Yoğurtçu Parkı’na girmek mi istiyorsunuz?

Her gün binlerce insanın uğrak yeri olan Yoğurtçu Parkı Salı gününden bu yana abluka altında. HDP’nin başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni ziyaret etmek istiyorsanız uymanız gereken bir dizi kural ve testten geçmek zorundasınız. Ziyarete hazırsanız şunları yapmayı unutmayın!

Her gün binlerce insanın uğradığı, dinlendiği ve spor yaptığı İstanbul Kadıköy’deki Yoğurtçu Parkı Salı gününden bu yana ablukaya alınarak, girişlere kapatıldı. Parktaki “güvenlik” çemberi veya ablukanın sebebi ise, HDP’nin Diyarbakır’da başlattığı ve parkta sürdürdüğü Vicdan ve Adalet Nöbeti.

4’üncü gününe giren nöbet için bariyerlerle kapatılan parkın etrafında hazır bekletilen binlerce polis ve TOMA olağanüstü bir görüntü veriyor. Dehşet verici engellemelere rağmen her gün sayısız ziyaretçi nöbet eylemine katılarak, devletin önlemini anlamsızlaştırıyor. Ancak tüm bunun için aşılması gereken engeller, kurallar ve testler var. Buyurun bu zorlu ziyaret için yapmanız gerekenler…

ABLUKA İÇİNDE ABLUKA

Parka kilometrelerce uzaklıktan kurulan ilk bariyerlerle başlayan abluka kısa mesafenin ardından yerini Genel Bilgi Taraması’na (GBT) bırakıyor. GBT kontrolü de yeterli değil yola devam edebilmeniz için. Ya önceden nöbete geleceğinizi akredite etmiş olmalısınız ya da kapıda bir HDP görevlisini görüp yardım talebinde bulunmalısınız…

61’İNCİ KİŞİ OLAMAZSINIZ!

“İlk bariyeri geçtim” diye sevinmeyin. Tüm bu çabanız da nöbet noktasına yetişmeniz için yeterli olmayabilir. Az ileride bir polis bariyeri ve GBT kontrollü daha geliyor. Diyelim bu sınavı da geçtiniz, bu kez “son arama noktasına” varıyorsunuz. “Aha da vardım” diye düşünmeyin zira sizi karşılayacak olanlar HDP’liler değil, bir grup polis olacak. İlk iki aşamada geçtiğiniz GBT’nin doğruluğunu test edecek son GBT’ye tabi tutulduktan sonra kaşınıza çıkan kafede beklemeye alınıyorsunuz. Mevzu 61’inci kişi. Çünkü aynı anda nöbet alanına 61’inci kişi giremiyor. Nöbet alanına bir defa da en fazla 60 kişi alınıyor. Hatta bazen polisler içerdekilerin kaç kişi olduğunu sayıyor. Olur ya “kaçak”çılığa alışmış Kürtler, parka da kaçak yollardan sızmış olabilir… Ara ara bariyerlerin arkasında “biraz insan gönderin” sesleri duyduğunuzda anlayın ki içeriden tahliyeler olmuş!

BU KURAL HERKES İÇİN GEÇERLİ

Girişlerde “diplomatım”, “avukatız” ya da “milletvekiliyiz” deyip de ayrıcalık arıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz. “Yoğurtçu Park Koğuşu”nda 61’inci kişi kuralı hepsi için geçerli… Ha Allah var, basın hariç. Basın dediysek mutlaka “havuzdan” olmalısınız, zira sarı basın kartı zorunlu. Sarı basın kartın yoksa, bir “ahbap”, bir “dost” ya da bir “hayırsever” arayışına çıkmak şart. Bulduysanız bu gruptan birini şansınız yüzde 50 arttı demek. Değilse bulduğun ilk ağacın altında polisin vereceği onayı bekle… Onay gelirse artık “izinli” ziyaretçisin…

UZUN İNCİ BİR YOLDAYIM!

Bitti mi? Hayır bitmedi! Son arama noktası da bu defa ziyaretçi kayıt defterine ismini yazmalısın. Varsa başbakanlık vesikanız (Sarı basın kartı) onun da fotoğrafı çekilir. İçeri girince bariyerlerle iki tarafı kapatılmış olan uzun ve dar koridordan alana doğru yol alıyorsun. Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım” türküsü henüz “propaganda suçu”na dahil olmadan mırıldanabilirsiniz.

Bizden tavsiye! Koridor boyunca asılı lolipopları okuyarak zaman tüketmeyin; “İzin merci” fikrinden her an vazgeçip, yarı yolda dönebilirsiniz. O yüzden izin kağıdınızı alır almaz, arkanıza bakmadan ilk 60’ın arasına girecekmiş gibi koşun…

GEREKÇE YOK OHAL VAR

Son bir not düşelim. Şayet sınavdan geçmek istiyorsanız, üzerinizdeki tüm eşyaları dışarıda birilerine veya sağlam olsun diyorsanız “Yedi emin polis” noktasına da bırakabilirsiniz. Zira içeriye girecekler veya girmeyeceklerin “yasak listesi” hazırda bekletiliyor. Mesela sanatçılar içeriye girince bağlamalarını, gitarlarını, darbukalarını kapıda bırakmak zorunda. Avukatsanız cüppenizi bırakmalısınız.

Yasak listesi biraz uzun, size özetleyelim: Çay semaveri, etrafı kapalı çadır, masa, 31’inci sandalye, platform, telsiz mikrofon, hoparlör ayakları…

Tüm bunlara gerekçe mi? Gerekçe yok, OHAL var…

Yasin Kobulan – dihaber

EN SON EKLENENLER