Maraş’ıma, vekilime dokunma

Maraş Girişimi’nin çağrısıyla, Alevi kurumları 7 Mayıs’ta Terolar’da olacaklar. Devletin yoğunlaştırmış olduğu etnik arındırma politikalarına karşı tavırlarını bir kez daha dile getirecekler. Bölgedeki yapılmak istenen IŞİD kampına karşı halkımızla birlikte seslerini yükseltecekler.

Devlet bölgede selefist Arap kemeri yaratmak istemektedir. Suriye savaşındaki uğursuz politikalarını burası üzerinden sürdürecektir. Halkları, inançları birbirine çatıştırarak, gerginlik ortamlarını canlı tutarak, iktidarını şiddet üzerinden devam ettirme arzusunda olduğu bilinmektedir. Terolar’dan, Antep’e, Kilis’e oradan da Suriye’ye uzanan hat üzerinden çetelere arka bir destek hattı oluşturmaktadır.

Diğer yandan Kürt ve Alevilerden arındırılma bölgesi olarak görülen alanların etnik yapısını değiştirerek Türk-İslamcı tekleştirilmiş yapıya ulaşmayı hedeflemektedir. 1978 Maraş Katliamı ve 1980 sonrası göçertme politikalarının bir devamı olarak bu kamp üzerinden sonuç almayı örgütlemektedir. Yavuz Sultan Selim’den beri bölgeyi hedef alan bu zihniyet yeni Osmanlıcı politika uygulayanlar tarafından da kararlı bir şekilde sürdürülmektedir. Sorun hukuki adli veya ticari bir konu değildir. Siyasi, politik ve bölgeye bakış biçimiyle ilgilidir.

Onun içindir ki buna karşı direnişinde aynı kararlılıkta siyasi ve politik bir duruşu gerektirmektedir. Kimliğini, itikadını, dünyaya bakışını gizleyerek, “aman bir şey yapmayalım, bize karışmazlar” diyerek bu sürecin üstesinden gelemez. Toplumun varlık ve yokluk meselesini ciddiyetsiz bir şekilde yaklaşıp, Yezit’ten ve onun taifesi kapı kulundan medet umamaz.

Her direniş gibi kendi köklerinden beslenir ve beslenmelidir. Hiç kimse iktidarların yarattığı korkuların arkasına sığınarak, halkı bu korkulara mahkûm edemez. Korkular üzerinden siyaset üretemez.

Herkes sorumluluklarına sahip çıkmalıdır. Devrimci demokratların, sol, sosyalistlerin, sosyal demokratların,  anarşistlerin, feministlerin, mücadele alanında, bugün Terolar’da olmaları gerekmektedir. Gezi ruhundan bahsedenler çadırlarını ve bayraklarını Terolar’a taşıyabilirler. Halkımızın yürekleri onları bağrına basacaktır. Maraş rengârenk pankartlarla her kesimden insanlarla bir kez daha kendi gerçek kimliğiyle buluşacaktır.

İktidarların korktuğu da, Maraş’ın, Kürt, Kızılbaş ve sol kimliğidir. 12 Eylül darbesi böylesine bir saldırının kendisidir. 3 K’yı ortadan kaldırmak isteyenlere karşı Maraş direniş, temsil ve bu kimliklerin buluşma merkezidir.

Maraş’ın hedef alınması sıradan bir durum değildir. Derindir. Direnişte derinden gelmelidir. Tüm kesimler bu sorumluluk içerisinde Maraş’a olan borcunu ödeme bilinci ile dâhil olmalıdır…

Yine TBMM’de dokunulmazlıkların kaldırılması adı ile Kürtler başta olmak üzere, devrimci demokrat ve sosyalistlere karşı başlatılan operasyon savaşın meclisteki boyutunu göstermektedir. Kürt illeri bombalanırken, Rojava çeteleri halkın üzerine saldırtılırken, Alevi yerleşim yerlerine çeteler yerleştirilmek sureti ile yeni göç ve katliamlar dayatılırken mecliste de dokunulmazlık adı altında halkların vekilleri siyasi linçe maruz kalmaktadır.

Görünen o ki iktidar erki topyekûn savaşa girişmiştir. Her yeri savaş alanına çevirmiştir. Buna karşı top yekûn bir direniş gerekmektedir. Herkes kendi cephesinde bulunduğu yerde sesini yükseltmek, var olan direnişlere ve direnişçilere destek vererek geleceğine sahip çıkmalıdır.

Sessizlik, teslimiyet, korkaklık yüzyıllara varan bir kaybın, imhanın ve yok oluşun kendisini getirmektedir. Görünen köy kılavuz istemez misali yapılan bu kadar net ortadadır. Geleceğimiz, çocuklarımız için “Maraş’ıma, vekilime dokunma” demek en asgari direniştir. Bu direnişte yerimizi alma zamanı gelmiştir.

Ya Ali…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Yazarın diğer makaleleri