Alevi Kadınlar: Kah Fatıma Ana, kah Zeynep, kah Sakine olduk zalime boyun eğmedik!

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) öncülüğünde düzenlenen Alevilerin program taslağı çalıştayı 2. gününde Balıkesir Edremit’te devam ediyor. Bugün devam eden sunumlarda kadın (Ana-Bacı) masası sunum yaptı.

Masa adına Sunumu İstanbul PSAKD Kartal Şube Başkanı Songül Tunçdemir yaptı. Tunçdemir sunumda “Boynumuzu bükmedik, bükmeyeceğiz, bükemeyecekler. Acımızı Hakikat ile sırladık. Kah İbrahim, kah Hüseyin, kah Hallac, kah Nesimi, kah Pir Sultan Abdal, Kah Şeyh Bedreddin, kah Fatıma Ana, kah Zeynep, kah Sakine olduk zalime boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Aşk olsun cümlesine…” şeklinde konuştu.

Kadın masasının sunumun tamamı şöyle:

Hakk Aşkıyla Gerçeğin Demine Hü..!

Öncelikle sorunlarımızı konuşmak ve ortak çareler geliştirmek için bir araya gelmiş tüm canlara Aşk-ı Niyaz ederiz.

Hakk bir’dir. Bizler tüm renklerimiz ve farklılıklarımızla burada yan yana olmaktan, yolumuzun yegâne düsturu 72 mihmana, misafire, c0an’a yar-çar bir nazarda baktığımızı bir kez daha göstermiş bulunuyoruz. Cümlenize aşk ola…

Değerli canlar, yolumuz Hakk ile hal olma, kendini tüm hallerle Hakk ile buluşturma, birleme yoludur. Buna sebeptir ki yolumuzda dişi-erkek sorulmaz denile gelmiştir günümüze kadar. Bizler ocaklar içerisinde dar-didar olurken cemlerde erkanlarda ocak içinde yaşanılan sorunlara erkekler ile beraber çözüm arayan, sorunlara cevap üreten taraflardan biri idik…

Kadın canlar, cemlerin eşit düsturu, Pir’in hane ziyaretlerinde de onun hemen yanında yer alan bir süreçten şimdilerde sadece cemlere pişirdiği niyazı getiren, hanesindeki kişilere dua almayı uman ve yetinen kişilere dönüştük. Hatta ne yazık ki eleştirdiğimiz erkekler kadar yolun dışındayız. Süreğimizin tüm kurallarının dışında bir yerde konumlanır olduk.

Modern toplum, diğer adıyla sermaye toplumu kuramcıları, sömürü sistemini var edebilmek için insanı öz kaynağı olan ‘’ben’’ den çok uzak bir yere taşımıştır. Hepimiz farklı coğrafyalarda kendi olmak halinden çıkarıp (İnanç, kültür, gelenek, dil, örf vb.) diğer adıyla insanı insan yapan her şeyden zorla koparılarak tokluk peşine yaşamlara sürüklemiştir. Modern toplum dediğimiz şey insanı yabancılaştıran, kimliksizleştiren, yani insan olmaktan çıkaran bir durumdur.

Ve ne yazık ki toplumsallaşma adı altında oto- asimilasyon, bir seçim haline dönüştürülmüştür. Bunun dışında kalmak isteyenler de zalimin en acı şekilde zulmüne uğramıştır. İşte Koçgri, Dersim, Maraş, Sivas ta yaşanan tam da buydu. Kendi olmakta ısrar eden, inancını, kültürünü, var etmeye çalışan canlarımız bunun bedelini en ağır şekilde ödedi.

Maraş’ta hamile kadınlara ve karnındaki bebeğe yapılanların, diri diri yakılan, Dersim de kara trenlerle bilinmedik diyarlara sürülen yüzlerce kadının dramı da bunun bir parçasıydı. Unutmadık, unutmayacağız… Bu vesileyle bu katliamlarda Hakk ile Nur olmuş, Hakikate sırlanmış tüm canları elem ve saygıyla yad ediyoruz. Çarkı Pervazda devirleri daim olsun. Nurları Şah-ı Nur olsun.

Boynumuzu bükmedik, bükmeyeceğiz, bükemeyecekler. Acımızı Hakikat ile sırladık. Kah İbrahim, kah Hüseyin, kah Hallac, kah Nesimi, kah Pir Sultan Abdal, Kah Şeyh Bedreddin, kah Fatıma Ana, kah Zeynep, kah Sakine olduk zalime boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Aşk olsun cümlesine…

Kıyım, katliam, asimilasyon bizi yolumuzdan ayıramaz. Ancak yaşadığımız bu süreç tarihsel öneme sahiptir. Dışarıdan gelen bu saldırılarla ortak sorunumuz, ilk yan yana durmak ile aşılabilecektir.

Ocakları yeniden harlamak… Pir, Rehber, Talip,  Musahiplik işleyişini önceleyerek bunu sağlayabiliriz. Biz inanç özneleriyiz. Hepimizin türlü dünya görüşleri, ideolojileri var. Ancak Yol söz konusu olduğunda yolun gereğini yapmak, yolun değerleriyle hareket etmek, boynumuzun borcu, yolumuzun gereğidir.  Yolu kendi siyasal, ideolojik perspektifine uydurmaya çalışanlara da ‘’Edep ya hü..! ‘’diyor ve onları edep erkana davet ediyoruz.

Yol cümleden uludur. Böyle görmeyenlerin yolumuzda karşılığı da hepimizce malumdur.

Değerli Canlar,

Kadın, Mürşid-i Kamilullah’tır. Mürşid, ışık demektir.  Kubbeyi Rahman’daki  nur, Kadın dır. Buna sebep de yolumuz kadını kutsal sayar ve onu payelerin en değerlisi olan Mürşitlik makamında görür.  Tabii şimdilerde ne kadar durum böyle olmasa da biz bunun yeniden ocaklarımız, süreklerimiz oldukça Hakk, Hakikat muhabbetleri demlendikçe bu durumun yeniden açığa çıkarılacağına dair itimadımızdan şüphe etmiyoruz.

Derdimiz kadını erkeğin önünde ya da çok ilerisinde göstermek değil, kaybettiği değerin hatırlanmasını sağlamak. Başka deyişle kadın-erkek çatışması yaratarak yeni sorunlara nedenler yaratmak yerine evrenin iki karşıtını yan yana kusursuz Hakk Yol Aleviliğinde Mürşid-i Kamil insan donunda birlemektir. İbadetimiz olan Cem Erkanlarında cinsiyet yoktur, Can vardır. Bu durum Kırklar Meclisinde de vardır. 17 Kadın, 23 Erkek vardır.  Ana Fatma da Kırklar Meclisindendir. Bu yüzden inanç önderlerinden söz ederken sadece baba, dede, pir değil, analık kavramı üzerinde de durmak ve önemsemek gerekiyor. Aksi taktirde özümüzü inkar etmiş ve yola bilmeden ihanet etmiş oluruz

Bektaşi süreğinin kurucusu olan Kadıncık Ana, nasıl ki Bektaşiliğin içerisinde yok sayılmaya çalışılıyorsa, günümüzde de Alevi kadınların düşürüldüğü durum  aynıdır.

Kadın, Alevilikte anadır, bacıdır. Kadın erkek sorulmaz ibadetin dilinde, Hakk’kın yarattığı her şey yerli yerinde, Kadın erkek ayrımı yok bizim nazarımızda, eksiklik, noksanlık senin görüşlerinde.’’

Canlar,

Mevcut Alevi kurumlarında temsiliyetleri eşit hale dönüştürmek gerekiyor. Bu minvelde mevcut kurumlar içerisinde yolumuzun ocak sistemleri içerisinde sürdürüle gelmiş ancak yukarıda eleştirdiğimiz modern toplum algısı içerisinde hafızamızdan silinmek istenen ana, bacı, diğer adıyla kadın-can ın toplumsal görünürlüğünü sağlamak ve geliştirmek adına kurum içi %50 temsilin uygulanmasına dair tüzük değişikliklerinin bir an önce yapılması elzem hale gelmiştir.

Ocak örgütlenmelerinde doğa, sömürülecek bir kaynak olarak görülmez. Hakk kın yaşadığı evren (Panteizm) olması sebebiyle ikrar verilen ve rızalaşılan bir sistemi doğalında getirir. Yol gereği evrendeki her canlı-cansız özne hakkın bir suretidir ve onunla ilişkilenirken saygı, toplumsal bir kovdur.  İhtiyacı kadarı tüketim ve yaşadığı çevreyle ikrar ve rızalık yolun yegane düsturudur. Bu yüzdendir ki yolumuz tarihler boyunca iktidarsız rıza toplumunu ocaklar içerisinde kurmuş ve varlığını günümüze kadar gelişini sağlamıştır. Yaşadığı toplumda ve çağda üretimini ocağından aldığı düsturla şekillendirmiştir.

Dolayısıyla ocak sitemi kendi üretim ve tüketim tarzıyla ekonomisini de oluşturmuştur. Yaşadığımız bu dönemde kooperatif oluşturmak, emek ve üretim ilişkisinde doğru bir yöntem olacaktır. Emek bir sömürü olmaktan çıkarılıp özgür üretimin parçası haline ancak bu şekilde getirilebilir. Kendi ekonomisini oluşturmuş ocaklar, iktidarın tüm baskılarına karşı böylelikle doğal öz savunmalarını yaratıyor olmaktadır. Binlerce yıl iktidara bulaşmadan, iktidarlaşmadan ocakların kendini var etmesi işte bu emek üretim modelinden kaynaklanmaktadır. Bugün de bunun sağlanması mevcut üretim modelleri arasında doğaya en uygun olması rastlantısal değildir. Doğru eğitimle insanın yabancılaştığı insan olma düsturu, böylelikle can bulmuş olacaktır. Alevi kadın örgütlenmelerinde bu üretim modeli hem kadının özgürleşmesinde hem de ilişkilendiği toplumun özgürleşmesine bir pencere açacaktır. ‘Ben kimim?’ olarak başlayan soru ‘Biz kimiz?’ ile toplumsallıkta karşılığını görecektir.

Güruh-u Naci yani kurtarılmış aile, temiz toplum anlamına gelen bu hal, böylelikle tarihsel görevini bir kez daha yerine getirmiş olacaktır. Ocak içerisinde yaşayan özne, yaşadığı çevre ile ilişkilenirken kendi dışında var olan türlere de saygı geliştirmekle mükelleftir.  Bunun sağlanması da ancak ve tek güçlü kadın dayanışmasından geçiyor. Hangi siyasal reflekse sahip olursak olalım Alevi kurumlarında kadının görünürlüğünün ve iş yapar hale gelmesinin sağlanması için ortak Alevi Kadın Çalışmalarının sağlanması gerekiyor. İnançtan, kültürel ve sosyal çalışmalara pek çok iç eğitim alma koşulları oluşturmalıdır. Ortak eylem, aktivasyonlar yapılabimesinin koşulları sağlanmalıdır. Alevi, Bektaşi, Kızılbaş, Çepni, Kakai, Ehli Hak, Yaresan sistem dışında tutulan bu sürekler bir araya gelip birlenmelidir.

Hakikat, Kalu bela dan beri insanlığın başından geçen bütün tecrübelerin biriktirdiği, her coğrafyada, her inançta, her canlıda, her cinste ve doğada ve tüm zamanlarda bir olabilen tek şeydir. Kimseyi geride bırakmadan yürütmesi Hakikat kapısındaki makamlardan biridir. Alevilikte kadın konusu en az tartışılan ve doğru çözümlenemeyen bir konudur. Bugün kendi içinde parçalılığı yaşayan Alevi inancının yeniden kedi öz ilkeleri temelinde toplumsallaşması, kadına hak ettiği yerin verilmesi tartışmasız ihtiyaç haline gelmiştir. Hakikate ulaşmak  ancak bu yolla sağlanacaktır… Hakikat aşkıyla gerçeğin demine hü…

Yaşadığımız coğrafyada neredeyse bir cins kıyımı ile karşı karşıyayız. Kadın mücadelesi ve örgütlenmesi büyüdükçe kadınların başına gelenler saklanamaz oldu. Kadının Hakikat mücadelesi, niteliği, biçimi ne olursa olsun kadın kitleleri ciddi bir saldırı ile karşı karşıyadır. Alevi kadınlar da bulundukları yerden saldırıları göğüsleyecek düzeyde bir özgün örgütlülüğe ve diğer kadın mücadelesi veren yapılar ile dayanışma içinde olmak durumundadır. Ülke gerçeğimizde ideolojik, politik, eğitsel ve kültürel olarak derinleşen ve fütürsuzlaşan milliyetçilik, militarizm, dincilik, gericilik, cinsiyetçilik en çok ta Alevi toplumunun geleceği için kaygı vericidir. Nasıl ki yaşanan kadın tecavüzleri ve cinayetleri, çocuk tecavüzleri, seküler yaşam süren öznelere karşı saldırılarda kadınlar seslerini yükseltiyorlarsa Alevi toplumu ve inancı için oluşan tehlikelere karşı da aynı tavır sergilenmelidir. Günümüzde kadın kimliğine karşı geliştirilen açık saldırı, en çok da Alevi kadının yaşam kimliğine yöneliktir. 9 yaşında kız çocuklarının nikah adı altında psikiyatride pedofili olarak tanımlanan bir hastalığa kurban edilmesi, toplum tarafından kabul edilebilir hale getirilirken Alevi kadın ile evlilik olamayacağı, pedofili yandaşları tarafından ‘’caiz değildir’’ olarak tanımlanan bir dönemden geçiyoruz.

Her şeye rağmen kesintisiz yok sayma ve inkar karşısında varoluşunu özgürce yaşamak için kesintisiz bir biçimde hakikat mücadelesi veren yine en çok kadınlar olmuştur.

Alevilik YOL dur, yol da anadır. Pir Sultan Abdal ‘’Kıblem sensin yüzüm sana dönerim’’ demişti, biz kıble olmaz isek sistemin tarif ettiği kıbleye hep beraber dönmek zorunda kalırız. O kıblede de taciz, tecavüz, yoksulluk ve savaş var. Kıblenin şaşmaması için Alevi kadınlarına büyük görev ve sorumluluk düşüyor. Tüm Alevi kadınlar ancak aktif katılımla hayatı değiştirip dönüştürebilirler. Unutmayalım, bizim elimiz Ana Fatma’nın elidir, elinin değdiği her şey değişir ve güzelleşir. Mürşid kapısı Fatma Ana ise bizi Hakikate ulaşır kılacak olan onun fikir, zikir ve eylem birliğidir.

Sonuç olarak çıkan önermelerimiz:

1-Alevi Bektaşi İnanç Kurulunda analarımızın eşit temsiliyeti sağlanmalı. Cem Erkanlarımızda post makamında 12 hizmette Analarımız ve bacılarımız da yer almalıdır.

2-Örgütlerde, İnanç Kurullarında, meclislerde yönetim kadrolarının tüm kademelerinde eşit temsiliyet sağlanması için ilgili kurumlarda gerekli tüzük değişikliği bir an önce yapılmalıdır.

3-Kadın kolu değil, kadın meclislerinin oluşturulması, kadının sosyo-ekonomik olarak güçlendirilmesini sağlayacak çeşitli atölyelerin kurulması, kooperatif oluşturulması sağlanmalıdır.

4- Tüm emek alanlarında çalışan kadınların hakları korunmalı,  mağduriyetleri durumunda ortak bir tavırla sahiplenilip tepki verilmelidir.

5-Bütün Alevi kurumlarda bulunan kadınların bir araya gelebileceği, ortak kararlar alabileceği koşullar sağlanmalıdır.

6-Toplumsal cinsiyetçilikle mücadelede diğer kadın örgütleriyle ortak hareket edilmelidir.

7-Başta Kadıncık Ana olmak üzere Kadın pirlerimizin ziyaretgahlarının ziyarete açılması, tarihteki ve inançtaki yerlerinin korunması için acil önlemler alınmalıdır.

Sözü biz kadınlar almalı, sözümüzü de özümüzü de biz haykırmalıyız.

Hakk Hızır yardımcımız yoldaşımız olsun,

Aşk ile, eyvallah….

EN SON EKLENENLER