Adalet yürüyüşü

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ülkemizde gittikçe daralan özgürlük ortamının varlaştırdığı baskıcı, tekçi ve dışlayıcı politikalara ve basının haber alma işlevinin ortadan kaldırıldığı ve haberlerin “suç sayıldığı” politikalara ve anlayışlara karşı çıkarak Ankara’dan başlayıp İstanbul’da sonlanacak bir yürüyüş başlatmıştır.
Yürüyüşün isminin “Adalet” olarak konulması bile bu yürüyüşün amacının ne olduğunu açıkça göstermektedir.
Şu bir gerçek ki, doğada, toplumda ve dolayısıyla insan da ne eksiliyorsa, eksilene duyulan özlem dile gelir ve eksiklik duyumsanan her neyse beden, yapı vs. ona yönelir. Doğanın en temel yasasıdır “eksiklik yasası”. Eksiklik var ki, devinim ve dönüşüm olmaktadır.
Yürüyüş, devinimdir, harekettir, hızdır. Bu yürüyüş, ülkemizde eksilen demokrasinin normal koşullarına getirilmesine dönük bir yürüyüştür. Demokrasinin en temel değeriyse “adalettir”. Adaletin olmadığı hiçbir toplum, gerçek anlamda demokrasiyi yaşatamaz.
Demokrasi;
Demokrasi, günümüz dünyasında ulaşılmış olan en ideal yönetimdir. Demokrasi, bir topluma nitelik kazandıran özdür. Özdür, çünkü demokrasi, biçimden daha çok uygulamayla ilgilidir. Cumhuriyet daha çok biçime, demokrasiyse öze ilişkindir. Demokrasinin en temel göstergesi, toplumun örgütlülüğü ve halkın bilinçli bir şekilde yönetime katılmasıdır.
O zaman gerçek demokrasi ancak demokratik cumhuriyetle yaşanabilir.
Demokrasi, halkın yönetimde söz sahibi olmasıdır. Ama bu tek başına yeterli değildir. En önemlisi kuvvetler ayrılığıdır ve hukukun üstünlüğüdür. Hukukun üstünlüğünün en önemli göstergesiyse, üstünlere ayrıcalık tanınmaması ve var olan herhangi bir yasanın “zengin, yoksul, bürokrat, işçi, başbakan, bakan vs demeden) tüm vatandaşlara eşit olarak uygulanmasıdır. İşte buna “adalet” denir. Bu anlamda demokrasinin olmazsa olmaz “adalettir”.
Demokrasi;
-Bireyin özgürleşmesi,
-Yöneticilerin yönetme gücünü kutsaldan değil halktan alması;
-Kulluktan yurttaşlığa geçilmesi;
-Yönetenlerin, yönetimlerini yasalar ve kurallar ölçüsünde yerine getirmesi,
– Yasaların ve kuralların çağdaş insani değerlerle donanması,
-Her türlü yönetim alanlarında keyfiliğin kalkıp, yasaların ve kuralların geçerli olması,
-Toplumdaki uygulamaların başkalarının hakkını kısıtlamaktan uzak olası,
-Yaşam hakkının kutsal sayılması…
Tüm bu olgular ancak “adaletle” olabilir.
Adalet, bir güneş gibidir. Güneş nasıl ki hayatsa, adalette hayattır.
Adalet bir toplumu besleyen tinsel gıdadır. Adaletin terazisi vicdan, ölçüsü akıl, darası yasa ve meyvesi eşitlik, ruhu çağdaş değerlerdir.
Adalet; hak yememezliktir.
Adalet, doğruluktur, güvendir ve eşitliktir.
Adalet, denkliktir, haktanırlıktır ve erdemliliktir.
Adalet, olgunluktur, gelişmişliktir vs.
Bu anlamda eğer, bir toplumda adalet yitirilirse, akıl, vicdan ve toplumun tinsel besin değeri olan ahlak da çöker ve toplumun “değerler sistemi” çürür. Bir ülkede eğer adalet varsa o ülke ayakta kalabilir. Çünkü adaletin olmadığı her yerde kaos oluşur.
Böylesi bir toplum da huzur sağlanamaz ve sağlıklı bir yapı da oluşamaz…
Ülkemizde yaşanılan durum da tam bu konumdadır.
Kılıçdaroğlu’nun adalet yürüyüşü, ülkemizde ki duyarlı insanların tüm olumsuzluklara karşı geliştirdiği bir “toplumsal uyarı” eylemidir.

EN SON EKLENENLER