Kemal Kılıçdaroğlu tutuklanacak mı?

Son günlerin gündemlerinden birisi de K. Kılıçdaroğlu’nun tutuklanıp tutuklanmayacağıdır. Her ne kadar Erdoğan diktatörü, son açıklamasıyla bu konunun gündeminden olmadığını söylediyse de, görünen o ki bu konu gündem olmaya devam edecektir.

Erdoğan baskıcı politikalarını sürdürürken, Türkiye ve Kürdistan da devam eden demokrasi ve özgürlük mücadelesi, tüm toplumsal kesimleri etkilemekteydi. CHP milletvekilinin tutuklanması, bu etkilenmeyi güçlendiren bir gelişme oldu. CHP’ye oy veren milyonların ısrarlı ve kararlı tutum almasının sonunda, CHP’nin harekete geçmesi ve Ankara-İstanbul adalet yürüyüşünü yapması söz konusu oldu. Esasında bu gelişme, Erdoğan’ı çok korkutmuş görünmektedir. Doğaldır, halkların örgütlü mücadelesi, diktatörlerin korkulu rüyasıdır ve Erdoğan, uzun süredir kabuslar görmektedir.

Erdoğan, bu gelişmeyi, yani CHP’ye oy veren kitlelerin harekete geçerek Erdoğan diktatörlüğüne karşı tutum almasını, ‘denize düşenin sarıldığı yılan’a dönüştürmek istemektedir. Buradan hareket ederek demokratik muhalefeti bastırmaya, CHP’yi ve bu partiye oy veren kitleleri etkisizleştirmeye ve kendisinin sürüklendiği, çıkmazdan kurtulmaya çalışmaktadır.

Peki Erdoğan, bu gelişmeyi tam olarak nasıl değerlendirerek istediği sonucu elde edecektir? İkinci soru, Erdoğan, Kemal Kılıçtaroğlu’nu tutuklatabilir mi?

İlk sorunun cevabı; Erdoğan, mevcut durumu, kitleleri CHP’den uzak duracak şekilde korkutarak, K. kılıçtaroğlu’nu ve CHP’yi itibarsızlaştırarak, etkisini zayıflatarak, CHP’yi diktatörlüğünün payandası yapmaya, diktatörlüğüne karşı çıkamaz hale getirmeye
çalışmaktadır.

Erdoğan için CHP,

Yenikapı’da Erdoğan’la kolkola duran ve başka türlü davranması gerekmeyen CHP’dir. Kürdistan şehirlerinin, topla/tankla yerle bir edilmesine sesiz kalması, onaylaması gereken, bir partidir. CHP, HDP eşbaşkanları ve milletvekilleri, DBP belediye eş başkanları tututklanır, Kürt halkının belediyelerine kayyum atanırken, buna yasal kılıf uydurulmasını destekleyen olmalıdır. Bu şekilde davranmanın dışında, Erdoğan diktatörlüğüne karşı çıkmaya çalışan, Erdoğan’ın istediğinden farklı davranmaya kalkışan CHP, diktatörün hışmına uğrayacaktır, başka yolu yoktur. Bu böyle biline, demektedir Erdoğan.

İkinci sorunun cevabı da aslında bu anlatımlardan saklıdır. Evet Erdoğan, Kemal Kılıçtaroğlu’nu tutuklamaya, onunla ilgili mahkemeler eliyle baskı oluşturmaya çalışacaktır ve bunu zaten şu anda yapmaktadır. Elindeki medya tetikçileriyle bir süreden beri Kemal Kılıçtaroğlu’na ve CHP’ye yönelik bu kriminal operasyonu yürütmektedir. Ankara- İstanbul yürüyüşünden beri başlattılan bu süreç, oldukça ilerletilmiş bulunmaktadır.

Şimdi ise bu sürecin kritik bir aşamasına doğru yol alınmaktadırlar. K. Kılıçtaroğlu’nun tutuklanması ve CHP’ye yönelik kriminal saldırıların nereye kadar götürüleceği konusunda ‘ortam oluşturma’ süreci ilerletilmektedir. K. Kılıçtaroğlu’nun tutuklanması dahil, bütün seçenekler, Erdoğan’ın elinin altında beklemektedir. Sürdürülen ‘ortam oluşturma’ faaliyetleri, beklenen sonucun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini belirleyecektir.

Buna rağmen bazı tahminlerde bulunmak mümkündür. Erdoğan, K. Kılıçtaroğlu’na karşı savcılar ve mahkemeler eliyle bir operasyon yaptırabilir, dava açtırabilir, tutuklatabilir veya gözaltına aldırabilir mi? Bu sorulara ‘hayır’ demek için mantıklı hiç bir gerekçe yoktur. Erdoğan’ın diktatörlüğü ve içinde bulunduğu zorlukların yarattığı basınç, Erdoğan’ın K. Kılıçtaroğlu’nu tutuklama ihtimalinin zayıf olmadığını göstermektedir.

Erdoğan şu anda yaptıkları/yaptırdıklarıyla, bu tutuklama sürecine giden yolun temizliğini yapmaktadır. K. Kılıçdaroğlu’nun tutuklanması durumuna ilişkin, daha çok tansiyonu ölçmeye, gücünün sınırlarını anlamaya çalışmaktadır. Ancak her durumda bu tutuklama tehditi, K. Kılıçdaroğlu’nun tepesinde ‘ demoklesin kılıcı olarak kullanılacaktır.

Erdoğan’ın K. Kılıçtaroğlu’nun tutuklanması için iç kamuoyunu ikna etmek gibi bir derdinin olmadığını bilmek gerekir. HDP’de temsilini bulan demokratik muhalefetin, bir biçimde engellendiği, ayrıca CHP’nin bu muhalefet kesimleriyle uygun bir ilişki kuramadığı ortadadır. Toplumun AKP- MHP’ye oy veren kesimlerinin böyle bir gelişmeye itirazlar etmeyecekleri açıktır. Geriye kalan sınırlı tarafsız veya hakkaniyetli yaklaşacak olan kesimlerin ise örgütsüz oluşundan gelen önemli bir handikapları vardır. Dolayısıyla bu kesimlerin, CHP’ye yönelik bir saldırılara bariyer olması söz konusu olamaz.

Görüldüğü gibi, CHP kitlesi dışında bu konuda itiraz geliştirecek diri ve kitlesel bir muhalefet kalmamaktadır. Erdoğan, elindeki bütün şiddet araçlarını ve medya olanaklarını kullanarak CHP kitlesinintepkisini bastırmayı göze alabilir.

Sürecin hazırlık aşaması olarak, olası itirazların dozunu düşürmek, itiraz edecek kesimlerin bir kısmını da olsa kendi yanına çekmek için, son günlerde yoğun bir manipülasyon, alıştırma faaliyeti sürdürülmektedir.

Gelişmelerin sonucunda, K. Kılıçtaroğlu, ifadeye çağrılabilir, şüpheli olarak ifadesi alınabilir, daha sonra da duruma göre sanık olarak yargılanabilir veya tutuklanabilir. Bütün bunlar, bugünler yapılan yol temizliğinin sonuçlarına ve yaşanacak başkaca gelişmelere bağlıdır. Ancak asıl olan Erdoğan, K. Kılıçtaroğlu’nu tutuklamak istemekte ve bunun sonuçlarını göze almaktadır.

Bunu önleyecek bir mekanizma var mı? Maalesef yok, çünkü CHP’nin bu tür bir gelişmeyi önleyecek ne siyasal misyonu ve perspektifi, ne de kitlesel mücadele motivasyonu ve alışkanlığı bulunmaktadır. CHP, kitlelerin gücüne dayanmayı geliştirmediği için bugün ihtiyacı olsa bile bu gücü harekete geçiremeyecektir. Dolayısıyla, K. Kılıçtaroğlu’nun tutuklanmasını önleyecek kitlesel bir gücü de, mücadele pratiği ve misyonu da yoktur.

Bu nedenle CHP’ye yönelik faşist saldırıların göğüslenmesi de demokratik kamuoyunun görevleri arasındadır. Çünkü bu faşist saldırılar, sadece CHP’ye yönelik saldırılar değildir. Onun için
faşizme yönelik topyekun bir direniş ve mücadele cephesi oluşturmak, geleceği kazanmak, faşist diktatörlüğü yıkmak için acil görevdir. Faşizm kazanmadı, topyekun kaybedecek, halklar kazanacaktır.

EN SON EKLENENLER