İNSANA İŞKENCE DOĞAYA ZULÜM

Ekonomiden siyasete her alanda derin bir kriz yaşayan ve savaşı gitgide yaygınlaştıran AKP iktidarı, bir yandan köylerde ‘yerinde işkence’ yöntemiyle halkı bezdirip göçe zorluyor, diğer yandan sistematik orman yangınlarıyla doğayı yaşanamaz hale getiriyor

Savaş strajesinin bir uzantısı olan, 1925’lerde başlayan Dêrsim Katliamı’yla arşa çıkan ve 90’lı yılların en önemli savaş aracı olarak görülen politik orman yangınları, bugün yeniden uygulamaya sokuldu. Özellikle AKP iktidarı tarafından bitirilen çözüm süreci sonrasında başlayan yangınlar, Temmuz 2015 itibariyle de hız kazandı. Tekerrür eden devlet aklı, son bir yılda OHAL kalkanının da arkasına sığınarak, ‘askeri operasyonlar’ bahanesiyle Kürdistan coğrafyasını ve halkını hedef aldı.

Dêrsim, Amed, Botan başta olmak üzere, Kürdistan’ın birçok yeri AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın savaşta ısrarcı tutumuyla birlikte askerler tarafından ateşe verildi. Son olarak; Dêrsim, Cudi, Gabar, Besta’da 7 Ağustos günü başlayan yangınlar hala devam ederken, halkın yangınları söndürme çalışmasına yönelik girişimleri de askerler tarafından engelleniyor. Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF ) önceki gün sosyal medya hesabı Twitter’dan başlattığı #dersimyanıyor kampanyasının ardından bu kez dün basın açıklaması düzenledi. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde yapılan açıklamaya HDK Ekoloji Meclisi, Munzur Koruma Kurulu, Peri Suyu Koruma Platformu, Munzur Çevre Derneği ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ‘nin yanı sıra çok sayıda ekolojist katıldı.

Birçok canlı yok edildi

Operasyonlar bahanesiyle Kürdistan’ın ormanlık alanlarının ateşe verildiğinin vurgulandığı açıklamada konuşan DEDEF’den Hasan Şen, yangınlarla Kürdistan’ın yaşanmaz hale getirilmeye çalışıldığını söyledi. Konuşmasında Dêrsim’de günlerdir devam eden ve söndürülmesi engellenen yangınlara dikkat çeken Şen, “Dêrsim, HES projelerinin tehdidi yetmezmiş gibi bir de artık sistematik hal alan orman yangınlarıyla tahrip ediliyor. Devlet ve rantçı sermaye elbirliğiyle Dêrsim katlediliyor. Bu nedenledir ki; orman yangınları söndürülmek yerine büyümesine ve yayılmasına göz yumuluyor” dedi. Ana akım medyanın kamoyunun duyarsızlığını da eleştiren Şen, şöyle devam etti: “Yangınların Türkiye kamuoyunca bilinmesi ve ortak bir duyarlılık geliştirilmesi engellenmeye çalışılıyor.

Bu yangınlarla Dêrsim, sadece insanlar için yaşanılamaz hale getirilmekle kalmıyor, aynı zamanda hayvanların yaşam alanı ve pek çok endemik bitki türü de yok ediliyor.” Dêrsim’deki yangının Pilemûriye (Pülümür), Xozat (Hozat), Qisle (Nazimiye), Pulur (Ovacık), Mezgêrd (Mazgirt) ve Kutudere mevkillerinde hala devam ettiğine dikkat çeken Şen, “Biz Dêrsimliler orman yakmakla hiçbir sorunun, hele ki toplumsal sorunların çözülmeyeceğini çok iyi bilmekteyiz. Çözüm, sosyolojik gerçeklerle savaşma inadını sürdürmek değil, barışı ve evrensel hukuku sağlamaktır. Ancak barış ve hukukla uyuşmaz hayallerini Türkiye’ye dayatanlar tam aksini yapıyor” diye konuştu.

Operasyonlar dursun!

Şen, son olarak, konuşmasında şunları söyledi: “Orman yangınlarının tesadüf olmadığını biliyoruz. Farklı kimlikli halkların imhası ve doğanın bir kar alanı olarak istismar edilmesinin sonucu olduğunu biliyoruz. Biz Dêrsimliler, etnik asimilasyonun ve operasyoncu siyaset tarzının derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Orman yakmalara, köy boşaltmalara, barajlara, ormanların ev sahibi hayvanların kovulmasına ‘Hayır’ diyoruz.”

Ormansız bir yaşam olmaz

Munzur Çevre Derneği Başkanı Hatun Esen, Dêrsim’de çıkarılan yangınlarla bir halkın geçmişinin yok edildiğine vurgu yaparak, “Bizim atalarımız yaylalara çıkarken bile orada yaşayan canlılardan izin alırdı. Devlet şimdi bizim için değerli olan her şeye saldırıyor. Fakat biz bu katliama göz yummayacağız” dedi. HDK Ekoloji Meclisi üyesi Kiraz Özdoğan da, Dêrsim halkı ile dayanışma içinde olacaklarını belirterek, “Orman yangınları politiktir. Ormansız bir yaşam olmaz” dedi.

İSTANBUL

EN SON EKLENENLER