleviliğimizi sıradanlaştırma çabasıdır. Alevi değerlerini basite alması, itibarsızlaştırmasıdır.

Buna karşı Aleviliğin temel değerleri üzerinden okumalar yapmak daha doğru olandır.

Başbakan, Sivas’ı, Maraş’ı anıyor. Dillendiriyor. Şimdi siz IŞİD’i besleyeceksiniz, TIR’lar dolusu silah göndereceksiniz, sonra IŞİD’in lideri gibi duracaksınız, Sivas’tan bahsedeceksiniz. Sivas katillerinin avukatlarının nasıl milletvekili olduklarını sormak lazım Sayın Davutoğlu’na. Başbakan’ın önce bunun hesabını vermesi gerekiyor. Eğer bir Dersim hesaplaşmasından bahsediliyorsa, buna Sivas hesaplaşması, Maraş hesaplaşması, Kobanê hesaplaşmasını da eklemek gerekiyor.

Sayın Başbakan Hacıbektaş dergahına biletsiz girileceğini müjdeliyor? Başbakana hatırlatmak gerekiyor, dergahta 80 yıl değil, 600 yıldır işgalci durumdasınız. Dergah ve ocaklarımız sizin işgaliniz altındadır. İnancımız işgal altındadır. Samimiyet bu işgale son vermekle olur. Alevi kimliğini, kültürünü kabul etmek, anayasal haklarının tanınmasıyla olur.

Siz katil ile mazlumu yan yana yerleştiriyorsunuz. Katilleri aklamanın bir yolu olarak Alevileri dillendiriyorsunuz. Katille mazlumu yan yana koyacaksınız, Madımak’tan bahsedeceksiniz. Katillerle katledilenleri aynı kefede yargılayacaksınız. Buna da insani duruş diyeceksiniz. Bu insani duruş değil, katilleri aklama duruşudur. Maraş sanıklarıyla mağdurlarının durumunu eşleştiriyorsunuz. Siz Elif Ana’nın 70 yaşındaki kız kardeşine tecavüz edip kuyuya atan adam ile vahşice katledilen insanı aynı kefeye koyuyorsunuz. Bu nasıl bir vicdandır! Bu nasıl bir insanlıktır! Buna nasıl ahlaki duruş diyebilirsiniz?

Bu Aleviliğe, insanın özüne hakarettir.

Hacıbektaş’ta Başbakan Aleviliğin özüne, değerlerine saldırı yapmıştır. İkrar için Aleviler canını ortaya koymuştur. Bu anlamsız hale getirilecek bir durum değildir. Pir Sultan Abdal’ın köpeklerinin yemediği harama göz dikeceksin, göz diktireceksin. İktidardan pay alma kavgasını teşvik edeceksin. Buna da “Alevi açılımı” diyeceksin. Olmaz…

Alevilik neden değerlidir? Niye kıymetlidir? Çünkü iktidarın kirine bulaşmamıştır. Binlerce yıldır devletin suçlarına karşı direnmiştir. Şimdi birileri süslü cümlelerle Aleviliği devletin kirine, iktidarın kirine ortak etmek istemektedir. Yine Din dersinde Alevilik bölümü çoğaltılabilirmiş denmektedir. Peki bu derslerin rolü ne olmuştur? Din dersi adı altında Alevilere yönelik Hıristiyanlara, Ermenilere tüm ötekilere karşı nesiller yetiştirilmiştir. Saldırgan bir topluluk yetiştirilmiştir. Asimilasyonun meşru zemini oluşturulmuştur. Şimdi asimilasyonla varılan sonuçların notlandığı din derslerindeki “Alevilik” ile meşru zemine çekilmek, Alevilerin beklentileri teknik taleplere indirgenerek içerikleri hiçleştirilmek amaçlanmaktadır.

Alevilik iktidar kültürünün parçası yapılmak istenmektedir. İktidarlar haram kapısıdır. Haksızlık kapısıdır. İktidarlaşmak, Aleviliği iktidarlarla ortaklaştırmak ona yapılacak en büyük haksızlık olur. O zaman Aleviliğin değerleri kalmaz.

Bu anlamda hükümeti, iktidarı iyi okumak gerekiyor. Toplumun yeniden şekillenmesinde Şengal ile başlayan ve Kobanê ile devam eden süreci bilmek gerekiyor. Kobanê’ye Tekirdağ’dan Samsun’dan, İzmir’den, dünyanın dört bir yanından insanlar aktı. Mazlumun yanında yer aldılar. Aleviler de ilk günden itibaren bu hareketliliğin içinde oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde net tavırlarını hissettirdiler. Varlıklarını ve kaderlerini Kürt Özgürlük Hareketi ile bütünleştirme yönünde ciddi adımlar attılar. İlk kez bu kadar kendileri olmanın gücüne hissettirdiler. Hissettiler.

İşte mazlumların bu kader birliğine devlet; Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ittifakı ile karşılık vermektedir. Kısacası; AK Parti ve CHP Aleviler meselesinde Kürt Hareketi’ne yönelik barajlaşma misyonunu kirli biçimde devam ettiriyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri