Suriye’de insanlık öldürülüyor!

Suriye’nin Hama kentine bağlı Maan isimli Alevi köyünde onlarca kişinin katledilmesinin yankıları devam ediyor. Suriye’de süren iç savaşta bu tür insanlık dışı, sivilleri hedef alan katliamlar ne ilktir, bu insanlık dramı son bulmadıkça korkarız son da olmayacaktır. Bugüne kadar süren savaşta 200 bin insan öldürüldü ve bunların ezici çoğunluğunu siviller ve bunların içinde de kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Son katliam bölgesi Maan  köyünde, Uluslararası selefi ve vahabi ideolojili islam akımı temsilcilerince desteklenen katil sürüleri cesetlerin başında « onları Müslüman yaptık » diye bağırıyor.

Vahşi katliamlar yapmayı İslam buyruğu olarak lanse eden, inancı katliamlarına alet eden bu lejyoner çeteler ülkenin dört bir yanında dehşet saçıyor.  Merkezi bir yapı kalmadığı için de, artık bu kan emici çeteleri kontrol etmek  gittikçe güçleşiyor. Bu kaostan kurtulmanın biricik yolu olarak elde sadece köy köy, mahalle mahalle, halkın kendi savunma mekanizmasını oluşturmaktan başka çaresi kalmamış bulunuyor. Ancak ne merkezi hükümetten, ne de uluslararası güçlerden hiçbir yardım alamayan Alevilerin durumu daha da vahim Suriye’de. Ne göç edebilecekleri bir komşu ülke bulunuyor, ne de sığınabilecekleri güvenli bölgeler kalmış durumda ülke içinde.

Elbette bizlerin, kendisine devrimci, demokrat, sosyalist ilerici diyenlerin yapacakları da vardır. Ancak bu yapacaklarımızın durum düzeltecek boyutlarda olamayacağı da ortadadır. Mevcut AKP iktidarı bölgeye TIR konvoylarıyla silah ve mühimmat sevkiyatına devam ediyor. Suriye’de muhalefet güçleri alan hakimiyeti savaşına tutuşmuş durumda, Esat rejimi ise halkların boğazlaşmasına engel olacak merkesi bir irade olmaktan çoktan çıkmış bulunuyor. Bu topraklarda artık halkların ve değişik inançların bir arada yaşayabilme şartları giderek ortadan kalkıyor.

AKP iktidarı bütün bu katliamlar karşısında suskundur. Muhalefet ise bu tür olayları kullanarak güç biriktirme yoluna gitmekten öte somut bir tutum almamaktadır. Milyonlarca Alevi insanımızın oyunu alan CHP, lafta AKP’ye ver yansın ederken, Suriye konusunda somut hiç bir eylem yapmamaktadır. Sınırda silah yüklü TIR filoları geçerken CHP sadece AKP’yi köşeye sıkıştırmanın hesabı ile meşgul. TIR’ları durdurmak için yüzbinlerce insanı sınırlara yığamaz mıydı istese ?  AKP iktidarının ve başbakan’ın bu katliam konusunda suskun kalması esasta Alevi karşıtlığı üzerine kurgulanan Suriye siyasetinin bir devamıdır. Türk Diyaneti de bu katliam karşısında sessiz kalarak yapılanları onayladığını göstermektedir.

2011 yılından bu yana Suriye’de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Emperyalist güçler ve başta Arabistan ve Katar olmak üzere Arap yarımadası ülkelerinin her türlü desteği sağladığı, adlarına muhalif denilen şeriatçı katiller tarafından Suriye’de başta Aleviler olmak üzere İslam dışı topluluklara yönelik Ortaçağ’dan kalma en ilkel savaş aygıtları ile katliamlar uygulanmaktadır. Yine Rojova’da da aynı çeteler tarafından Kürtler hedef alınmakta ve birçok insanlık dışı uygulama yapılmaktadır. Suriye’deki şariatçı örgütler defaten iktidarı ele geçirdikleri taktirde Alevilere karşı ne tür katliamlar uygulayacaklarını söylemelerine rağmen , hemen yanı başımızdaki insanların Alevi olmaları sebebiyle kafalarının kılıçlar ile kesilmesi, ülkemizde ciddi bir tepkiyle karşılanamamaktadır.

Bunun yanında rejim güçlerinin de sivilleri hedef alan yüzlerce eylem yaptığını da görmezden gelemeyiz. Banyas örneğinde görüldüğü gibi  Esat rejimi ve onun destekçisi güçler tarafından da sivil katliamlar yapılmaktadır. Aynı duyarlılık buna da gösterilmelidir. Bugün Esat rejimi  uçaklarla, tanklarla köylere, şehirlere saldırı düzenlemektedir.  Kimse diyebilir mi ki ? burada sadece rejim muhalifi askeri güçler hedef oluyor. Buralarda onlardan daha çok yine siviller katlediliyor.  Bugün ilerici güçlere düşen, katliamın kime karşı yapıldığına bakmadan bir bütün olarak Suriye’de süren savaşa karşı çıkmak ve bu kanlı hesaplaşmanın bitmesi için çareler aramaktır. Geçmişte içinde biz de dahil çeşitli devrimci – demokrat çevreler BM’nin çatışma bölgelerine Barış Gücü göndermesi gerektiğini söyledik. Ancak keskin solcular tarafından şiddetle karşı çıkıldı. Bugün artık BM Barış Gücü’nün araya girip savaşı durdurabileceği bir sınır bile kalmamıştır. Rojava Kürdistanı dışında güvenli bir alan kalmamıştır. Bu bölgede de istikrarsızlık yaratmak için bugün savaşan tüm taraflar söz konusu Kürtler olunca ittifak içnde saldırı yapabiliyorlar.

Maan Köyünde yapılan insanlık dışı katlamın altında yatan nedenlerden biri ve en önemlisi Alevilerin denetimindeki sahil şeridini ele geçirme ve Alevileri yerlerinden  yurtlarından kovma amacıdır. Tıpkı Rojava’da denendiği gibi. Uluslararası çıkar gruplarının bölge insanını kurban ederek hakimiyet savaşı yürüttüğü bu sahada  bölgenin halklarına tek bir seçenek bırakılmış bulunmaktadır. direnmek seçeneği. Direnir ve hem gerici rejime, hem de dışarıdan devşirilmiş savaş ağası çetelere karşı birleşik bir devrimci seçenek ortaya çıkarabilinirse dış güçlerin hevesleri kursaklarında bırakılabilir.

Bunu sağlamanın yolu ise, yüzyıllardır bu topraklarda barış ve kardeşlik içinde yaşamış halkların düşmanlaştırılması için yapılan bu katliamlara, kim tarafından ve hangi azınlığa veya inanca karşı yapılmış olursa olsun aynı duyarlılıkla karşı çıkmaktan geçiyor. « bana yapılırsa alçaklık, karşımdaki karşı yapılırsa intikam alınmıştır »  mantığı ortaçağ zihniyetidir. Bugün Suriye’de gücü güce yetene mantığıyla kör bir savaş yürütülmektedir. Esasında bu anlayışa karşı mücadele edilmelidir. Yoksa bugün Aleviler katlediliyor diye bağıranlara karşı, diğer kesimler « bana yapılırken niye sustun » diyorlar. Rojava’da bu katil sürülerince « binlerce yiğit Kürt genci katledilirken sustunuz » diyorlar. Yani büyük bir yabancılaşma yaşanıyor. Her koyun kendi bacağından asılır anlayışı egemen olmuş bulunuyor. Bu anlayışı aşmamız gerekiyor, « hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için » diyerek, Esat diktatörlüğüne de, gerici şeriatçı katil şebekelerine de geçit vermemek için tüm gerçek muhalefet güçlerini Müslüman, Alevi, Hristiyan, Kürt, Arap, Ermeni, Yahudi, Keldani, Süryani  her kesimi bir araya getirecek bir cephe oluşturmanın yolu bulunmalıdır.

Yoksa bu boğazlaşmada en büyük zararı bölgenin azınlık halkları ve azınlık inançlarının mensupları görecektir. Yine bu savaş bölge insanı arasına bir daha bir araya gelinemeyecek boyutlarda düşmanlık tohumları ekecektir. Ve üzülerek belirtebiliriz ki, buraya doğru hızlı bir gidiş yaşanmaktadır.  Katliamlar karşısında aynı duyarlılığı gösterebilirsek, kime karşı yapılmış olursa olsun, her siyasal eğilimden, her inançtan ve her azınlıktan insanları bir araya getiren ortak eylemler organize edebilirsek, Suriye’de ve bölgede ezilenleri düşmanlaştırmak isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakabiliriz. Tersi bizi birbirimizden her gün biraz daha uzaklaştırır. Bugün Maan Köyünde yapılan Alevi katliamına karşı en sert tepkiyi gösteriyorsak, yarın olabilecek Sünnilere yönelik, Ermenilere yönelik katliamlara karşı da aynı duyarlılığı göstermeliyiz.

Bu katliamların son bulmasını istiyorsak bugün bir üçüncü yol olarak halkların barış içinde bir arada yaşayabileceği seçeneğini pratiğiyle bize göstermiş olan özerk Kürdistan bölgesinin ayakta kalması için mücadeleye destek veririz.  Bunun dışındaki her tutum ne kadar insani görünse de iki yüzlüce bir tutumdur. Halkları birleştiren değil, ayrıştıran bir tutumdur.

EN SON EKLENENLER