‘Gazeteci, renklerin üzerine çekilen siyah boyayı kazır’

Sîdar bana dönerek, “Gazeteci, renklerin üzerine çekilen siyah boyayı kazır” demişti. Küçücük yaşımla ne demek istediğini hiç anlamama rağmen anlamış gibi yaparak gözlerinin içine gülümseyerek bakmıştım. Aslında Sîdar Özgür Basın emekçilerinin ortaya koyduğu direniş ve mücadeleyi, bir çocuğa kendince en güzel anlatabileceği şekliyle anlatmıştı

Dilan Bebleşin

2001 yılı yazında evimizde tatlı bir telaş vardı. Telaşın sebebini öğrenmem çok sürmedi. Mutfakta bir karınca gibi oradan oraya koşturan nenem eve ‘gazetecilerin’ geleceğini söylemişti.

Heyecanımız kapının zilinin çalmasıyla daha da artmıştı. Kapıyı açtığımızda karşımızda bir kadın ve bir erkek, gülen gözlerle bize bakıyordu. İsimlerinin Eylem ve Sîdar olduğunu sonradan öğrendiğim bu iki güleç insan Özgür Basın emekçileriydi.

Birbirleriyle koyu bir sohbete dalmıştı evdeki herkes. Bense bir köşede boyalarımla kâğıda bir şeyler çizmekle meşguldüm. Ancak gözlerim yanlarında getirdikleri ve hayatımda hiç görmediğim ekipmanlarında takılı kalmıştı. O dikkatli izleyişim Eylem’in gözünden kaçmamıştı. Elindeki ses kayıt cihazını göstererek kullanmak isteyip istemediğimi sordu. Biraz utanarak biraz da izin alma isteğiyle anneme doğru dönmüştüm. Annem başını sallar sallamaz bir solukta kendimi yanına atmıştım.

O sırada Sîdar boyalarımı kullanıp kullanamayacağımı sordu. Hiç düşünmeden kullanabileceğini söyledim. Eylem bana büyük bir özenle ses kayıt cihazının nasıl kullanılacağını anlatıyordu ki onlara, “Gazeteciler ne iş yapar?” diye sordum. Sorum karşısında şaşkına dönen Eylem’in imdadına Sîdar yetişti.

Beni yanına çağıran Sîdar’ın elinde resim defterimden bir sayfa vardı. Sayfayı siyah pastel boya ile boyamıştı. Bana, “Sayfada hangi renkleri görüyorsun?” diye sordu. Tereddüt etmeden sadece siyah rengini gördüğümü söyledim. Dikkatli bakmam gerektiğini ve sayfanın siyah olmadığını söylüyordu. Oysa sayfa baştan aşağı siyah renkle boyanmıştı. İnatla siyah demeyi sürdürüyordum. Ardından eline bir kürdan alarak siyaha boyanmış kâğıda adımı kazımaya başladı. İsmim, rengarenk şekilde kâğıdın üzerindeydi. Sîdar kâğıdı önce tüm renklerle rastgele, ardından da tamamen siyah renge boyamıştı.

Sîdar bana dönerek, “Gazeteci, renklerin üzerine çekilen siyah boyayı kazır” demişti. Küçücük yaşımla ne demek istediğini hiç anlamama rağmen anlamış gibi yaparak gözlerinin içine gülümseyerek bakmıştım. Aslında Sîdar Özgür Basın emekçilerinin ortaya koyduğu direniş ve mücadeleyi, bir çocuğa kendince en güzel anlatabileceği şekliyle anlatmıştı.

O zamanlar çok anlayamasam da onca yıl geçmesine rağmen Özgür Basın’a yönelik her saldırıda hakikati duymaktan rahatsız olanların siyah boyalarla renkleri kapatmak istediğini düşünürüm. Sîdar da metaforu da Özgür Basın’a dair aklıma kazınmış tek hakikat ölçüsüdür.

Renkleri yok etmek isteyenler hakikatin izinde yürüyemez. Bugün, Güneşimizi karartamayanların hakikatimizi de karartamayacakları ve renklerimizin yaşamı inşa iddiamızın kararlılığını ortaya koyduğu, gökyüzümüzün mavisi, güneşimizin sarısı, ağaçlarımızın yeşili ve döktükleri kanlarımızın kırmızısı kadar nettir. Hakikatin rengini yalnızca direnenler bilir.

Özgür Basın emekçilerine yönelik hiç bitmeyen siyasi soykırım operasyonlarıyla renklerimizi siyaha boyamak isteyenlerin yüzlerine daha yüksek sesle haykırmakta fayda var: Özgür Basın Susturulamaz!

#Gazeteci #renklerin #üzerine #çekilen #siyah #boyayı #kazır

EN SON EKLENENLER