Hakikat ehliyiz biz

Akarsu’yum yansam da
Kül olup savrulsam da
Bazı bazı gülsem de
Yine gönlüm hoş değil!
(Muhlis Akarsu)

Hasret’e hasret yirmi iki yılı geride bıraktık. 2 Temmuz 1993 tarihinde, Madımak Oteli’nde bizler yakılalı tam yirmi iki yıl oldu. Ne açılan davalardan bir sonuç çıktı, ne de katiller yaptıklarından pişmanlık duyduklarına dair bir açıklmada bulundu.

Aksine katliamda yer alanlar, alanları savunanlar ödüllendirildi. Kimisi milletvekili, kimisi bakan olabilecek kadar itibar gördü. Katillere gözyaşı döken başbakanlar gördük ve onlar da Koçgiri’nin, Dersim’in, Maraş’ın katilleri gibi ulusal kahraman oldular.

Bu topraklarda, Kürtlere reva görülen şey ölümden başka bir şey olmadı. Her hak arayışı katliamlarla bastırıldı. Ve insanlığın katledildiği mekanlarda faşizm kol saldı. Koçgiri insanlıktan arındırıldı. Sivas faşist gericiliğin merkezi haline getirildi. Maraş tüm renklerin tüketildiği bir ölüler kenti oldu. Dersim acının başkenti olarak günümüze kaldı.

Ve bizler acılarımızı anmanın, hatırlamanın ötesine geçemedik. Her yıl, her ay, her gün bir acının hikayesi ile büyüdük. Her hikayedeki korkunç anılarla ürktük, korktuk ve teslim olduk. Bizlerin teslimiyeti üzerinde siyaset yapanlar yıllarımızı tüketti, ölümü, öldürülmeyi kader olarak önümüze koydu, göz yaşlarımızı sömürdü. İşte bu “kader”, yaklaşım son on yılda tersine dönmeye başladı. Aleviler binlerce yıllık direniş geleneğine sahip çıkmaktan başka şansları olmadığını fark etti. Teslimiyet çemberini ilk kez on yıl önce on binler Madımak Oteli’nin önüne akarak kırdı. Baskıdan, korkudan 30 ile 300 arası insanın Madımak önüne gidebildiği bir süreçten, on yıl önce Alevi televizyonlarının çağrısına cevap vererek on binler oldular. Aktılar ve akmaya devam ettiler. Akmakla kalmadılar; teslim alma, korkutma merkezi olarak son yıllarda işlev gören Sivas Katliamı’nın yıldönümünü direniş gününe çevirdiler. Umudu yeşerttiler…

Uzun ve yorucu bir kavga oldu. Ama artık 2 Temmuz Alevilerin direniş günüdür. Dünyanın dört bir yanından Sivas’a gelen Alevilerin kendi seslerini, taleplerini haykırdıkları günün kendisidir.

Bu anlamda tarihi bir değişim günü olarak 2 Temmuz’u ele almak gerekmektedir. 2 Temmuz tüm kesimlerden Alevilerin Bektaşi’si, Kızılbaşı’ı, hakikatçisi ile meydanda bir olduğu bir ortamın da yaratılması anlamına gelmektedir. Bu anlam üzerinden söylemek gerekir ki birliğin de kendisi artık 2 Temmuz’dur.

2 Temmuz 2015 anmalarında görüldüğü gibi tüm değişik çevrelerden Alevi milletvekilleri yan yana durmuştur. Alevi milletvekilleri kavramını topluma kazandırmıştır. HDP başta olmak üzere, siyasette Alevilerin kendilerini, ilk kez kendileri olarak temsil ettikleri sürecin de yaratıcısı 2 Temmuz olmuştur.

Onun içindir ki, hakikat ehliyiz biz, haq darında durmuşuz. Haq ile hakikat alemine ateşle dalmışız. Kin ve nefret alemine inat semaha durmuşuz. Demokrasi ve insanlık mücadelesinde kül olmasını bilmişiz. Hasret’in ilk Kürtçe tınısına ses olmuşuz. Nesimi’nin curasına nefes, Koray’ın semahına ikrar vermişiz. Muhlis Akarsu gibi kül olup savrulmuşuz…

Onun içindir ki artık 2 Temmuz bir zafer günüdür. Yeniden dirilişin, kendini buluşun ve düşmana inat varız deyişin günü olmuştur. Bundan böyle bu bakış açısıyla Sivas’da olmak, Sivas şehitlerine sahip çıkmak gerekmektedir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri