DAD Genel Başkanı Kulu: Devletten bir beklentimiz yok

DAD Genel Başkanı Musa Kulu, inançların siyasete malzeme edilmesine tepki göstererek, “Devletten bir beklentimiz yok, kendi dil, kültür ve inancımızı yaşamak istiyoruz” dedi.

Seçim tartışmalarının yoğunlaşmasıyla birlikte farklı inanç kesimlerinin yıllardır çözüm bekleyen sorunları da bir kez daha gündeme geldi. Muhalefet partileri tarafından her gün erken seçim çağrısı yapıldığı son aylarda, AKP’nin benzer girişimleri gündeme geliyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 25 Ekim 2021 tarihinde “Talimatımızla ülkemizin 58 ilindeki bin 585 cemevi ziyaret edilerek, hazırlanan kapsamlı çalışmayı görüştük” açıklaması yaparken, kimi partili yetkililer bir kez daha cemevlerine ibadethane statüsü verilebileceği yönünde açıklamalar yapmaya başladı. Söz konusu açıklamaların yanı sıra bazı AKP’li bakanlar ve milletvekilleri de cemevlerine ziyaretlerini sıklaştırdı. Hükümet yetkililerinin girişimlerini değerlendiren Demokratik Alevi Dernekler (DAD) Başkanı Musa Kulu, inançların siyasetin malzemesi haline getirilmesine tepki gösterdi.
ÜLKENİN ZENGİNLİKLERİ
Devletin kendi istediği bir etnik kimlik ve inançsal yapı oluşturmak istediğini belirten Kulu, “Hakkın yarattığına şekil vermeye başladığınız zaman zaten siz haktan çıkmışsınızdır. Ne-hak durumundasınız. Bu da sizi tamamen insanlara karşı suç işleyen bir mekanizma haline getirir. Esas sıkıntı da burada başlıyor. Bugün bu ülkeyi yönetenlerin hepsi, Kürt, Çerkez, Arap, Pomak, Laz ve Alevileri yok sayarak, Türk ve Müslüman yapmaya çalışıyor. Halbuki bu ülkede yaşayan her farklılık, ülkenin gerçekliği, zenginliği ve güzel bir yaşamın imkanıdır” diye konuştu.
‘BİR ŞEY İSTEMİYORUZ’
Kulu, cemevlerine dönük statü tartışmalarına dikkat çekerek, bu durumun iktidar tarafından suiistimal edildiğini söyledi. Kulu, “Kimseden bir şey istemiyoruz. Devletten cemevini ibadethane olarak kabul etmesini istemeyiz. Bizim böyle bir isteğimiz yok. Basına yansıyan şey aslında devletin manipüle etmeye çalıştığı, bir anlamda bir lütufmuş gibi ‘şunu bunu’ vereceğim demesidir. Alevilik iki temel taş üzerine oturur. Biri ikrardır, diğeri rızadır. Biz kadıya gitmeyiz. Çünkü ruhen, fikren ve yaşam olarak hem evrende hem de toplumla rızalık halindeyiz. Bu nedenle devlet asla inanç alanına girmemelidir” diye kaydetti.
TOPLUMSAL BARIŞ 
“Kendi dilimizi, kültürümüz ve inancımızı yaşamak istiyoruz” diyen Kulu, “Birileri bizi tarif etmeye başladığı zaman, bizim inkarımız başlamıştır. Bizler kendimizi tarif etmiş, tanımlamışız ve inandığımız gibi de yaşamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla zorunlu din derslerinin olduğu, inkar, yok sayma ve tek tipleştirme olduğu yerde barışın olması mümkün değil. Herkes kendi dili ve inancında yaşamalı ki toplumsal barış sağlanabilsin. Bunun dışında başka bir şansımız yok” diye konuştu.
TÜRKLÜK VE MÜSLÜMANLIK
Alevi dedelerinin maaşa bağlanmasına yönelik tartışmalara tepki gösteren Kulu, şunları söyledi: “İçişleri Bakanlığı, Diyanet İşleri Bakanlığı ve devletin başında bulunan bizzat Cumhurbaşkanı dahil, Alevileri bölüp parçalamak, onları kendilerine biat ettirmek için profesyonelce çalışıyor. Siz bir toplumun inancını, toplumsallığını dağıtmaya çalıştığınızda bu bir savaş halidir. Asıl savaş zaten bir toplumun ruhunu, beynini, hafızasını parçalamak, asimile ve inkar etmektir. Erdoğan, Soylu, Bahçeli ve devlet sistemine hakim olanların temel iki hedefi Kürtleri Türkleştirmek ve Alevileri Müslümanlaştırmaktır. Bunun başka bir tanımlaması yok.”
DİAY-DER’E SALDIRILAR 
Kulu, Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyelerine yönelik baskılara değinerek, şöyle devam etti: “DİAYDER, Kürt olması ve Kürtçe konuşması nedeniyle yargılanıyor. Çünkü devleti elinde bulunduranların Kürtlerin diline de varlığına da tahammülleri yok. Devlet gücünü elinde bulundurduğunuzda herkese ‘hain ve terörist’ yaftasını yapıştırabilirsiniz. Kürt olduktan sonra isterse peygamberin kardeşi olsun, onun hükmü yok. Dolayısıyla yönetme yetkisini elinde bulunduranlar hiçbir zaman kendileri dışında olanların diline ve aidiyetine tahammülü yok. Bu devletin kafasında ki kurgu; Herkes Türk ve Hanefi’dir. DİAYDER kendi dilinde inancını yaşamaya çalışıyor ve bu yüzden saldırılara maruz kalıyor. Bu insanlığa karşı yapılan bir zülümdür ve buna karşı da herkesin söz söylemesi gerekir.”
MA / Cengiz Özbasar

EN SON EKLENENLER