JW: Irini’nin amacı Alman-Avrupa iktidarını korumak

Birleşmiş Milletlerin Libya’ya yönelik silah ambargosunun denetlenmesi için Avrupa Birliği (AB) tarafından Akdeniz’de başlatılan “Irini” adlı operasyona Alman askerlerinin de destek vermesi yönündeki tasarı dün Bakanlar Kurulu’nda kabul edildi. Berlin’de yayımlanan Junge Welt, Alman askerlerinin de katılacağı “Irini” operasyonunun barışa yeterince katkı sağlamayacağını görüşünü savunuyor.

“…Ne kısa süreli ateşkes kalıcı olabildi, ne de iç savaşın taraflarına dışardan sponsor olanlar, özellikle de Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri, Libyalı müvekillerini kendi başlarına bırakmayı düşündü. Bu durumda da Avrupa Birliği’nin müdahale etmesi ve en azından silah ambargosunun uygulanmasını sağlaması gerekiyordu. ‘Irini’de barışın yanı sıra Alman hükümeti açısından kuşkusuz ne pahasına olursa olsun güvence altına alınması gereken Alman-Avrupa iktidarı söz konusu. Alman silah sanayinin en iyi müşterilerinden birinin, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Halife Haftar’a bağlı milislere silah sevkiyatını engellemek ve NATO müttefiki Türkiye’nin Trablus ‘hükümeti’ yararına müdahalelerini önlemek için Alman ordusunun katkı sağlayacak olması dikkat çekici. Operasyona katılan savaş gemileri mürettebat, Haftar’ın birliklerini vurduğunda Türk fırkateynlerine el mi koymalı? ‘Irini’ büyük olasılıkla bu ya da o sürprize açık ancak faydalı olmayacağı şimdiden belli olan bir konu var, o da ‘barışın’ sağlanması.”

Yeni tip koronavirüsün yol açtığı akciğer hastalığı COVID-19’a karşı BioNTech şirketi tarafından geliştirilen bir aşı için Almanya’da klinik deney yapma izni verildi. Frankfurter Rundschau gazetesi, 2021’den önce aşının yaygınlaşamayacağına dikkat çekiyor.

“Pandeminin beklenen sonu; kısıtlamaların ve virüsün bulaşma korkusunun sonu olurdu: Koronavirüs aşısı, bütün korkuları her ilaçtan daha fazla gidebilirdi. Mainz’deki Biontech şirketinin muhtemel aşıya ilişkin klinik araştırmalara başlama onayı aldığı haberi umut yaratıyor ama aşırı sevince yol açmıyor. Biontech, bu yılın sonuna kadar milyonlarca doz aşı üretebileceğini vaadetse bile, en iyimser süreçte dahi 2021’den önce yaygın olarak aşı yapılabilmesi pek olası değil. Vücudun istenen tepkiyi gösterebilmesi için aşıların çok zaman alan testlerden geçmesi gerekiyor. Ciddi tepkilerin ihtimal dışı bırakılması çok daha büyük önem taşıyor. Bu da, hızla sonuç alınması yönündeki anlaşılabilir istekten daha önce geliyor.”

Kassel’de yayımlanan Hessische Niedersächsische Allgemeine gazetesinde de aynı konu işleniyor.

“Zamana karşı yapılan yarışın ilk etabının kazanılmasının arkasında, bilim insanları ile ilaç şirketlerinin benzersiz iş birliği bulunuyor. Korona serumunu bulmak için yapılan yarışta kuşkusuz araştırmacılık şerefi, bilimsel ün, ilaç şirketlerinin elde edeceği yüksek kâr, ulusal çıkarlar ve siyasetin yaptığı baskı söz konusu. Ancak bütün bunlar normal koşullarda yıllar gerektiren bir çalışmanın, altı aydan kısa bir süre içinde sonuca ulaşması için yeterli değil. Bu sadece, tüm tarafların kendi çıkarlarını en azından kısmen arka plana atması ile mümkün olabilir.”

Hamburg’da yayımlanan haftalık Die Zeit gazetesindeki yorumda ise Almanya’da koronavirüs salgınına karşı alınan önlemlerin temel hakları kısıtladığı görüşü savunuluyor.

“Şimdi başlayacak olan ikinci aşama, insanlar arasındaki temasa ilişkin sert kısıtlamalardan daha zor olacak. Parktaki bankta yalnız, iki kişi veye hiç oturmama yönündeki tartışma hayati değildi. Şimdi karmaşık değerlendirmeler,  büyük adaletsizlikler geliyor. Kreşler hâlâ kapalıyken, neden ilkokulların bazı sınıfları açılıyor? Bu türden farklılıkları anlatmak için şunları söylemek yeterli değil: Maskeni tak, çeneni kapa! Temel haklar, vatandaşlara devletin hediyesi olarak dağıtılmadı ve kötü bir yönetimde tekrar kısıtlanıyor. Şimdi karar alan herkesin, bunları çok daha titizlikle açıklaması gerekiyor.”

dpa/JD,ET

© Deutsche Welle Türkçe

EN SON EKLENENLER