Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar

Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.

Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.

Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.

Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.

Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.

Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir…  Pablo Neruda

Öğüt veren yazılar yazmayı sevmem. Tercihim gerçekleri görmek adına cümleler kurabilmektir. Yıllarımı köşe yazısı yazarak geçirmememe rağmen bugüne kadar yazdığım tüm bireysel yazılarda buna dikkat etmeye çalıştım. Çünkü insanlara ne yapmaları gerektiğini söylemek yerine içinde bulundukları durumu göstermeye çalışmak daha doğru geliyor. Tabi anlayabileceklere.

Hayatın akışına kapıldığım ve durma gereksinimi hissettiğim zamanlarda, bir kılavuz yazısı gördüğüm Pablo Neruda cümleleriyle başladım. Özellikle “Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar” cümlesini sürekli tekrarlarım. Sizlerde bilirsiniz başımıza ne gelirse vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızdan gelir.

Tembelleşiriz, umursamayız, harekete geçemeyiz, benim yerime biri yapar, söyler, uygular diye düşünürüz. Birileri de sizin için öyle düşünür. Yoksa yıllardır aynı insanlar tarafından yönetilmek bu kadar kolay olur muydu? Aynı yüzleri görmekten tiksinmeyenler, aynı sözleri duymaktan bıkmayanlar, hakarete maruz kalmayı içine sindirenler, yanı başında öz kızına taciz eden kocasına, oğluna, kardeşine, komşusuna susanlar, çocuklar ölürken göbek atanlar, eğitim almaya gönderdikleri çocuklarına tecavüz ederlerken vicdanına gömülenler, dindar ve kindar nesiller yetiştirenlere ses çıkarmayanlar, toplumsal huzurun bireysel özgürlüklerden geçtiğini bilmeyerek “dindar anayasa” çığırtkanlığına alkış tutanlar yani ağır ağır ölenler… Üç maymunu oynamaya alıştıklarından ölecekler!

Unutmayın! Yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir…

EN SON EKLENENLER