Poyraz: Bu katliamcı zihniyete karşı birlik olma zamanı

Aydınlatılmadan zamanaşımına uğratılan katliamlardan biri de Gazi Mahallesi Katliamı. Çoğunlukla Alevi halkın yaşadığı mahallede, 12 Mart 1995 tarihinde dört kahvehane ve bir pastanenin aynı anda taranması sonucu 22 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı katliamın üzerinden tam 27 yıl geçti ama belli olan failler hâlâ yargılanmadı, adalet sağlanmadı.
Katliamda kızı Zeynep Poyraz’ı kaybeden Cemal Poyraz ANF’ye konuştu. Poyraz, katliamın aydınlatılmamasının failin devlet olmasından kaynaklandığını vurguladı.

KATLİAM GÜNÜ YAŞANANLAR

Katliamın yaşandığı dönemde ailesiyle birlikte Sarıyer’de oturan Cemal Poyraz, yaşananları dün gibi hatırlıyor. 11 Mart’ı 12 Mart’a bağlayan gece eve geldiğinde kızı Zeynep’ten Gazi Mahallesi’nde saldırı olduğunu öğrendiğini belirten Poyraz, yaşananları şöyle anlattı:
“Zeynep çok telaşlıydı, Gazi Mahallesi’nde insanların tarandığını, bir kişinin hayatını kaybettiğini, Hasan amcasını kanlar içinde gördüğünü, hemen oraya gitmemiz gerektiğini söyledi. Politik birisi olduğu için başına bir şey gelir endişesiyle, ‘Kızım sen gelme, biz gideriz’ dedim ama dinletemedim. İki arabayla Gazi’ye gittik, yollar hep kapalıydı. Cemevine geldiğimizde Halil Kaya isimli yaşlı bir adamın vurulduğunu öğrendik. Yerdeydi ve üzeri gazetelerle kapatılmıştı. Halil Kaya gariban bir insandı, çoğu zamanını cemevinde geçirirdi. Sokaklarda tabii kıyamet kopuyordu. Katillerin kaçtığı söylenen karakola doğru binler yürüyordu. Biz de katıldık ama geride durduk. Gözden kaybettiğim Zeynep’i buldum ve onu o gece bırakmadım. Köprü durağı diye bir yer vardı. Orada Zeynep arkadaşlarıyla halaylar çekti, şarkılar, türküler söylediler, zaten kitle de yavaş yavaş dağılıyordu. Onu ikna ederek o gece eve götürdüm. Sabaha karşı sivil eskortlu iki polis panzeri, bu kez Halil Kaya’nın cenazesinin bulunduğu cemevinin önünde nöbet tutan insanlara otomatik silahlarla ateş açıyorlar, orada Mehmet Gündüz hayatını kaybediyor.”

‘İÇİME BİR AN ATEŞ DÜŞTÜ…’

O dönemde Mecidiyeköy’de market işleten Poyraz, ertesi gün dükkanı açmaya giderken, kızını da yanında götürmek istediğini ancak çok geç yattığı için eşinin engel olduğunu belirtti. Kızını o gün yanına almamanın pişmanlığını hâlâ yaşayan Poyraz, anlatırken gözyaşlarını tutamıyor. Aynı gün Zeynep’in olayların büyüdüğü Gazi’ye tekrar gittiğini söyleyen Baba Poyraz, “İçime bir an ateş düştü. Kendi kendime bir şey olmaz diye tekrarlıyordum. Saat 16.00-17.00 civarı bakkaldaki telefon çaldı. Zeynep’in yaralı olduğu haberi geldi. Yine köprü durağında gözü iyi görmeyen bir arkadaşını kurtarmaya çalışırken sırtından vurmuşlar. Arkadaşını rampa üzerine çıkartmaya çalışmış, o yüzden avuçları hep çamur içindeydi. Yardımına koşan arkadaşlarını da ‘Beni bırakın, sizi de öldürecekler’ diyerek uzaklaştırmaya çalışmış. Bırakmamışlar, zor bulunan bir araçla hastaneye kaldırılırken can vermiş” dedi. Cenazelerin kaldırılmasına dahi izin verilmediğine dikkat çeken Poyraz, kızının cenazesini şehir dışına, memlekete götürmeleri konusunda baskı yapıldığını ama bu dayatmayı kabul etmediklerini söyledi.

‘TETİĞİ ÇEKENLERDEN ZİYADE EMRİ VERENLERİN PEŞİNDEYİZ!’

Daha sonra kızını tarayanların Adem Albayrak ve Mehmet Gündoğan isimli sivil polisler olduğunun ortaya çıktığını belirten Poyraz, o dönem davanın İstanbul’dan Trabzon’a taşındığını belirtti. Katiller Adem Albayrak’ın dört, Mehmet Gündoğan’ın ise iki kişiyi katlettiği kanıtlanmasına rağmen önce cezalarının ertelendiğine, sonra Yargıtay tarafından cezalarında indirim yapıldığına, en sonunda da Rahşan Ecevit affıyla serbest kaldıklarına dikkat çekti. Gazi Katliamı’nın devlet eliyle organize edilmiş bir katliam olduğunun altını çizen Poyraz, “Biz bunu Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas’tan biliyoruz. Gazi’de organize bir katliam sahneye kondu. Önce kahvehaneler tarandı, Halil Kaya katledildi. Sonra onun cenazesinin bulunduğu cemevi önünde nöbet tutanlar otomatik silahlarla tarandı. Sonra da tepki gösteren halka sıra geldi. Özel Harpçi emekli yarbay Korkut Eken Gaziosmanpaşa Karakolu’nda üs kurarak, oradan cellatları yönlendirdi. Plan yukarıdan organize ediliyor. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, İstanbul Valisi Hayri Kozanoğlu’ydu. Burada esas amaç Alevi-Sünni çatışması çıkartmaktı. Zaten provokasyon net ortadaydı; o gün kahveleri tarayanların camiye gittiği söylendi. Eğer halk galeyana gelseydi amaçlarına ulaşacaklardı. Biz bu nedenle tetiği çekenlerden ziyade arka planda katliamı organize eden ve emiri verenlerin peşindeyiz” diye konuştu.

‘SAĞLAM BİR DURUŞ SERGİLEMELİYİZ’

Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Korkut Eken gibi 1990’lı yılların karanlık dönemindeki aktörlerin tekrar gündeme gelmesini, “Normaldir, gün onların günü. Yine Beyaz Toroslar dönemine geri döneriz” diye değerlendiren Poyraz, 1990’lı yılların zihniyetinin sürdüğünü vurguladı. Bugün yine Alevilerin, Kürtlerin, sosyalistlerin hedefte olduğunu kaydeden Poyraz, ülkedeki hiçbir katliamın hesabı sorulmadığı için Suruç ve Ankara Gar katliamlarının yaşandığını söyledi. Bu katliamcı zihniyeti değiştirmenin tek yolunun birlik olmaktan geçtiğinin altını çizen Poyraz, bu anlamda HDP ve diğer sosyalist partilerin yaptığı ittifakın umut olduğunu vurguladı. “Gün omuz omuza verme günü” diyen Poyraz, “Bu katliamcı zihniyete karşı birlik olma zamanı. Ancak birlik olursak bu zihniyetten kurtulabiliriz. Bize saldıranlar hep birlikte hareket ediyorlar. Kürtler, Aleviler, sosyalistler, devrimciler, demokratlar, hep birlikte hareket etmemiz lazım. Öyle parça parça olmaz. Olmadığını da yıllar içinde ağır bir biçimde tecrübe ederek gördük. Ses birliktelikten çıkar. Mutlaka güçlü, dinamik ve sağlam bir duruş gösterme zamanı” dedi.

EN SON EKLENENLER