Prof. Dr. Üstün: Uzaktan değil Sur’da dayanışalım

Sur’un yıkımına karşı “Hep birlikte burada olmalıydık” diyen Prof. Dr. Beyza Üstün, “Uzaktan değil Sur’da birlikte olursak buradaki halkı koruyabiliriz” dedi.

Bölge kentlerinde “Kentsel dönüşüm” adı altında yıkımla dayatılan göç, kırsal kesimlerde de yapılan baraj ve HES’ler ile doğa katliamı gerçekleştiriliyor. Bölge kentlerinde geliştirilen yıkım politikasını değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Beyza Üstün, bu politikanın önceden alınmış kararlar ile planlı bir şekilde hayata geçirildiğini vurguladı.

‘İKTİDARIN VARLIĞINI SÜRDÜRME ÇABASI’

Bölge kentlerinde alınan “Kentsel dönüşüm” kararlarına dikkat çeken Üstün, “Bunu iki açıdan değerlendirmek lazım. Birincisi, gerçekten bu coğrafyayı yönetenlerin egemenliklerini varlığını sürdürme çabası. Bu çabayı neden kenti dönüştürerek, kentteki yaşamı şirketlere vererek yapıyor? Biraz şirketlerin kapitalizmin krizinden çıkma çabası. Çünkü sermaye değerlendirme alanları artık çok sınırlı. Artık kentlere döndüler” dedi.

BATIDA ŞİRKET BÖLGEDE SAVAŞ ALETLERİ

Batı kentlerinde de kentsel dönüşüm adı altında halkın yerinden edildiğini hatırlatan Üstün, “Ama bütününe baktığınızda Kürdistan bölgesinde uzun yıllardır Kürt halkının verdiği bir özgürlük mücadelesi var. Buna karşı devlet kendini daha güçlü var etmeye çalışıyor. İkincisi ise sürecin bütününe baktığınızda faşizm daha derinleşiyor. Sadece kapitalizm krizinin sonuçlarının etkileri değil araçları da faşizmle birlikte daha şiddetli görüyoruz. Yani batıda bunu şirketin yıkım araçlarıyla ya da yerel yönetimlerin neferleriyle yaparken, Kürdistan bölgesinde doğrudan savaş araçlarının devreye girdiğini görüyoruz” diye konuştu.

‘PLAN ÇOK ÖNCEDEN YAPILDI’

Bölge kentlerindeki yıkım kararının çok önceden alındığına vurgu yapan Üstün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sur’a savaş araçlarıyla girdiklerinden çok önce planlandı. Burada 2012 yılında bir plan yapma çabası içine girdiler. Bu arada batıda mahalleleri yıkıyorlardı. Ancak burada halk buna direndi. 2013 yılının başında Hevsel bahçelerine girip pek çok ağacı yok etmeye başladıklarında üniversite öğrencileri direndi ve ilerleyemediler. Bir orman ekosistemi yok edilmek istendi, gençler onu durdurdu. Şimdi gelelim 2015 yıllarına, bu arada çözüm süreci sona erdirildi. Bunların hiç biri birbirinden bağımsız olaylar değil. Çok planlı sürüyor. 2015 yılının 7 Haziran’ında halkların parlamentodaki buluşmasının temsili HDP üzerinden bir varoluş ve Ankara’da emek mücadelesi yapan örgütlerin buluşma çalışmaları da eklenince devlet, bu buluşmaya ve özgürlük mücadelesine dayanamadı.”

Daha sonra Sur ilçesine tank ve tüfeklerle girildiğini hatırlatan Üstün, “Zaten savaş araçları topla, tüfekle Suriçini bütün o tarihi dokuları, orada yaşayan halklarıyla birlikte kimisini öldürdüler, kimisini oradan zorunlu olarak sürdüler. Bütün yapıları da yerle bir ettiler” diye belirtti.

‘HALK BİR ARAYA GELSEYDİ SUR BU HALE GELMEZDİ’

“Hem öldürüyor, hem saldırıyor, hem yaşamından kopartıyor, hem evinden barkından kopartıyor, hem de borçlandıracak” diyerek Sur’daki yıkıma dikkat çeken Üstün, şunları dile getirdi: “Yani hayata döndürecek! Böyle bir aymazlık içindeler. Bu kadar başarılı olmalarının ciddi bir nedeni, bu topraklarda yaşayan halkların birbirlerine amasız bakıp, yan yana durmaması ve gecikmesi. Eğer gecikmeseydi halklar. Yani Ankara katliamında olduğu gibi ondan öncesindeki gibi koşarak biraraya gelseydi, ya da Suruç’ta gençlerin gelmesi gibi koşarak bir araya gelinseydi, Sur bu hale getirilemezdi.”

‘YIKIMI SAVAŞ ARAÇLARIYLA YAPIYORLAR’

Bölgenin tekrardan sermayenin değerlendirme alanı olarak sunmaya çalışıldığını vurgulayan Üstün, “Bunu savaş araçlarıyla yapıyor. OHAL ilan etti. KHK’lerle yasaklar getirdi. Sokağa çıkma yasakları getirdi. İtiraz edenleri KHK’lerle işten attı. Bunları görünür kılan basını kapattı. Dolayısıyla bizler geciktik. Gören duyanlar da gecikti. Affetmiyor faşizm, gecikme varsa bir alanda oradan dalıyor. Ayrışma varsa oradan dalıyor. Hem bizleri ayrıştırıyor. Hem de yoluna devam ediyor. Arkasına da kapitalizmin krizlerini alıp, sermaye birikimlerine devam ediyorlar. Bu sonsuz bir döngü değil. Bunu durduracak çok ciddi bir güç var. Zaten bu gücü çok iyi tanıyorlar. Hem bu coğrafyada özgürlük mücadelesi veren Kürt halkı hem de onunla dayanışacak olan tüm halklar” değerlendirmesinde bulundu.

‘DEVLET BÖLÜK BÖLÜK YIKARAK GİRECEĞİNİ SANIYOR’

Üstün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sur güçlü bir tarihi doku. Kürt halkının da örgütlü olduğu bir mekan. Hala yıkılmayan yerlere girdiğinizde bu dayanışmayı buram buram yaşıyorsunuz. Kent o bölgede birbirine dokunarak yaşıyor. Komün paylaşımları burada çok net görüyorsunuz. Tek bir sorun var. Suriçi yıkılırken hep birlikte burada olmalıydık. Şimdi çeper genişletiliyor. Diğer mahallelere doğru yayılıyor. Kentte bölük bölük yıkıntılar görüyorsunuz. Dolayısıyla oraya girmesi daha kolay olacak zannediyor. Ama hala orada ‘Ben mahallemden, evimden ayrılmayacağım’ diyen barınma hakkını yaşamını kollayan halk var. Bize düşen o halkla dayanışmak. Oranın bir kültürü, tarihi, yaşanmışlığı var. Diyarbakırlı olan herkes aslında Surludur.”

“Buradaki katliamlar, yıkımlar oldukça bu hepimizin özgürlüklerinin yok edilişi anlamına gelmekte” diye belirten Üstün, “Dolayısıyla dayanışmaya çağırıyorum. Sur’un Yıkımına Hayır Platformunda da bir yığın örgüt, siyasi parti ve emek mücadelesi veren meslek örgütleri bu dayanışma üzerinde sayıları giderek artıyor ve onların da çağrısı aynı. Biz Sur halkının yanında olursak, ama uzaktan değil, buraya gelerek onlarla birlikte olursak tıpkı 2013’te daha fazla ormanlık alanın kesilmesini önleyen gençler gibi buradaki halkı koruyabiliriz. Onların dayanışmasını büyütebiliriz” çağrısında bulundu.

EN SON EKLENENLER