Kazım’a veda – Hüseyin Özdemir

Gelenektendir, ayrılıklar hep vedalaşma ile başlar. Vedalaşma anında yaşanan duygular farklıdır. Vedalaşırsın, kavuşma umudun vardır, huzurlusun… Vedalaşırsın, kavuşma umudunu hepten yetirmişsin, hüzünlüsün… 3 Ağustos günü, acıyla karışık hüzünlü bir vedalaşama yaşadık. Nazımın deyişiyle ‘‘en güzel günlerin en güzel dostlarından biri’’ pirimiz, dostumuz, arkadaşımız Kazım’la vedalaşarak ‘‘hakka uğurladık.’’

Hastaydı Kazım, hastalığı son günlerde giderek ağırlaşmıştı. Onu aramızda koparıp alacağı belliydi… Kendisi de farkındaydı. Her arayışımızda artık ‘‘gidiciyim, yokluğuma alışın’’ derdi. Alışır mıyız…? Çok zor…

Son telefon konuşmamızda yine ‘‘gidiciyim’’ dedi ve ardında o kısık, hasta sesiyle Veysel’in ‘‘Dostlar Beni Hatırlasın’’ dörtlüğünü mırıldandı. ‘‘Nereye gidiyorsun, seni bırakmayız dedim.’’ ‘’Yok’’ dedi ‘‘yok…’’ Yine ardında uyaklı bir ahenkle Yahya Kemal’in ‘‘Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan’’ dizesini mırıldanarak, ‘‘vakit tamam’’ dedi ve sesi gitti. O an yüreğimden bir parça koptu…

Morgta arkadaşları ve yakınları son kez görsünler diye yüzünü açtılar. Zihnime geçip oturmasın diye görmek istemedim Kazımın solmuş yüzünü. İstedim ki, zihnimde kimi zaman güldüğü, zaman kızdığı, kimi zaman şakalaştığımız, kimi zaman darıldığımız o kırk yıllık anlamlı yüzü silinmesin.

Ne diyelim; kaybedilmiş bir dostun ardında yazmak çok zor. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, boğazınıza bir şeyin düğümlenip oturduğu anlar yaşarsınız. Böyle anlarda gözleriniz ıslak, yüreğiniz buruk olur. İşte şu an öyle yoğun duygular içindeyim; daha fazla yazamiyeceğim. Ancak, can dostum, can kardeşim son kez sana sesleniyorum; huzur içinde yat. Senin Veysel gibi inleyerek dostlarına çağrıda bulunmana hiç ama hiç gerek yok; dostların zaten seni hiç ama hiç unutmayacak… İnan, mekanın yüreğimiz olacak …

“Bir dost öldü işte.
İşte beni görmeden geçti ölüm.
Ama şimdi sıra bende.
Benim, avcıların önündeki tek av parası şimdi.
                                   Semyon Gudzenko     “

EN SON EKLENENLER