DAD “Mazlum çaresiz, Mekan rızasız, zaman sahipsiz değildir.”

Suriye’nin İdlip şehrine düzenlenen hava saldırısında resmi rakamlara göre 34 can yaşamını yitirdi. Bizler biliyoruz ki, annelerde biliyor ki, bu yaşanan Hakkın emri rızası değildir. Hakk isminin manası suistimale uğratılamaz, hakikati, rızalığı esas alan bütün inançlarda ” Yaşam Hakkı” en kutsal haktır. Hiç bir güç, anlayış yaşam hakkının son bulmasının gerekçesi olamaz. Bu evrende doğum kapısı ile doğan her canlı, varlığını, birliğini, dirligini devam ettirmeye kendisi rıza göstermelidir.

Başından itibaren, ülkemizin bir çıkmaza gireceğini, anaların yaşanan sürece rıza göstermeyeceğini, bir başka mekana rızasız girilemeyeceği en yüksek şekilde dillendirilmişti. Savaş tezkerelerine onay veren bütün partilerin bu suça ortak oldukları Bilinmelidir. Bilinmelidir ki, bütün kelamlarda, inançlarda yaşatmak esastır.Yaşattığınız kadar yaşarsınız, öldürdüğünüz kadar ölürsünüz. Kimden gelirse gelsin, hangi taraftan ölürse ölsün,öldürülen her canla beraber Hakta öldürülür. Bir savaşta sadece insanlar ölmüyor, insanlıkta ölüyor. Aslolan öldürmek değil, yaşatmaktır.

Bizler biliyoruz ki Ortadoğu’da artık vekalet savaşları sona ermiş yerini asalet savaşlarına bırakmıştır.Yaşanan her an yeni gelişmeleri,çoklu kazanım ve kayıpları kendi içinde barındırır. Ortadoğu ve mezopotamya’da Nemrudî zihniyetlerin temsilcileri, rızasız lokma yiyenler, dillerinde çiğ söz midelerinde, çiğ lokma olanlar farklı itikatlara, inançlara, komlara, Hak ve Hakikat uğrunda yürüyenlere, aşiretlere kısacası Rıza toplumuna tahammül etmeyip her türlü zulmü reva görmektedirler.Neden birbirleri ile meydan kurup hak kelamını söylemek yerine her türlü Savaş teknolojisini konuşturuyorlar? Neden bir başka ülkenin ölümlerinin sayısının fazla olması bir başarı kabul ediliyor? Neden sayılar ve parmaklar bu kadar ruhsuzlaştı? Hangi ülkede olursa olsun, başta anneler mazlum halklar, emek, barış, demokrasi, insan hakları mücadelesi verenler savaş istemiyor.

Ortadoğu’da dengeler yeniden yapılandırılıyor. Üçüncü Dünya savaşı, birinci ve ikinci Dünya savaşı sonrasında oluşan nizam’ın yeni koşullarda uygulanması manasına gelir. Bütün nahak zihniyetler şunu net olarak biliyorlar ki, mevcut durumda tekellerine aldıkları bütün inançların hakikat paydası yok edilmişti, kirletilmiştir, inançlar devletleşmiştir. İnsanlık adına ilkleri var eden bu coğrafya tarihsel hafızasından silinmek isteniyor. Bu coğrafya binlerce yıllık Hakikat ve özgürlük yürüyüşünde; direnen inanç gerçekliğini, direnen halk gerçekliğini bu güne kadar devriye etmiştir. Bu Hakikat bütün Nemrudî zihniyetlerin korkulu rüyasıdır. Özgür bir yaşamı arzulayan, bunu haykıran Rıza toplumu sürekleri bu savaşlarda ciddi bir şekilde yok edilmeye çalışılıyor. Savaşta etkilenmeyen bir tek yaşam alanı kalmamıştır. Bütün cümle Can birey, toplum, doğa savaştan etkilenmiştir.
Nemrudî zihniyetler, savaş ve zor aygıtlarını çeşitli ideolojik kılıflarla (Düşman, terörist, kâfir,dinsiz) meşrulaştırır. Bu savaşlara katılan bütün ülkeler “iç düşman – dış düşman” söylemleriyle zulümlerine meşruiyet sağlarken aynı zamanda kendi coğrafyalarında ki Rıza toplumu süreklerini düşman ilan ederek yok etmeye çalışıyorlar. Çünkü cümle canın rızalık esası ile yaşayabileceği yeni bir yaşam Rıza toplumunun kökleri üzerinde var olur.

Savaşların ardana saklanan, Nemrut iktidarlardır.

• Çözüm yaklaşımı olmayan Suriye politikası Katliama dönüşmüştür. Sorumluları derhal istifa etmelidir. Türkiye Halklarına hesap veren ahlaki ve vicdanı sorumluluğa çağırıyoruz.
• Zülmün ve savaşların mağdurları Mültecileri şantaj aracı yapmak poltik sıkışmışlığın açık göstergesidir. Ve zulüm politkasıdır. Mülteciler pazarlık konusu edilemez.
• Türkiye Halklarının iradi temsiliyeti Meclisi derhal tek tek vekil boyutunda olsa bile biraraya gelerek bizlere dönük sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. Hiçbir vekil ne mültecilerin yanına gitmiştir ne de giremediği meclisin önüne gitmiştir. Dökülen her kandan hepsi sorumludur.
• Türkiye demokratik güçleri ve hak savunucuları bu zülme birlikte dur demelidir. Biz Aleviler savaşı kabul etmiyor. Halkları birlikte büyük barışı inşa etmeye çağırıyoruz.
• Suriye de çözüm sadece bazı güçlere bırakılamaz, dünya savaş halindedir. Tüm sorumluları biraraya gelerek çözüm üretmek zorundadır.
• Ülke olarak İdlip’de varlığımızı meşru kılan gerekçe neydi? Tezkereye onay verip, süreci eleştirenler ne zaman hakikati göreceklerdir.? Mekana rızasız girilmez hakikati ayaklar altına alındı. Barış, kardeşlik, hoşgörü, ile ilgili kelimeler, kavramlar, şiirler, hak kelamı daha fazla iken neden savaş? Bir an önce bu savaştan vaz geçilmeli, barışın dili tesis edilmelidir.

Suriye’de Hakka yürüyen, yaşam hakları elinden alınan canların annelerinin acısını en derinden hissediyoruz. Biliyoruz ki yaşanan süreç, göz yaşı, söylenen sözler,bir annenin acısını dindiremez. Adı ne olursa olsun hiç bir gerekçe yaşam hakkını sonlandıramaz.

Mazlumların rıza göstermediği, adına savaş denilen bu Nemrudî zihniyetlerin iktidar yarısında hakka yürüyen canların devirleri daim olsun.

“Son bulsun savaşlar insanlık ölmesin, barış güvercini uçsun dünyada”

Demokratik Alevi Dernekleri Genel Merkezi

EN SON EKLENENLER