Yazar Ali Galip, Kadıncık Ana’yı ve 13. Yüzyıl Aleviliğini tiyatro oyunu ile anlattı.

‘Kadıncık Ana-Hacı Bektaş’ın Vedası’ isimli kitabın yazarı Ali Galip, Alevi inancında önemli bir şahsiyet olan Yol önderi Kadıncık Ana’yı ilk kez bir edebi eserde canlandırdı. Yazar Galip, “Kadıncık Ana, Hacı Bektaş’ın ölümü ile birlikte bu yolun kurucularından biri” diyerek tiyatro türünde yazdığı kitabının detaylarını PİRHA’ya anlattı.

Yazar Ali Galip’in ‘Kadıncık Ana-Hacı Bektaş’ın Vedası’ isimli kitabı Klaros Yayınları’ndan çıktı. Bu eserle birlikte Alevi-Bektaşi kültüründe kadın rolünü simgeleyen Kadıncık Ana, ilk kez edebi bir esere de konu edinmiş oldu.

Yazar Ali Galip, tiyatro türündeki çalışmasını “bir tür dramatik eser” sözleriyle tarif ederek kitabın oluşum sürecini de anlattı. Aynı zamanda Felsefe eğitmeni olan Yazar Ali Galip, kitabına dair “Tiyatro eseri olarak bu çalışmam bir ilk. Kadıncık Ana’ya ait bırakın edebi eserleri, biyografi olarak da fazla bir çalışma yok. Bir tarihsel şahsiyet olarak yaşamı hakkında derli toplu bir çalışma mevcut değil” bilgisini verdi.

“YOLUN KURUCULARINDAN BİRİ”

Yazar Ali Galip, 1300’lü yıllarda yaşam sürmüş olan Kadıncık Ana’nın önemine ise şu sözlerle dikkat çekti:

“Kadıncık Ana, Hacı Bektaş’ın ölümü ile birlikte bu yolun kurucularından biri. Bu bakımdan kadın olması önemli.

Hacı Bektaş’ın ölümünden sonra bu yolu devam ettirmesi, dergahını kurması, Ayrıca Abdal Musa’yı yetiştirmesi ve dergahı bir okul olarak inşa etmesi çok önemlidir. Tabi bu olaylar büyük bir travmanın üzerine gelişmiş; Babailer İsyanı ve Babailerin katledilmesi, bugün Alevi-Kızılbaş dediğimiz kesimin öncülerinin darmadağın olması, Selçukluların bütün bir baskı ve katliamına ek olarak Moğollarla beraber tüm muhalif kesimlerin darmadağın edilmesi, o bakımdan böyle bir süreçte Kadıncık Ana’nın ortaya çıkıp yeniden toparlaması Aleviler açısından büyük bir öneme sahiptir. Bu bakımdan mutlaka araştırılıp yazılması gereken biri.

Kişinin kadın olması dolayısıyla önem arz ediyor. Alevilik’te kadınların erkeklerle eşit pozisyonda olması bakımından da bunu sağlayan öncülerinden biri diyebiliriz. Bu nedenle kayıtsız kalınamayacağını düşündüm. Bunu edebi bir dille yazmak uzun yıllardır aklımdaydı.

“13. YÜZYIL BÜYÜK BİR YIKIM YÜZYILI”

Yazar Ali Galip, Hakk ve hakikat öğreticisi birçok ismin 13. Yüzyılda yaşam sürdüğüne de dikkat çekerek sözlerini şu cümlelerle sürdürdü:

“Babai isyanının ezilmesiyle birlikte Bektaşilerin neredeyse Anadolu’nun her tarafına dağılması, İstanbul’da ve birçok şehirde mevlevihanelerin kurulması ve buna karşılık Bektaşiliğin daha kırlara çekilip geri planda kalma süreci yıllardır üzerinde çalıştığım bir dönem. Yani 13. Yüzyıl… Bu yüzyıl aynı zamanda Hacı Bektaş’ın, Mevlana’nın, Yunus Emre’nin ve Kadıncık Ana’nın yaşadığı bir yüzyıl. Büyük bir yıkım yüzyılı ama bir bakıma Anadolu halklarının da kaynaşma yüzyılı. Ve Anadolu Selçuklu yönetimindeki iktidar boşluğu ile Moğolların elinde, bunların kukla vaziyete gelmesi o dönemi daha bir ilgi çekici hale getiriyor. Bu bakımdan kitabımda şöyle bir şey yapmaya çalıştım; iç içe geçmiş birkaç sorundan bahsedebiliriz, bunlardan biri; Alevi-Bektaşi kesimindeki algılayış, yani detaylı tarihsel kitapların olmaması. Bu, boşluğu rivayetlerle doldurmamıza neden oluyor. Tarihi bir şahsiyet olarak Kadıncık Ana hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. Bu yüzden de efsanelerle yerini dolduruyoruz. Zaten doğu toplumu olarak efsanelere meraklı bir yapımız var. Bu sebeple eldeki malzeme bana bir kurgu, edebi eser yazma olanağı sunuyordu. O yüzden böyle bir eser yazmaya çalıştım.

“KADIN POSTA OTURUR MU TARTIŞMASI”

İç sorunlar dediğim ise şu: Örneğin kitabı hazırlama sürecinde tartışma başlamış oldu. Çünkü kitapta Hacı Bektaş’ın son 3 gününü yazıyorum. Hacı Bektaş, ölmek üzere ve ona ayan olan bütün mürşitler, pirler, ocakzadeler toplanıyor. Hacı Bektaş’ın vasiyetinden biri de Kadıncık Ana’ya ‘artık posta sen otur’ şeklinde. İşte tartışma buradan başlamış oluyor. ‘Kadın posta oturur mu?’ deniliyor. Oysa ‘bütün canlar eşittir’ diyoruz. Ama kimileri de ‘geleneğimiz de yok’ diyor. Ve tartışma şu boyutta sürüyor; ‘Geleneksel ve Modern Alevilik’… ‘Bu geleneği koruyalım’ diyen bir kesim var. Ama İnançların da dinamik bir yönü mevcut. Buna uygun biçimde inançların ve ritüellerin de değişmesi lazım. Oyunun bir boyutu da bu. Beni yazmaya teşvik eden bir diğer kısım ise iktidar ve vatandaş ilişkisi oldu.”

DÖNEMİN İKTİDARININ, BEKTAŞİLİĞE YAKLAŞIMI…

Yazar Ali Galip, kitapta anlatılan hikayeden kesitler de sundu. Oyunun, Hacı Bektaş’a ait evin avlusunda geçtiğini belirten Yazar Galip, şöyle devam etti:

“Hünkar, hasta halde yatıyor ve Kadıncık Ana, onun hizmetini yapıyor. O sırada dergah inşaatı sürüyor. Oyunun kahramanları Kadıncık Ana ve Sarı İsmail. Bunlarla birlikte eğitim alan gençler de mevcut. Polisiye bir kurgu işliyor. Bunlarla birlikte, kötü niyetle gelmiş olan derviş kılığında iki de şahıs var. Oyunun sonunda bu kişilerin niyetleri açığa çıkıyor. Bir bakıma dergahta ne olup bittiğine hakim olmak için ajan olarak gönderilmişler. Dönemin siyasi erkinin, iktidar için neler yapabileceklerini tahmin ettiğimiz o kesimin, denetlemek için gönderdiği kişiler… Bu anlayış günümüze de çok uzak değil! Dolayısıyla bunu bir inanç grubu üzerine yürütülen katliam, baskı diye okuyabiliriz. Ama esas önemli olan oradaki dirlik ve hak arayış mücadelesi. Bir biçimde doymak bilmeyen iktidar mercii var ve bunun altında ise vergi yüküyle ezilen bir kesim söz konusu. Bu çerçevede bu dayatmanın, iktidarın yeni oluşan Bektaşiliğin nasıl gördüğünü anlatılıyor.”

“BEKLENTİM OYUNUN SAHNELENMESİ”

Oyunun sahnelenmesi konusunda da uğraşlarının olduğunu ifade eden Yazar Ali Galip, “Oyunun yazılması bitti ama esas bundan sonra sahnelenince ete kemiğe bürünecek. Umarım bu vesileyle yönetmen ve oyuncular da ilgi gösterir. Beklentim oyunun sahnelenmesi yönünde” siye konuştu.

Eren GÜVEN/ANKARA

EN SON EKLENENLER