Baydemir: Öcalan üzerindeki tecritte ısrar faşizmde ısrardır

Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin 4’üncü gününde konuşan HDP Sözcüsü Osman Baydemir, çatışmalı ortamın nedenlerinden birinin PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki görüşme yasağı olduğunu vurgulayarak, “Tecrit kaldırıldı, Cumhuriyet tarihinin en önemli süreci başladı. Barış istenirse tecrit kaldırılır. Tecritte ısrar faşizmde ısrardır, savaşta ısrardır” dedi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Vicdan ve Adalet Nöbeti, Van’da Musa Anter Barış Parkı’nda 4’üncü gününde. HDP, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ilçe örgütleri, sivil toplum örgütleri ve halkın aralıksız ziyarette bulunduğu nöbet eylemine, HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan ve MYK üyesi Saruhan Oluç da katıldı.

Günlük basın toplantısında konuşan HDP Sözcüsü Osman Baydemir, tutuklu vekilleri Ayhan Bilgen’in cezaevinde kaleme aldığı “Görüldü” kitabından “Mevlana’nın en sevdiğim sözlerinden biri; ‘bir ayağınız pergel gibi sabitken, diğer ayağınızla dünyaya uzanmalısınızdır. Bir hadiste ‘İki günü birbirine denk olan bizden değildir’ dendiği rivayet edilir. Dünyayı değiştirme iddiasını yaşama sebebi olarak görenlerin önce kendilerini değiştirme cesareti göstermesi gerekir. ‘Kınayıcıların kınamasından korkmadan’ der Kur’an. Bu aslında varacağımız menzilden çok yolu, yolculuğu sevmektir. Ben de derdimi seviyorum. O güzel halk türküsünde çok güzel dillendirdiği gibi; ‘Sermayem derdimdir, servetim ahım’” pasajını okudu.

Aynı zamanda “Semih ve Nuriye’lere vicdan ve adalet borcumuz var” diyen Baydemir, şöyle devam etti: “Adeta bütün insani değerler, son iki yıldır ağır saldırı altında. Bir toplumda adalet dediğimiz kavram, toplumu bir arada tutmanın mayasıdır. Adalet bozulmuşsa, toplumu bir arada tutmanın imkanı yoktur. Adalet öyle bir duygudur ki; ülkenin değerlerine aidiyet duygusu geliştirir. Bırakın adalet mayasını, sadece tabelalarında yazıdan ibarettir. Maya değil, tuzun kokmuş halidir. Tuz kokarsa, maya olmazsa, ekmeğin tadı da yoktur. Adalet mekanizmasının kendisi saldırı altındadır. 5 bini aşkın hakim ve savcı açığa alındı ve tutuklandı. Şimdi tek tip bir yargı inşa etmenin çabası içerisindedir. Bunu muhalefeti susturma sopası haline getirmek istiyorlar. Adalet bakanı avukatlık talimhanesi yayınladı.”

‘ADALET MÜCADELESİ ÖNÜNDE SET OLAMAZSINIZ’

Savunmaya yönelik kısıtlamaları da gündeme taşıyan Baydemir, “Adil bir yargılamadan söz edebilmek için, savunma hakkının kutsallığına riayet edilmesi gerekiyor. Savunma özgür değilse, yargının özgürlüğünden söz etmek imkansızdır. Bu genelgede siyasi isnat bulunan avukatlar, ilgili davalardan el çektirilebiliyor. Savunma hakkının kendisi tehdit ve saldırı ile karşı karşıya. Anlamı açık ve nettir, Guantanamo’dan ilham alan, cezaevinde tek tip elbise dayatıyorsa, yargının kendisine tek tip avukat ve savunma oluşturmaya çalışıyorlar. Düşünce ve hak savunucusu avukatlar, mesleklerinin ellerinden alınmasının tehdidi ile karşı karşıya. Çağrıda bulunuyoruz; sizler ne yaparsanız yapın, halkın adalete erişme mücadelesinin önünde engel ve set oluşturamazsınız” dedi.

‘ZALİMİN MASKESİ DÜŞTÜ’

Parkın etrafındaki bariyer ve ablukaya dikkat çeken Baydemir, “Musa Anter Parkı’nın önünde, vicdan ve adalet çağrısının kendisini tecrit ve izolasyona aldığınızı, toplumun vicdanı ile buluşmasının önüne geçtiğinizi sanıyorsanız; büyük yanılgı içerisindesiniz. Vicdan ve Adalet Nöbeti’nin amacı maskeyi düşürmekti, zalimin maskesi düştü. Şükürler olsun, toplumun vicdanı buluştu. Her geçen gün büyüyor” diye konuştu.

‘DELİ GÖMLEĞİ YIRTIP ATACAĞIZ’

Baydemir, devamla şunları dile getirdi: “Demokrasilerde siyasi partiler nasıl vazgeçilmezse, bir yargının da bağımsızlığının etkin işleyişinin olmazsa olmazı, savunma hakkıdır. Bugün Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın ve milletvekillerinin cezaevinde olmasının tek nedeni, legal demokratik siyaseti tasfiye etmek. Toplumu tek tipleştirmek ve deli gömleğini giydirmek. O deli ve faşizm gömleğini bugüne kadar yırttığımız gibi, özgürlüğe olan aşkımızla, onurlu bir barışı inşa kararlılığıyla deli gömleği yırtıp atacağız ve hep birlikte ret edeceğiz.

YÜZDE 13’ÜN VARLIĞINDAN KORKUYORLAR

Demirtaş, milyonların gönlünde taht kuran siyasi bir liderdir. AKP Genel Başkanı, siz dünya lideri olma hedefini her fırsatta ifade ediyorsunuz. Yüzde 50’nin temsilcisi olduğunuzu söylüyorsunuz; toplum kimi destekliyorsa başımız gözümüz üstüne kabulümüzdür. Toplumun yüzde 50’si temsilci oluyorsa, yüzde 13’ünün varlığından neden korkar. Muhalefetten korkan genel başkan olarak tarihe geçeceksiniz. Seçim bir yarıştır, seçim ile elde edemediği belediyeleri, silah zoru ile alan olarak tarihe geçeceksiniz. Vicdan ve adalet hareketi bir kez daha maskeleri düşürmüştür.

AKP Genel Başkanı, ‘AKP zaafa uğrarsa memleket zaafa uğrar’ diyor. Orada dur, neden memleket zaafa uğruyor. Senin dışında başka siyasi partiler var. Sen milletin iradesi ile geldin de, neden milletin iradesi ile gelenleri cezaevine koyuyorsun. AKP’nin zaten içerisinde bulunduğu durum, son iki yıllık bütün uygulamaları zaafın en büyük halidir. Türkiye’de bir zaaf varsa AKP-MHP şer koalisyonu ile yönetilmesidir. HDP’nin amacı ülkeyi bu durumdan kurtarmaktır. Ülke mutlak suretle kurtulacaktır. O da onurlu bir barış mücadelesi ile gerçekleşecektir.”

‘MECLİS BAŞKANI ENGELLENİYORSA ÇIKSIN AÇIKLASIN’

Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’ın Meclis’e SEGBİS yoluyla katılma isteğini de hatırlatan Baydemir, şöyle dedi: “25 gündür Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, Meclis Başkanı’ndan yanıt bekliyor. Milletvekillerinin tutuklanması anayasaya aykırı olduğu için dava açtık. AYM’nin daha önce verdiği kararı var. Demirtaş’ın Meclis faaliyetlerini ifa etmesi önünde engel değildir. Hodri meydan, o halde kurun SEGBİS’i parlamentoda grup toplantılarımı kendim yapmak istiyorum, Meclis Başkanı cevap vermiyor. Meclis Başkanı Meclis’in yerlerde sürüklenen onurunu, fiyakalı arabalara binme ile itibarı yükseltme arayışı içerisinde. 10 yıl belediye başkanı oldum. Taksiciler ve minibüsçüler başımızın tacıdır. En ufak haksızlıkta herkes gelip kapımıza dayandı. Herkes hakkına ve üyesine sahip çıkıyor, Meclis Başkanı ise hiç bir üyesine sahip çıkmıyor. Bütün bunlar tarihe not olarak düşecektir. Eğer Meclis Başkanı senin bir çaban varsa, hukuksuzluğun ve adaletsizliğin ortadan kaldırılması için çaban varsa ve sen de engelleniyorsan çık kamuoyuna açıkla. AYM’nin 3 aydır raporunu açıklamasına rağmen, neden hükmün açıklanmadığı açığa çıksın.”

‘6 BİN 400 HDP’Lİ TUTUKLANDI’

Partisini üzerindeki baskı, gözaltı ve tutuklamalara ilişkin de bilgi veren Baydemir, şunları ifade etti: “HDP’nin tasfiye edilme operasyonu, legal demokratik siyaseti tasfiye çabası, vicdan ve adalet nöbetini sürdürmesi ile devam ediyor. Ülkenin pek çok coğrafyasında HDP’nin aktivistleri ve üyeleri gözaltına alınıyor. Şu ana kadar 6 bin 400’ü aşkın bileşenimiz, üyemiz ve yöneticilerimiz tutuklandı. HDP miskali zerre geri adım attı mı? Biz vicdan diyoruz, onlar vicdansızlıkta ısrar ediyor. Adalet diyoruz onlar adaletsizlikte ısrar ediyor. Kendi hukukları ve hukuksuzluklar ile mutlaka yargılanacaklardır. Halkın ve hakkın önünde mutlaka hesap vereceklerdir.”

’36 İNSANA İŞKENCE TEK BİR POLİSİN SUÇU MU?’

Şapatan köyündeki işkenceye dikkat çeken Baydemir, şunları söyledi: “Demokratik siyaset, neden bir ülkenin olmazsa olmazı olduğu Şapatan’da yaşanan işkence ile bir kez daha ispatlandı. Bir gece yarısı bir mahalle basılıyor, halk meydan dayağından geçiriliyor. Şehrin valisi, ‘sosyal medyada dolaşan işkence fotoğrafları örgüt propagandasıdır’ diyor. O işlenen suçun teşhir edilmesidir. HDP olmasaydı, vicdanda, adalet de, eşitlikte ısrarcı olmasaydı, vahşetin üstü vali tarafından kapatılacaktı. HDP’nin incelemeleri vali tarafından çark etti. Bir polisin açığa alındığını ve soruşturmanın başlatıldığını açıkladı. 36 insanın haksız yere gözaltına alınması, onlarca inanın darp edilmesi, işkenceye uğraması tek bir polisin suçu mu? Bir kurbanlık koyun seçmişler, talimatı veren kimdir. Kimse seni yargılamayacak diyen asıl baştır. Baştan en aşağı seviyeye kadar, işkence suçuna bulaşan hiç bir kimse, adaletten kaçınamaz.

ENİNDE SONUNDA YARGILANACAKSINIZ

İki yıl önce Ağrı’da iki fırıncı çocuk, gecenin karanlığında fırının odunluğunda saklandılar. Ve orası tarandı, 2 çocuk hayatını kaybetti. Dönemin valisi onları terörist ilan etti. Kamuoyunun tepkisi ve kimi medya kuruluşlarının gerçeklere mikrofon uzatması ile iki genç oldukları ortaya çıktı. Aynı vali çözüm sürecini Ağrı’da provokasyon zeminini hazırladı. Şu anda o vali kızağa alındı. Faşizm öyle bir şey ki; yetkin ne olursa olsun, sizi kullanır ve miadınız dolunca sizi bir kenara atar. Bütün kamu görevlilerine çağrım var; vicdanınızda suç olan talimat kimden gelirse gelsin, yerine getirmeyin. Eninde sonunda o suçtan dolayı sizler mutlak suretle yargılanacaksınız. Yaşam hakkına yönelik suç zaman aşımına uğrayan suçlardan değildir. Bütün sorumlular, açığa alınmalıdır. Kabul etmek gerekiyor ki; savaş bundan dolayı kirletir. Suç öğretir ve suçluyu öğretir. Savaş vicdan ve ahlaktan uzaklaştırır. Vicdan ve adalet nöbetimizin diğer amacı, vicdandan ve ahlaktan daha fazla uzaklaşmayı önlemektir.

GUANTANAMO MODELİ İNSANLIK ONURUNA SALDIRIDIR

AKP Genel Başkanı Erdoğan, Guantanamo’dan ilham adlığını açıkladığından beri, cezaevlerinde siyasi tutuklulara işkence gerçekleştiriliyor. Van Saray Eş Başkanımız Zilan Aldatmaz’a yönelik çirkin saldırıdır. Saldırıya maruz kalan bütün tutsaklara geçmiş olsun diyoruz, hiç şüpheniz olmasın ki bütün bunların hesabı sorulacaktır. AKP Genel Başkanı Erdoğan, kendi tabiri ile siyasi bir gelenekten geldiğini söylüyor. Guantanamo modeli, insanlık onurunun kendisine saldırıdır. Sana sorarım; Guantanamo’dan ilham almak, bir çelişki midir, kendi varlığını ortadan kaldırmak mıdır veya bir badem aklının fikri midir? Ret ediyoruz. Guantanamo’nun bir daha bu ülkeye gelmemesi için var gücümüzle çabamızı kararlığını ortaya koymak istiyorum.”

‘TECRİT SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞIDIR’

PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan avukat, aile görüşme yasağına da tepki gösteren Baydemir, sözlerini şöyle tamamladı: “Bütün bu yaşadıklarımız, olup bitenler, eninde sonunda temel nedeni savaşın olmasından kaynaklanıyor. Neden savaş ve çatışma var, hükümet varlığını savaşa ve çatışmaya borçlu. Çatışmasızlığı sağlayan en büyük etmen Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılmasıydı. 2011 ve 2012 yılı şiddetin doruğa çıktığı yıllardı. Her gün onlarca insan hayatını yitiriyordu. Tecrit kaldırıldı, Cumhuriyet tarihinin en önemli süreci başladı. Ne zamana kadar 5 Nisan 2015’e kadar sürdü. O günden bugüne değin İmralı’da tecrit uygulanıyor. 860 gündür, 122 haftadır, dünyada eşi benzeri görülmemiş tecrit uygulanıyor. Asrın Hukuk Bürosu’nun verilerine göre, son 6 ayda 56 avukatın, 25 aile görüşme müracaatı ret ediliyor. Avukat yasağı ise 7’nci yılına girmiş bulunuyor. Uygulanan politikalar, savaş kışkırtıcılığıdır. Barış istense, kan dökülmemesi istense, denendi tecrit kaldırılır. Bununla başlarsınız yola. Ölümler ve çatışmalar durdu, demokratik yükseliş başladı. Ne yaptınız, tek başınıza iktidar olma uğruna ülkenin evlatlarını ölüme gönderdiniz. Ülkenin bütün demokratik değerlerini ortadan kaldırdınız.

CPT’nin (Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi) 6 ay önceki ziyaretinin raporunun açıklanmasına hükümet izin vermiyor. Tecritte ısrar faşizmde ısrardır, savaşta ısrardır. Vicdan ve Adalet Nöbeti’mizde bir kez daha tecride ve savaşa karşı net duruşumuzu ortaya koyuyoruz. Ülkeye özgürlük gelinceye kadar, tecrit ortadan kalkıncaya kadar, gazeteciler, yazarlar, eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz haklarına teslim edilinceye kadar vicdan ve adalet mücadelemiz sürecektir.”

EN SON EKLENENLER